< İlk Anı...

İlk devrimcilik dönemlerim... 19 Aralık ertesi, ölüm oruçları sürüyor. Adı efsane gibi dolaşıyor ortamlarda: Vefa Serdar... 8 senedir cezaevinde, ölüm orucu savaşçısı  ve 19 Aralık katliamlarından zindan savaşlarında kolunu kaybetse de sağ çıkmış. Mektupları ulaşıyor elimize, sol eliyle titrek yazdığı… Ve her geçen mektupta daha düzeliyor yazısı… Ve biliyoruz, bir iki seneye aldığı üyelik cezası dolacak ve tahliye olacak… Ve o efsane ile gerçekten tanışabilecek, sol elini sıkabilecek, sarılabileceğiz…

2003 Nisanı… Ve Vefa tahliye olmak üzere… O süreçte devlet sağlık nedeni ile zindanlardaki devrimci tutsakları ardı ardına tahliye ediyor. Ve Vefa’dan tam bir gün önce yoldaşı, okul arkadaşı, omuzdaşı Baki Yaş’ın tahliye haberini alıyoruz… Vefa’yı karşılamak için hazırlanan ekip, apar topar Tekirdağ F Tipi’ne doğru yola çıkıyor. Ertesi gün de oradan Edirne F Tipi’ne geçecekler ve Vefa’yı alacaklar. “Hem daha iyi” diyoruz. “Kapıda karşılama ekibinde Baki’yi görünce ne kadar sevinecek ve heyecanlanacak”…

Her zamanki gibi evdeki hesap çarşıya uymuyor.

Baki’yi almak, işlemleri tamamlamak için cezaevine giren avukatı, askerlik sorunu olduğu gerekçesi ile gözaltına alınıyor, geceyi hep beraber askerlik şubesinde geçiriyorlar…

Ertesi sabah “karşılama komitesi” Tekirdağ’da avukatı askerlik şubesinden almaya çalışırlarken Vefa Edirne’de tek başına çıkıyor F Tipi’nden dışarı… 9,5 yıl sonra, onca operasyon, saldırı, ölüm orucu gibi çok sayıda savaşımdan zaferle çıkıyor…

Bir sonraki gün, ne yazık ki tam tarihi-günü anımsamıyorum, Aksaray’da dergi bürosunun balkonunda oturuyoruz ağaçlı, martılı, kedili manzaramıza karşı, yüzyüze tanışıp sarılıyoruz ilk defa… Ve Vefa tahliye anını ve hissettiklerini anlatıyor, ki daha “karşılama komitesi” şehre gelememiş durumda…

“Aylardır o anı hayal ediyordum… Zindanın ağır kapısı açılacak, dışarıda bekleyen yoldaşlarım, dostlarım, ailemle gözgöze geleceğim ve duracağım orada, sol yumruğumu kaldırarak selamlayacağım herkesi…”

Yüreğime oturan bir yumru…

Ömrünün en güzel yıllarını zindanlara veren bir devrimci tutsağın hayali…

Bugün bile anımsadıkça yüreğime oturuyor, o ağır zindan kapısı açıldığında dışarıda nasıl karşılanacağını hayal ederken, sadece kuzeni ile göz göze gelişi…

Elbette o, bu tür bir olaydan dolayı kolektifine, yoldaşlarına gönül koyacak değildi, o kadar gönlü yüce idi... Biz yoldaşları olarak da bunu ona telafi etmek için her şeyi yapmaya çalıştık… Ama ilk anım… o ilk hayal kırıklığı…

Yoldaşı