Makale Dizini

Bey’in oğlu “delikanlıların şahı” anladı arkadaşı Memo’ya kurulan oyunu... Bu oyunu bozsa bozsa Tacedin bozar diye koştu ona... ulaştırdı haberi... Memo satrançta ustadır... aralarda üç el yener Bey’i... Bekir oyununu oynamaya başlar... Memo Zin’i görürse aklı durur, oynayamaz, bunu bilir Bekir. Bir perdenin ardından oyunu izleyen Zin Memo’nun arkasına düşer... Bekir Memo’yla beyin yerini değiştirmenin yolunu bulur... Gözleri Zin’e dokunan Memo, şaşkına döner... ardı ardına yenilir beye. Bey sorar Memo’ya “dünyada senin sevgilin kimdir?” Memo cevap vermeden, fesat Beko başlar sormaya... Onun bir Arap kızı olduğunu söyler...

Memo nasıl inkâr eder yüreğindeki güzeli... Haykırır, “Beyim benim gönlümü yakan peri / Padişah kızıdır, yeri saraydır / Anka’dır, yuvası yüksektir / Beylerdendir o, temiz soydandır / Hurilerin ve nazeninlerin baş tacıdır / Gerçi melektir ama adı Zin’dir.”

Zin adını duyan bey, hemen hükmünü verir, attırır Memo’yu zindana... Yalnız değildir Memo, Tacedin ve kardeşleri vardır can dostu... “Biz dört kardeşiz dört duvar gibi / onun mutluluğunun köşeleriyiz biz” Tacedin gibi bir yiğidi kaybetmek istemez Bey... Bekir yine fesat peşindedir... başlar ağını örmeye… Beyden Zin’i Memo’nun yanına göndermesini ister. Bilir ki, zindanda ki perişan Memo’nun yüreği Zin’in aydınlığına dayanamayacaktır. Beylerin “kalpleri kulaklarıdır, kulakları da kalplerine bağlı değildir...”

“Memo öldü, Memo öldü!” diye bir haber yayılır her yana... Bunu duyan Zin de ölümden beter olur... Beye onu görmek istediğini söyler ve vasiyetini sıralar... Bey de pişmanlık içinde söz verir ona, ya mezarda ya da sağ onları ayırmayacaktır.

Zin, baştan ayağa süslenerek gitti Memo’nun yanına... “Susuzsan eğer, işte hayat suyu / Hastaysan eğer, üzerine geldi lokman / Mecnunsan eğer, yanına bizzat Leyla geldi / Mamık’san eğer, işte sunu Azra! / Bülbülsen eğer sana gül hazırdır / Nilüfersen eğer güneş sana bakıyor / Pervaneysen eğer işte mum parladı / Ölüysen eğer üzerine İsa geldi / Bu şekilde divane olma” dediler hep bir ağızdan Memo’ya ve eklediler. “Huzuruna çıktığın zaman derhal, seni muradına kavuşturacaktır/ senin ondan gönlünün isteği neyse / o şekilde seni mutlu edecektir” … Memo’nun cevabıdır bu isteğe; “Ben hiçbir beyin huzuruna gitmem / Ben esirlerin kölesi olmam / Bu mecazi beylik ve vezirlik / bu sihir ve hayal oyunları/Hepsi boş ve fanidir” Ayrılır Memo bu dünyadan.

Tacedin... Memo’nun can dostu... Karşılaşınca Bekir’le yolda, haykırdı yüzüne “ey alemin fesadının sebebi/ ey insan şeklindeki şeytan sıfatlı/ ey fitne ve fesatların kaynağı/ ey maksatların ve muratların engeli/ Memo ölecek” Fesat Bekir yaşayacak. Olamaz böyle bir şey dedi ve aldı canını vücudundan... Atıldı köpek gibi sokak ortasına cesedi... Yufka yürekli Zin dayanamadı bu duruma ve dedi ki Tacedin’e ve Bey’e;

“Biz kırmızı gülüz o bizim için dikendir

Biz hazineyiz o bizim için yılandır

Eğer o olmasaydı aramızda engel

Aşkımızda bozulur zail olurdu

Biz yüksek yere varacağımız zaman

O da eşikte köpeğimiz olacak”

Zin ağıtlar yaktı mezarı başında Memo’nun. Memo’suz bir yaşamın anlamı yoktu. Kapandı mezarına ve verdi kararını... Attı yüreğini Memo’nun yanına. Botan halkı feryat figan... Bey tuttu sözünü açtırdı Memo’nun mezarını “Al Memo işte Zin’in” dedi. O anda Memo dile geldi “Merhaba!” dedi. Herkes şaşa kaldı bu duruma ve bir kez daha inandılar aşkın gücüne.

Derler ki, “Mezarları üzerinde iki fidan yeşerdi... Biri yüksek selvi, diğeri çam... Kolları birbirinin boynunda, bu iki güzellik, boy attılar birlikte gökyüzüne doğru. Hayır duası alamayan fesat Bekir’in mezarı üzerinde de dikenli ardıç yükseldi. Selvi ve çama yetişti, iki yarin arasına girdi yine... Dolandı selvi ve çamın her yanına.”

Bir masal aşkı, bir yurtseverlik destanı da böylece sona erdi. Yüzyıllardır dilden dile bugüne taşınarak bize kadar ulaştı... Bizden sonra da o kendi yolculuğuna devam edecek... Kürt halkının özgürlük mücadelesinde o da olacak daima...

ÖNSÖZ, 3. Sayı, Kış ‘06

 

Dipnot:

(1) Xanî herkesin tersine, bu kitabı Kürtçe olarak yazdı. Çünkü o zaman herkes Arapça ve Farsça’ya meraklıydı, kitaplar o dillerde yazılırdı.

(2) H. Men, üçüncü öğretmen Xanî, İstanbul Kürt Enstitüsü yayınları. İstanbul Ocak 2002, sf. 40