"Önsöz dergisi düşünü kurarken ve düşümüzü gerçek kılmak için kolları sıvadığımızda da en büyük destekçilerimizden birisi de sendin canım yoldaşım. Hepimizin ortak emeğiyle 50. sayıya ulaştık. 50. sayıya sana yazdığım mektupların kültür-sanat-edebiyat hasadıyla merhaba demek bir başka güzellik benim için. Hiçbir düş yarım kalmayacak diyenlerdeniz ve daha gerçekleştireceğiz çok ortak düşümüz var. Düşü gerçek kılmak için yürüyelim!"
Tarihin derinliklerinde, farklı yüzyıllarda yaşamış nice kadın var. Onları tanımak, duygu ve düşüncelerini, kavgalarını öğrenmek ne güzeldir. Onların yaşamını okurken elinde olmadan kendini arıyor ve ne kadar çok benzerlikler olduğunu şaşarak görüyorsun. Onların yarım kalan düşlerini gerçekleştirebilmek için sorumluluk hissediyorsun. Bir süre sonra kendi yaşamınla onların yaşamını, umutlarını, özlemlerini, gelecek güzel düşlerini, aradıkları masal aşklarını bulmaya çalışırken yakalıyorsun kendini. Hem onlar için hem de kendin için yaşıyorsun.
Günlerdir kıvranıyorum... Yazamıyorum... Önsöz baskıya hazır ama ben bir türlü yazamıyorum... Ne yazacağımı bilmiyorum...
Bir sinema filmi...
Yanlış hatırlamıyorsam 95 yılında sinemada izlemiştim. O dönem mücadelenin güçlü ve zorlu olduğu bir dönemdi. Birçok genç, mücadelenin içinde oradan oraya koştururken, Nikaragualı Carla ve Antonio’nun hikâyesi bizden bir kesitti sanki...
Tarihte bazı kişiler vardır, onları elinizin tersi ile itemezsiniz. Yok sayamaz, görmezden gelemezsiniz. Hele bir de bu insan bir dönem duygu dünyanızda değişikliklere neden olmuşsa o kişiyi anlatmak, o kişi karşısında objektif olabilmek gerçekten zordur.