1 Mayıs’a 3 gün kala, Taksim yine bariyerlerle kapatılmaya başlandı. Meydan’a polis bariyerleri getirildi, Meydan ve İstiklal Caddesi’ne çıkan tüm sokaklar bariyerlerle kapatılmaya başlandı.
Evet, 2019 Taksim savaşları başlıyor…
“Taksim Savaşı” diyoruz, çünkü devrim ile karşı-devrimin en gözle görülür biçimde karşı karşıya geldiği, iradelerin çarpıştığı bir günden ve bir meydandan bahsediyoruz.
Büyük şovlarla “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz”, “1 Mayıs Alanı Taksim Meydanı’dır” diyerek 1 Mayıs’ın hazırlıklarına girişti yine dört büyük işçi ve memur sendikaları, odalar. Ve Valiliğin ağzından çıkan "Belirlenmiş miting alanlarında Taksim yok, başka nerede yapacaksanız yapın” cümlesinin hemen ardından 1 Mayıs’ı örgütlemek için toplantıya çağırdığı siyasi kurumlara, sendika, dernek ve odalara “Evet, 1 Mayıs Alanı Taksim Meydanı’dır. Ama izin verilmiyor. Alan fetişizmi yapmaya gerek yok, 1 Mayıs’ı nerede kutlayacağımızı seçip bir an önce afiş, bildiri dağıtımı vb çalışmalara başlayalım” diyor. Taksim’e neden “yasak” denildiğini dahi sormadan, tartışmaya girmeden kitleleri Taksim’e götürmeme kararını çoktan vermişlerdi bile. Bunu ard arda yapılan 1 Mayıs’ı örgütleme toplantılarında bir kez daha gördük ve tanık olduk.
Ancak bu durumu en baştan kabullenenler ve itiraz dahi etmeyenler kendileri değil gibi, 26 Nisan günü, kendilerine resmi olarak bildirilen “1 Mayıs’ta Taksim yasağı”na karşı bir açıklama yayınlayarak “Akla, hukuka, tarihe, işçi sınıfına ve İstanbul’a saygı duymayanlar ne derse desin: Taksim 1 Mayıs alanıdır!” dediler. Bu açıklamayı duyunca “galiba Taksim’e gitme konusunda ısrarcı olacaklar” düşüncesi aklımızdan geçse de; aynı gün, aynı saatlerde bu defa “1 Mayıs Tertip Komitesi” adına bir açıklama yayınlanarak Bakırköy’de yapılacak olan “1 Mayıs kutlamaları”nın programı ve detayları veriliyordu…
“Öncelikle ve açık olarak bir kez daha ifade edelim ki Taksim 1 Mayıs alanıdır. Ülke yönetimi için belirli bir süre seçimle yetki almış iktidarlar ve onların atadıkları bürokratların güncel politik hesapları, yayınladıkları ‘resmi miting alanı listeleri’ ya da başka herhangi bir şey bu tarihsel gerçekliği değiştiremez. Yasakçılar ne derse desin Türkiye'nin 1 Mayıs alanı Taksim'dir” diyen dörtlü, (DİSK, KESK, TMMOB, TTB) “1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma gününde Taksim 1 Mayıs alanında olmak, hukuki olarak da hakkımızdır. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin ve ulusal mahkemelerin çok sayıda kararı Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs kutlamanın bizler açısından bir hak ve görev, Taksim yasağının ise hak ihlali olduğunu tescil etmiştir” diyor bir de.
Her açıdan 1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın önemine değinse de, “Meydanlar ülkelerin, kentlerin tarihidir. Aynı zamanda o ülkede, o kentte yaşayan halkların, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ortak belleğidir” dese de, 1 Mayıs günü orada olabilmek için icazet bekliyor muktedirlerden. “Oraya götüreceğimiz kitlenin güvenliğini sağlayamayız” da önceki yıllarda öne sürülen bir gerekçe. Evet, biliyoruz. 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak, kolay göze alınabilecek bir şey değil. Kitleler için belki biraz şiddet ve işkence, birkaç günlük gözaltı bu bedel. Ancak muktedirler için ise ağır bir yenilgi demek. 2007 ve sonraki 1 Mayıs’larda Taksim’e akın akın gelen kitleyi zapdedebileceğinin bir garantisi yok. Bunu en iyi Gezi’de gördü. Ve bir daha bunu yaşamaya asla niyeti yok. Ve aynı şekilde Taksim’e akacak kitleleri zapdedebileceğine konfederasyonların da inancı yok. Misyonları işçi sınıfını ve emekçileri düzen sınırları içinde tutmak olan konfederasyon ve odaların da kitleler Taksim’e geldiğinde, coşkun seller gibi bentleri yıktıklarında kontrolleri altında tutamayacaklarını biliyorlar. Ve bir kez daha “zafer” duygusunu tadacak kitleleri zapdedebilecek hiçbir zincir yok; ne devletin sopası, ne sendikaların havucu…
Biz, bir kez daha yineleyelim. 1 Mayıs Alanı, Taksim Meydanı’dır. İşçileri, emekçileri, gençleri, kadınları mahallelerinden, fabrikalarından, atölyelerinden, okullarından, plazalarından, evlerinden çıkmaya, “alanlar”da değil “Taksim”de olmaya davet ediyoruz.
Yaşasın 1 Mayıs