2021 yılı itibariyle emekçiler içinde TL’nin $ karşısında değer kaybetmesiyle, katlanan faturalara, ardı ardına gelen zamlara karşı vb. kendiliğinden bir eylem dalgası başladı. Önce tek tük ufak tefek gruplaşmalar ile dile getirilen tepkiler, sosyal medya üzerinden birleşen ve sokağa yansıyan bir ayaklanma havasına dönüştü.
Dünya emperyalist sisteminin yaşadığı çöküş artık oldukça geniş bir emekçi kitlenin bilincine vardığı bir olgu durumunda. Dünya işçi sınıfı ve emekçi halkları bu çöküşün tüm yıkıcı etkilerini bizzat kendi yaşamları üzerinde görerek, düzenin tükenmişliği ve bu sistem içinde onlara bir gelecek olmadığı konusunda komünistlerle aynı düşüncede buluşuyorlar.
“Gemiyi yaptıracak armatör ile tersane kendi arasında pazarlık yapıyor. Armatör ‘eğer kaza olursa ve ölürse (işçi) ben üç kişinin parasını öderim’ diyor. ‘Eğer 5’e çıkarsa 2’si tersaneye ait’. Yani baştan gemi yapılmadan bunun pazarlığını yapıyorlar. Yani yapılan her gemide 3 kişinin ölme hakkı vardır. ‘Biz böyle biliyoruz’ diyor Tuzla tersane işçisi”.
“Uyanın uykudan aslanlar gibi
Yenilmeyecek kadar çok sayıdaki
Savurun dünyaya zincirlerinizi
Uykuda denize düşen çiğ taneleri gibi
Siz çoksunuz, onlarsa bir avuç”
P. B. Shelley
Brecht, bir komünist olarak “Kapitalizmi zorlamaya niyetiniz yoksa faşizmi zorlayamazsınız” derken Leninistlerin sürekli altını çizdiği faşizmin sınıfsal kökenine, tekelci sermayenin egemenliğine işaret etmiştir. Bu demokrasi mücadelesi için de böyledir.