Bütün dünya nefesini tutmuş bekliyor: Doğu Akdeniz’deki gerilim bir savaşa dönüşecek mi? Savaşın devletler arasında topyekün bir savaşa yol açma ihtimali, bu endişeleri bir kat daha artırıyor.

İşin şakaya gelir tarafı yok. Bir tarafta Yunanistan, Fransa, Mısır, Kıbrıs ve bir oraya bir buraya meyleden İtalya var. Savaş uçaklarını getirip, Türkiye’ye karşı Girit Adası’na yerleştiren BAE işin cabası.

Karşı cephede, “değerli yalnızlık” içindeki Türkiye’nin savaş gemileri var. İtalya, bazen Türkiye’ye kur yapıyor, gemilerini o cepheden bu cepheye çekiyor, bazen tersini yapıyor.

Ama sorun bundan ibaret değil. Taraflarını net biçimde açıklamamış devletlerin savaş gemileri de hazır kıta Akdeniz’de bekliyorlar. Rusya, İngiltere, Almanya, İsrail ve tabii ki ABD savaş gemilerini Doğu Akdeniz’de bulunduran diğer devletler. Onlar da ufak bir kıvılcımın tutuşturacağı savaşta toplarını ateşlemek için hazır bekliyorlar.

Bu sonuncular gerçekte saflarını belirlemiş ancak çeşitli hesaplarla henüz deklare etmemiş devletlerdir. Ortalık karışırsa ve karıştığında şimdi gizli tuttukları saflarda tüm güçleriyle yer alacaklarından kuşku olmasın.

Almanya, askeri gücü en zayıf olan bu emperyalist devlet, çıkacak savaştan büyük zarar göreceğini bildiği için bütün gücüyle savaşı önlemeye çalışıyor. Alman Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve Merkel savaşı önlemek için gece gündüz mesaideler.

Örneğin, savaşın tarafı olabilecek bütün ülkeleri turladıktan sonra hiç bir sonuç alamayan Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Bu anlaşmazlık konusunda diplomatik çözüme ihtiyacımız var. Kimse Doğu Akdeniz'deki savaş gemileriyle bu anlaşmazlığı çözemez” diyor.

Almanya, Türkiye ile Yunanistan-Fransa arasında başlayacak, arkasından pek çok devleti içine çekecek bir savaşın önce kendi çöplüğü olarak gördüğü AB’yi dağıtacağını, beyin ölümü zaten gerçekleşmiş olan NATO’nun sonunu getireceğini görüyor. Korku ve kaygısı bundan.

Ancak paylaşılması istenen ve üzerinde kıyamet koparılan lokma yağlı ve bu kriz döneminde kimse bu yağlı lokmadan vazgeçecek durumda değil. “Oturup anlaşın ve adil şekilde paylaşın” diyor Almanya, ama paylaşım neye göre yapılacak? Kapitalist devletler arası paylaşımın tek geçerli ilkesi “güç”tür. Herkes gücüne göre almalı. İyi ama gücün ölçüsü nedir? Burjuva devletler arasında gücü ölçmenin savaştan başka yolu var mı? Yok!

İki defa dünya savaşına yol açmış bir devlet olarak bu ilkeyi en iyi bilen Almanya olmalı!..

Yunanistan ve Türkiye’ye boyun eğdirecek tek emperyalist güç olarak geriye ABD kalıyor. 26 Ağustos’ta Trump-Erdoğan ve Trump-Miçotakis arasında yapılan telefon görüşmelerinin içeriği açıklanmadı. Yine de şunu biliyoruz: “Erdoğan Trump’ın sözünü dinler”, hem Trump’ın açıklamalarından hem de Rahip Brunson vakasından bunu biliyoruz.

Peki, Trump neden ağırlığını koyup tarafları sakinleştirmiyor? Belli ki ABD ortamın biraz daha kızışmasını ve böylece Almanya’nın boyunun ölçüsünü almasını bekliyor. İkincisi, Rusya’ya karşı, özellikle Suriye’de, Türkiye ABD için önemli bir silahtır ve bu yüzden oldukça dikkatli hareket etmeye çalışıyor.

Yunanistan’la gerginliğin tavan yaptığı günlerde James Jaffrey denen sülüğü Ankara’ya tüm ekibiyle birlikte göndermesi buna işarettir. Serakaniye ve Tel Abyad’ın Türkiye tarafından işgali için Kürt halkını tam bir tuzağa düşüren bu sülük, Ankara’ya varır varmaz şunları söylüyor:

ABD, Türkiye'nin çok yakın bir müttefikidir. Suriye dışında pek çok alanda bu değerimizi kanıtladık”.

Bunun korunmasını sağlamak için çalışıyoruz. İdlib ve siyasi süreç konusunda çok yakın koordinasyonumuz var ve yaptığımız şeyi aynen yapmaya devam edeceğiz”

Görülüyor, ABD’nin önceliği, Suriye-Rusya ikilisi ve bunun odağı olarak İdlib; ne NATO içi çatışma olasılığı ne de iki müttefikin çatışması.

Şu da görülüyor: Türkiye, ABD’nin sadık bir müttefikidir ve onun yörüngesinden ayrılmaz, ayrılamaz.

Doğu Akdeniz’de savaş kaçınılmaz mı? Türkiye ve Yunanistan, hadi buna Fransa’yı da ekleyelim, baş başa kalsalardı kaçınılmaz demek mümkündü. Ancak, ABD, hegemonyası çöküş sürecinde olmasına rağmen hala bağımlı ülkelere boyun eğdirecek, sözünü dinletebilecek bir güçtür ve bu anlamda savaşı önleyebilecek bir güç konumundadır.

Yine de savaşı önlemek için, henüz tüm ağırlığını ortaya koymuş değil. Oysa, Akdeniz’de bekleyen uçak gemisi ve diğer savaş gemileriyle, bunun yanı sıra, ekonomik gücüyle hem Yunanistan’a hem Türkiye’ye sözünü kolayca dinletebilecek durumda.

Neden harekete geçmiyor, diye sorulabilir. Daha dün sayılabilecek süre öncesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde İran’la ilgili bir teklifte ABD’ye meydan okuyan Fransa ve Almanya’ya boyunlarının ölçüsünü bildirmek için olabilir mi?

Neden olmasın!