< < İlkesizlerin Birliği Ve Kardeşliği

Sosyal reformist partilerin en güvendiği şiar hangisidir diye sorulsa, arkasından kimsenin ağlamadığı, “bana ülkücüler adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diye Süleyman Demirel'le özdeşleşmiş, “dün dündür, bugün bugündür” sözüdür denmeli.

Sosyal reformist partiler başka neye güvenir? Hiç duraksamadan diyebiliriz ki insan hafızasının unutkanlığına. Partilerinin giriş kapılarında olmasa bile kenar notu olarak, “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” sözü daima önlerinde durur. Yazarken, çizerken, resim çektirirken insan hafızasının unutkanlığına güvenirler ve dün söylediklerinin, yaptıklarının tam tersini bugün söylerler, yaparlar.

Bu sosyal reformist partilerden TKP ve Genel Sekreteri K.Okuyan bu konuda başkalarına nal toplatacak kadar açık ara öndedir. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu hakkında dün söyleyip yaptıkları ile bugün söylediklerini karşılaştırmak sözlerimizin bir iddia değil somut gerçeğin ta kendisi olduğunu gösterecek.

Önce bu partinin yayın organının daimi yazarlarından Orhan Gökdemir'in bir kaç gün önce çıkan yazısında CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yazdıklarından kısa bir bölüm:

Zavallı Seyyit, koltuğu altından çekilene kadar ‘İslam aleminde’ ortak bir kandil kutlandığını sanıyordu. Uğraştık, kandilin III. Selim icadı bir ‘bidat’ olduğunu öğretemedik. Ümmi, saf bir Özal’dır. O da elleriyle sağa sola acemi bozkurt işareti yaparak dolaşırdı, kurtlu Seyyit’tir!” Aşağıdaki resim söze gerek bırakmıyor.

Seyyit olup olmadığını bilmiyoruz, beş kuruşluk değeri de yok. Ama “kurtlu” olduğundan toz zerresi kadar şüphemiz yok. TKP'li yazarın bu konuda az buz sayılmayacak araştırması da var. Örneğin, daha 2022'nin Ekim ayında, henüz C.Başkanlığı seçimleri ortada yokken, “Kılıçdaroğlu Projesinin Alamet-i Farikası”nın, eski MHP'li-FETÖ'cü dinci faşistleri CHP'ye doldurmak olduğunu, örnekleriyle, pek çok isim sayarak, ortaya koymuştu. Tek cümleyle özetlersek, şöyle demişti O.Gökdemir:

Bütün bu tuhaf, ipten kazıktan kurtulmuş karakterler yıllar sonra cumhuriyetin kurucu partisi CHP’yi yönlendirmenin bir yolunu buldu. Baş sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur.” Biz buna bundan böyle, O Gökdemir'in affına sığınarak “Kurtlu Seyyit” de diyebiliriz.

O.Gökdemir hızını alamıyor ve pek haklı olarak CHP “ağalarına” halefi ve selefiyle yani K.Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel'iyle “hısmımız değil, hasmımız” diyor. Görevlerini de “halkımızı da islamcıların kucağına doğru itip dur”mak olarak tespit ediyor. Hiç itirazımız yok, fazlasını ve bilimselini söyleyebiliriz ama ne yeridir ne de konumuz.

Şimdi gelelim bu yazarın ve “yoldaşlarının” ilkesizliğine. O Gökdemir, K.Kılıçdaroğlu hakkında böyle yazıp dururken, kendisi ve partisinin K.Kılıçdaroğlu'nu -ve esasında onun partisini 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteklediğinden tek kelimeyle söz etmiyor. Bunların unutulduğunu ya da kimsenin anımsamayacağını varsayıyor. Oysa, O Gökdemir, K.Kılıçdaroğlu ve misyonu hakkında yazdıktan aylar sonra TKP Genel Sekreteri K.Okuyan, “utana sıkıla değil, açıktan söylüyoruz cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemel Kılıçdaroğlu'na -Orhan Gökdemir'in sözleriyle söylersek ‘Kurtlu Seyyit'e’- oy vereceğiz” diyecekti. Evet, utanmadan sıkılmadan K.Kılıçdaroğlu'nu -dolayısıyla ipten kazıktan kurtulmuşları doldurduğu- CHP'yi” destekleme kararı almışlardı.

Almışlardı diyoruz çünkü bu karar, aniden ya da tek başına K.Okuyan'ın kafasından çıkmış bir düşünce değildi. Okur inanmakta zorlanacak ama TKP, K.Kılıçdaroğlu ve partisini desteklemek için iki yıl boyunca tartışmış. Yani O.Gökdemir, K.Kılıçdaroğlu'nun misyonunu “ipten kazıktan kurtulmuşları CHP'ye doldurmak” şeklinde tespit etmeden çok önce ve tespit ettiği sırada, TKP, K.Kılıçdaroğlu'nu destekleyelim mi desteklemeyelim mi tartışması yapıyormuş. Elbette biz O Gökdemir'in bu tartışmaların neresinde olduğunu bilmiyoruz, önemsiyor da değiliz.

TKP Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararını nasıl aldı?

İki yıldır partinin yetki organlarında, konferans ve kongrelerde ve kongrelerin yetkilendirdiği kurullarda tartışıyoruz. Değişik alternatifler önümüzdeydi, bunları değerlendirdik. Geldiğimiz noktada şu karara ulaştık.”

Bunlar biliniyor! Bilindiğini kendileri de biliyor. Düşünce ve politikada böylesi farklılıklara sahip insanların aynı “komünist” partide bulunmaları herhalde “zıtların birliği ve mücadelesi” ya da eski “taktiksel üyeleri” Maçoğlu'nun onlara öğretmiş olabileceğini varsayacağımız, parti içinde “Yüz çiçek açsın yüz fikir yarışsın” ilkesiyle değil, olsa olsa “ilkesizlerin birliği ve kardeşliği” mottosuyla açıklanabilir.

Ayırt edici çizgilerinden biri, Sovyetler Birliği'ne “sosyal emperyalist” demek olan Maçoğlu ve Maçoğlu'nun aidiyet duyduğu kurumla yaptıkları ittifak ya da birlik, her ne ise, bu “komünist”lerin başka bir ilkeli(!) politikasıydı zaten. Bunlar şimdi o ittifak ya da birlik sürecini farelerin kemirici eleştirisine terk etmişlerdir ve unutulması umuduyla dolular; ama çağımız internet çağı, teknoloji-dijital teknoloji, artık unutulması mümkün değil. Örneğin, üzerine kompozisyon dahi yazılabilecek aşağıdaki fotoğraf arşivlerde duruyor:

 

Bu kadar yeter! Geleceğe ilişkin bir gelişmeye işaret ederek kapatalım: TKP'li yazar ve yöneticiler, dinci faşist AKP'yi aklamanın ilk adımları olarak şimdi, bu parti içinde “yerlici-millici” kanat ile emperyalizme iyice biat eden kanatlar keşfetmeye başlamışlar. Ufak ufak bu numarayı yedirmeye başlıyorlar.

Taylan IŞIK