Merhaba dostlar,
En içten devrimci duygularımızla selamlıyor, sevgimizi gönderiyoruz.
“Yoldaşım / yoldaşını sonsuzluğa uğurlamak / anlatılması ne zor bir şeydir / bilirsin / bir taşı bastırıp bağrımızın orta yerine / Her gün her saat taşırız bir dağ tepesine … kuşanırız anılarınızla / Ölümü ve ölümsüzlüğü de paylaşırız yarınlarımızda”
Nazım AKARSU
İlk devrimcilik dönemlerim... 19 Aralık ertesi, ölüm oruçları sürüyor. Adı efsane gibi dolaşıyor ortamlarda: Vefa Serdar... 8 senedir cezaevinde, ölüm orucu savaşçısı ve 19 Aralık katliamlarından zindan savaşlarında kolunu kaybetse de sağ çıkmış. Mektupları ulaşıyor elimize, sol eliyle titrek yazdığı… Ve her geçen mektupta daha düzeliyor yazısı… Ve biliyoruz, bir iki seneye aldığı üyelik cezası dolacak ve tahliye olacak… Ve o efsane ile gerçekten tanışabilecek, sol elini sıkabilecek, sarılabileceğiz…
Heval Vefa ile 2004-2005 tarihlerinde Mücadele Birliği dergi bürosunda tanışmıştım. Ben Sultanahmet'te müşterisi tamamen yabancı turistlerden oluşan iyi bir restaurantta çalışıyordum ve çalıştığım yer büroya yakındı. Dolayısıyla fırsat buldukça dergiye giderdim ve bir kaç defa onunla sohbet etme fırsatım oldu.
Deniz Fırtınası’nı estirenlerden olmaktır. Ölümün kol gezdiği en zorlu mücadelenin sürdüğü, işkencelerin, gözaltında kayıpların günlük yaşamın parçası haline geldiği 1990’lı yıllarda devrimci kavganın içinde bütün yiğitliği ve cüretiyle tereddütsüz yürümektir.
Bugünler yine hareketli... Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin kayyum rektör eylemleri... Birleşik Mücadele Güçleri'nin Kadıköy eylemi şiddetli polis saldırıları, gözaltılar...