Kesif bir koku sarmış ortalığı, her yandan cüruf kokuyor, her yerinden tel tel dökülüyor bu düzen. Sermaye egemenliği insanlığın geleceğini yıkım savaşlarıyla, ekolojik tahribatla, hayvan katliamlarıyla, insan emeğinin acımasızca sömürülmesiyle, kadınların bedenine yönelik her türlü saldırıyla, yabancılaşma ve toplumsal çürüme ile yok oluşa sürüklüyor.
2024 1 Mayıs’ını Türkiye, Kürdistan ve dünya genelinde işçi sınıfı ve emekçi halklar kitlesel bir şekilde sokakta karşıladı.
Geçtiğimiz yıl 7 Ekim’de Filistin halkının ve örgütlerinin İsrail’e karşı Gazze’de başlattığı devrimci savaş yedinci ayına girmiş durumda. 7 Ekim’de başlayan ve aylardır dünyayı derinden sarsan bu savaş, başta emperyalist başkentler olmak üzere, dünya halklarını ve işçi sınıfını sermaye egemenliğine karşı harekete geçirmiş durumda.
İnsanlık sınıflı toplumlardan bu yana korkunç savaşlar, yıkımlar, katliamlar ve yok oluşlara tanıklık etti. Sınıflı toplumlar ortaya çıktığı andan itibaren bir tarafta ezilen sınıflar egemenlerin kendi savaşlarında, kendi ordularında savaşmak zorunda bırakıldı; diğer tarafta ise ezilen sınıflar her defasında savaş sanatını öğrenerek egemen sınıflara karşı isyanlara girişti.
Başlığımız bazı okurlarımıza yabancı gelebilir, bunun farkındayız. Pavel ismi birçoğumuza tanıdık gelmiyordur; ne de olsa Rusya veya Ukrayna coğrafyalarında daha yoğun kullanılan bir isim. Ama devrimci Rus yayınlarını okuyan, isimlerini duyan okurlarımıza bu isim hiç de yabancı gelmeyecektir. Çünkü bu isim ve simgelediği komünist gençlik karakteri Ekim Devrimi ve iç savaş sırasında bir dönemin Leninist gençliği ile özdeşleşen bir isim olarak tarihe geçmiştir. Devrimi örgütlemek, başarıya ulaştırmak ve sosyalist inşayı güçlendirebilmek için cüretli, özverili, inisiyatifli, disiplinli ve fedakarca savaşan bir gençliğin hikayesidir bu anlatılanlar.