1 Mayıs yaklaşıyor. Ekonomik ve siyasal bunalımın emekçiler üzerinde dayanılmaz bir yıkım yarattığı, yaşamın çekilmez hale geldiği, öfkeli homurdanmaların ve işçi direnişlerinin yükseldiği bir dönemde karşılıyoruz 1 Mayıs’ı.
Çok kapsamlı bir yıkım savaşının, işçi sınıfı ve insanlığın geleceği için yakın bir tehdit olduğuna daha önceki yazılarımızda değinmiştik.
Yaşadığımız topraklarda geniş emekçi kesimlerin, gençlerin, kadınların en yakıcı sorunları haline gelen açlık ve yoksulluğa karşı sokaklar yakın zamanda eş zamanlı bir şekilde eylem alanına döndü.
Ekonomik bunalımın ağır yıkımını yaygın bir şekilde hayatlarımızda hissediyoruz. Kime dokunsak, kimi dinlesek bin ah işitiyoruz, toplumun her kesiminde geçinemiyoruz, yarınımızı düşünür halde yaşıyoruz çığlıkları büyüyor.
Dünyada savaş rüzgarları güçlü bir şekilde eserken ve emperyalist-kapitalist dünyanın devletleri doludizgin, kapsamlı bir savaşa hazırlanırken, Suriye ve Rojava’da yine savaş tamtamları çalmaya başladı. Aslında savaş hiç bitmemişti, sıcak çatışmalar ve işgallerle birlikte dinci-faşist iktidar 10 yılı aşkın bir süredir savaşın aktif bir parçası ve en saldırgan gücü durumundaydı.