Suriye, düşmanları dahil, kimsenin beklemediği bir anda ve hızda yıkıldı. Öncesi bir yana, modern tarihi yüzyılı geçen bir devletin bu hızla yıkılması, doğal olarak, tartışmaları da beraberinde getirdi. Nasıl ve neden olmuştu bu yıkım sorularına verilen yanıtlar, her taraf ve kesimde olduğu gibi, komünist ve devrimci partiler arasında da tartışmalara yol açacak gibi görünüyor.
Dünyada taşlar yerinden oynuyor. Her geçen gün, dünyayı sarsacak gelişmelere uyanıyoruz artık. Son olarak Suriye, iki haftayı bulmayan bir zaman zarfında dinci faşist çetelerin, onların iplerini ellerinde tutan emperyalistlerin, Türkiye ve siyonist İsrail gibi devletlerin avuçlarının içine düştü ve yıkıldı.
Emperyalistler, Suriye'de ikinci cepheyi açarak savaşı bir üst aşamaya yükselttiler. Halep düştü. Hama ve Dera kapılarına dayandı dinci faşist çeteler.
Suriye dünyayı şaşkına çeviren bir hızla düştü. Yüzyıllık bir devlet, yedi gün içinde sürü güdüsüyle hareket eden katil çetelerin avuçlarının içine düştü.
Siyonist İsrail ile Lübnan hükümeti arasında imzalanan “ateşkes” anlaşmasıyla bir savaş cephesi kapandı mı? Sınırları zorlayacak bir iyimserlikle bu soruya olumlu yanıt versek bile, siyonist İsrail-Hizbullah savaşının dumanları dağılmadan yeni bir savaş cephesinin açıldığını görüyoruz: Suriye cephesi.