Bir devrim dönemi nedir eğer gözümüzün önünde olup bitenler değilse?
Bunca birikmiş öfke, bunca birikmiş sorun, bunca yoksulluk ve gerçek açlık, bunca baskı, insan onurunun bunca aşağılanması... Daha ne bekleniyordu ki! İlk fırsatta, ilk "genel bahanede" patlar bu toplum elbette.
Gözü dönmüş bir vahşilikle… sokak sokak, ev ev gezip topladılar insanları. En başta erkekler, sonra kadınlar ve çocuklar... “Alevi misin, Sünni misin, yoksa Hristiyan mı”... soru bu kadar kısa. Alınan yanıt, kişinin hayatta kalıp kalmayacağını belirliyor. Hatta “şivesi bozuk” olmak bile öldürülme gerekçesi!
Halkların kolektif belleğidir, özlemleridir, beklentileridir, umutlarıdır söylencelerle, destanlarla dışa vurdukları. Kimi zaman da korkuları, düş kırıklıkları.
Bir halkın devrim kasırgası ve devrimi yaşatma uğruna verdiği ölüm kalım savaşı söz konusu olduğunda yani "Devrimin Çağrısı" gündeme geldiğinde, proleter devrimciler kınında duramayan bıçak kesilir. Enternasyonal tarihsel görev çağrısıdır o. Tüm ömrünü bir sırt çantasına doldurup ölümüne bir kavgaya giriştir!