1992-1996 Yılları
-Afganistan üzerine 2008 yılında yapılmaya başlanan geniş bir çalışmanın bir bölümüdür-
BM'de yapılan anlaşma gereğince Sovyetler Birliği Afganistan topraklarındaki son askerlerini 89 Şubatı'nda geri çekti. Aynı anlaşma gereğince başta ABD olmak üzere diğer devletlerin de Afganistan'ın iç işlerine karışmamaları gerekirken, tam tersine “mücahit”lere silah, eğitim, para vs. yardımları artarak devam etti. Demokratik Halk Partisinin devamı olan Vatan Partisi iktidarı, bu karşı-devrimci güçlere karşı Sovyet desteğinden mahrum kalmasına rağmen üç yıl ayakta kaldı.
Vatan Partisi iktidarına karşı savaşan asıl olarak iki güç vardı, Birincisi: Pakistan topraklarında oluşturulan “Devrim Konseyi”; ikincisi İran'la sıkı ilişkilere sahip Cemiyet-i İslami Grubu. Devrim Konseyini 6 parti oluşturmuştu, ancak konseydeki asıl güç, Hizb-i İslami Partisi’nin elindeydi. Bu partinin liderliğini Necmettin Erbakan'ın yakın dostu olarak da tanıdığımız Gülbeddin Hikmetyar yapmaktaydı. ABD, Suudi Arabistan ve Pakistan tüm desteklerini ve gücünü Hikmetyar'ın iktidara gelmesi için harcıyordu. ABD ve İran'ın ilişkilerinin gergin olması nedeniyle oluşturulan “Devrim Konseyi”ne ılmlı islamcı olarak adlandırılan Cemiyet-i İslami örgütü alınmamıştı. Cemiyet-i İslami'nin lideri İlahiyat Profesörü Burhaneddin Rabbani, askeri gücünün komutanı ise Ahmed Şah Mesud idi. Şah Mesud'un ordusu Devrim Konseyi'nin silahlı güçlerine kıyasla daha güçlü eğitimli ve donanımlıydı.
Başkent Kabil bu iki güç tarafından kuşatılmıştı. 15 Nisan 1992'de Kabil'in yakınlarında bulunan ülkenin en önemli askeri üssü Şah Mesud'un birlikleri tarafından ele geçirilince, Şah Mesud, Vatan Partisi yöneticilerine Kabil Hükümeti'ne çağrıda bulunup kan dökülmeden Kabil'i kendilerine teslim etmelerini istedi. Vatan Partisi zor durumdaydı. Ülkenin önemli komutanlarından olan Özbek General Raşit Dostum, 80 bin kişilik askeri gücüyle birlikte Tacik komutan Şah Mesud'un ordusuna katılmıştı. Böylesi bir silahlı güçten yoksun kalan hükümet, Kabil'i bırakma kararı aldı. (Bu kararın ardından İçişleri Bakanı intihar etti. Devlet Başkanı Necibullah ise Pakistan'a sığınma talebi kabul edilmeyince BM'nin Kabil'deki binasına sığındı ve orada 4 yıl kaldı.)
Kabil'in teslim kararıyla birlikte Necibullah Hükümeti'nin son kalesi de düşmüş oldu. Böylesi büyük bir zafer kazanmış olan Ahmed Şah Mesud, 25 Nisan 1992'de Kabil'de “Devrim Konseyi” ile oturdukları anlaşma masasında ağırlığını Rabbani'den yana koymasıyla, yeni iktidarın önemli koltuklarının Rabbani'nin partisi Cemiyet-i İslami'nin eline geçmesini sağlamıştır. 23 Nisan 1992'de geçici hükümetin kurulduğu açıklandı. Hükümetin başına yeni hükümet kurulana kadar (yani iki aylık bir süre için) “Devrim Konseyi”nin içinde yer alan 6 örgütün en küçük grubunun lideri Sibgatullah Müceddi getirildi ve şeriat yasalarının yürürlüğe konduğu açıklandı. Şah Mesud Kabil'in emniyet müdürlüğüne getirildi. Savaş sırasında haşhaş ekimi yaygınlaştırılmış, pek çok fabrika kullanılmaz duruma getirilmiş, Vatan Partisi üyeleri ve taraftarları, gizli polis örgütü KHAD üyeleri yakalandıkları yerde vahşice katledilmişti. Ele geçirdikleri her kentte soygunlar yaparak, kadınlara tecavüz ederek (özellikle şeriata uygun olarak giyinmemiş kadınlara), sokak ortasında taşlatarak, “devrim vergisi” adı altında haşhaş ekimine zorlayarak iktidarını sağlamış olanlar, ülke yönetimine gelince de pek farklı davranmadı. Geçici hükümet, olagelen uygulamaları yasalaştırmaya başladı. Kadınları toplumsal hayattan uzaklaştırmak için yasalar çıkartıldı, oy hakları ellerinden alındı, KHAD ve Vatan Partisi resmi olarak kapatıldı, yasaklandı.
Geçici Hükümetin iki aylık ömrü dolunca elindeki askeri güç sayesinde Burhaneddin Rabbani devlet başkanı oldu. Kurulan yeni hükümette Gülbeddin Hikmetyar da başbakan olmuştu. Ahmed Şah Mesud Kabil Emniyet Müdürü olmasının yanı sıra, yeni hükümette de Savunma Bakanı görevi verilmişti.