1 Mayıs’a 3 gün kala, Taksim yine bariyerlerle kapatılmaya başlandı. Meydan’a polis bariyerleri getirildi, Meydan ve İstiklal Caddesi’ne çıkan tüm sokaklar bariyerlerle kapatılmaya başlandı.
Evet, 2019 Taksim savaşları başlıyor…
On yıldır dünyanın dört bir yanında sayısız ayaklanma ve devrim deneyimine tanık olduk. Kimisi bir devrime çok yaklaştı, kimisi mevcut iktidarları da devirdi, ama hiçbirisi bir halk iktidarı biçimi alarak kararlılıkla yoluna devam etmedi. Sorun nerede? Emekçi halk yığınlarının mücadeleciliğinde, kararlılığında ya da fedakarlığında değil elbet. Yoksul ezilen yığınlar her yerde, en vahşi baskılara rağmen ayağa kalkıp devrime yürüyebiliyorlar. Türkiye, Yunanistan, Arjantin, Tunus, Mısır, İspanya, Haiti, Romanya, Hindistan, Cezayir, Fransa vb... sonu gelmeyen bir liste. Her birinin kendi özgünlükleri var mutlaka ama hepsinin ortak noktası, emperyalist-kapitalist sistemin genel bunalımı gibi bir maddi temele sahip olmaları. Emekçi halk yığınlarının elinden, isyan edip ayaklanmaktan başka ne gelir? Ve tüm bu isyanlar zafere ulaşamıyorsa, sorunu nerede aramak gerekir? Tek kelimelik bir yanıtı var: Kendimizde!
Her ne kadar burjuva muhalefet ve kitleleri onların peşine takmaya çalışan küçük burjuva ittifak partisi, seçimlerle dinci faşizmin geriletilebileceğini vaaz ettiyse de, ortaya çıkan tablo bunun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Bazıları seçim sonuçları için “sonun başlangıcı” vb belirlemelerinde bulunadursunlar, siyasi iktidar giderek büyüyen devrim tehlikesini bastırabilmek için saldırılarını yoğunlaştırmış durumda.
Elinizde bir mikrofon olduğunu düşünün. İster tanzim kuyruğunda bir tüketiciye, ister küçük üreticilere, ister bu ürünleri taşıyanlara şu soruyu sorduğunuzu düşünün: Gıda fiyatları neden bu kadar yüksek?
Albert Einstein’ın Monthly Review Dergisi’nin Mayıs 1949 tarihli ilk sayısı için kaleme aldığı makalesi: “Neden Sosyalizm!” Dünya üzerindeki en büyük dehalardan birinin “Neden Sosyalizm” diyerek düşüncelerini aktardığı makalesini Serap Güneş’in tercümesiyle paylaşıyoruz: