Tarihler Miladi Takvime göre 7 Kasım 1917’yi (Jülyen Takvimi’ne göre 25 Ekim) gösterdiğinde, tarihte yeni bir perde açılıyordu. Tarihin ilk proleter devrimi insanlığın o güne kadar yaşadığı makus kaderi değiştiriyordu. Emperyalist savaştan bıkmış, açlık, sefalet ve politik baskıların yok ettiği Rusya proletaryası ve yoksul köylülük ekmeğe, barışa ve özgürlüğe doymak için Bolşevik Partinin önderliğinde iktidara el koyup geçici burjuva hükümeti deviriyordu.

Lenin’in önderliğindeki Bolşevik Parti uzun bir iç savaş ve devrimci sınıf savaşımları deneyiminden geçerek zafer yüzü görebildi. 1890’ların ortalarından itibaren Çarlık Rusyasında sosyal demokrat hareket güçlenmeye başladı. 20. yüzyılın başından itibaren kapitalizmin giderek geliştiği Rusya’da, proletaryanın sayısal gücü ve hareketi de güçlenmeye başladı. Bir taraftan Bering Boğazı’ndan Polonya’ya, oradan Orta Asya’ya kadar işgal ettiği yerlerde ulusları baskı altına alıp, uluslar hapishanesi olarak anılan Çarlık Rusyasında gelişen proleter hareket, köylü isyanları ve sosyal demokrat hareket otokrasiyi korkutuyordu. Bu belayı savaşla savuşturabileceğini düşünen Çarlık, Japonya ile giriştiği savaşta yenilince, savaşın tüm yükü emekçi yığınların omuzlarına düştü.

1905 Devrimi patlak verdiğinde bir tarafta devrimci iktidar ve silahlı ayaklanma çağrısı yapan Lenin’in Bolşevik Partisi, diğer tarafta reformlar mücadelesi veren Menşevikler vardı. 1905 Devrimi ezilse de, 1912’ye kadar sürecek olan gericilik yıllarında işçi sınıfı ile sürdürülen ısrarlı devrimci bağlar, profesyonel devrimci kadro tipine dayanan parti örgütlenmesi ve üst düzey konspiratif faaliyet ile parti ayakta kalmayı başardı.

1912’den itibaren dört bir tarafta işçi grevleri patlarken, emperyalist savaş bulutları dünya genelinde toplanmaya başlıyordu. Çarlık Rusya’sının emperyalist, fetihçi arzuları Rusya proletaryasını, emekçi sınıfları ve ezilen ulusları savaşın yıkımına çekerken, 2. Enternasyonal üyesi sosyalist partilerin çoğu kendi burjuvazilerinin yanında anavatan savunusu çağrısı yaparak çöküyordu. Bu süreçte Lenin’in Bolşevik Partisi’nin izlediği tutarlı devrimci politika ile, Bolşevik Parti “Emperyalist Savaşı İç Savaşı İç Savaşa Çevir” şiarı ile kitleler içinde büyük bir atılım gösterdi. Ordu içinde yürütülen devrimci faaliyeti, kitleler içinde devrimci şiarlar ile yürütülen ısrarlı çabalar, kendiliğinden patlak gösteren 1917 Şubat Devrimi’nde partiyi kitleler içinde bir güce dönüştürdü.

Şubat’tan 7 Kasım’a kadar giden süreçte Parti iktidarın fethedilmesi hedefini yığınlara anlatarak, “Herkese Ekmek, Savaşa Son, Köylülere Toprak ve Ezilen Uluslara Özgürlük” şiarları ile yığınların muazzam desteğini kazandı. Tarihler 7 Kasım’ı gösterdiğinde Aurora’nın topları Kışlık Sarayı dövüyor ve işçiler geçici hükümeti devirerek tarihte yeni bir sayfa açıyordu. Bu yeni bir çağın, proleter devrimler çağının ve sosyalizmin atağa kalkacağı çağ olacaktı.

O günden bugünlere üretici güçler muazzam bir gelişkinlik gösterdiği ve uluslararası işçi hareketi ciddi değişimler geçirdiği halde, küresel düzeye yayılan iç savaş sermaye egemenliğinin sonunu hazırlıyor. İnsanlık 3. Dünya Savaşı’nın nükleer bir savaşa dönüşmesi tehdidiyle, küresel açlıkla ve doğanın yıkımıyla yüz yüze. Ya Lenin’in uluslararası proleter harekete miras bıraktığı gibi, tutarlı devrimci politika ve iktidarı hedefleyen devrimci mücadeleleri örgütleyip zafere taşıyacağız ya da insan soyunun sonunu emperyalistler hazırlayacak. Ara halka, sığınılacak bir liman kalmadı.

Şimdi Yeni Ekimler yaratmak için işçi sınıfı ve emekçi yığınlar içinde devrimci iktidar mücadelesini ve ısrarlı komünist faaliyeti yüz kat, bin kat büyütelim!

K. Taylan Kızıldağ