Çok kapsamlı bir yıkım savaşının, işçi sınıfı ve insanlığın geleceği için yakın bir tehdit olduğuna daha önceki yazılarımızda değinmiştik.
Ekonomik bunalımın ağır yıkımını yaygın bir şekilde hayatlarımızda hissediyoruz. Kime dokunsak, kimi dinlesek bin ah işitiyoruz, toplumun her kesiminde geçinemiyoruz, yarınımızı düşünür halde yaşıyoruz çığlıkları büyüyor.
Dünyada savaş rüzgarları güçlü bir şekilde eserken ve emperyalist-kapitalist dünyanın devletleri doludizgin, kapsamlı bir savaşa hazırlanırken, Suriye ve Rojava’da yine savaş tamtamları çalmaya başladı. Aslında savaş hiç bitmemişti, sıcak çatışmalar ve işgallerle birlikte dinci-faşist iktidar 10 yılı aşkın bir süredir savaşın aktif bir parçası ve en saldırgan gücü durumundaydı.
Yaşadığımız topraklarda geniş emekçi kesimlerin, gençlerin, kadınların en yakıcı sorunları haline gelen açlık ve yoksulluğa karşı sokaklar yakın zamanda eş zamanlı bir şekilde eylem alanına döndü.
Yeni eğitim- öğretim döneminin başlamasıyla birlikte öğrenci gençliğin yaşadığı sorunların ve buna karşı tepkilerin hızla büyüdüğü günlerden geçiyoruz. Halihazırda var olan sorunlar pandeminin de eklenmesiyle daha da katmerli hissediliyor. Kapitalizmin hayatımızı yaşanılmaz kıldığı böylesi bir ortamda, gençliğin çeşitli platformlarda ve sokaklarda giderek politikleştiğini görebiliyoruz.