Uzlaşmacı siyasetler, işçi sınıfının, emeğin kurtuluşunu hedefleyen devrim programını bugün için gerçekleştirecek bir konumda olmadığı düşüncesini yayıyorlar. Devrim en ilerinin sorunu olduğuna göre, bugün yapılması gereken, günlük istemlerle yetinmektir. Bunlar, burjuvaziye dokunmadan emekçi kitlelerin yararına bir şeylerin olacağını sanıyorlar. Açık olan, bu politikanın burjuvaziyle sınıf işbirliği politikası olduğudur.
Devrimci işçiler, daha bir yüzyıl önce, işçi sınıfının kurtuluşu programını hayata geçirecek bir konuma gelmiştir. Bugün bir yüzyılın sınıf mücadelesi ve toplumsal devrimler deneyimine sahiptir. Dünkü işçi kuşaklarına göre daha yetkin ve niteliklidir. Çağımızı, yeni bir toplumsal devrimler çağına çeviren bu devrimci sınıftır.
Devrimci sınıfın savaştığı her yerde, devrim programı, soyut bir formülasyon değil, hayata geçen, pratiğe dönüşen bir programdır. İşçi sınıfı devrimci programı birçok ülkede pratiğe uyguladı. Bugün bu düzeyin gerisinde değildir; ileri devrimci bir düzeyi temsil ediyor. Bu topraklarda, işçi sınıfı, Leninist partinin, işçi sınıfı kurtuluşu ve bunun koşullarını sağlayacak devrim programını, halk demokrasisi ve sosyalizmi gerçekleştirecek kadar ileri konumdadır. Bu, bir devrim programıdır. Gerçekleşmesi için devrim gerekiyor. Devrim olmadan gelecek hakkında söylenenler yalnızca bir laf yığınıdır.
Bugüne değin, işçi sınıfının devrime önderlik edecek bir duruma gelmediğini düşünerek, kitleleri sistem içi taleplerle oyaladılar. Politik olarak, burjuva muhalefetin basit bir eklentisi olan bu reformist hareketlerin gerçek yüzleri öylesine açığa çıktı ki, kitlelerin desteğini kaybetmemek için şimdilerde taktıkları devrimcilik maskesiyle ortalıkta dolaşmaya başladılar. Ama tamamen bir görüntüdür. Moda deyimle bu bir “imaj” meselesidir. Onlar varsın böyle sansınlar. Devrimci güçler, onların siyasetinin uzlaşmacı özünü çok iyi biliyor. İşçi sınıfı içtenlikli olarak devrimcidir. Bu yüzden tutarsız, kaypak tavırları çabuk kavrar.
Küçük burjuva siyasetler de burjuva toplumu çeşitli biçimlerde eleştirir. Varolan toplumsal sistemi eleştirmeden, hiçbir emekçiyi yanlarına çekemezler. Fakat burjuva toplumun eleştirisi, bugünkü toplumun yıkılması hedefiyle, o büyük devrimci tarihsel hareketle birleştirilmediği zaman, burjuva toplumun kabul edilmesi pahasına yapılmış olur. Burjuva toplumun küçük burjuva halkçı bir bakışla eleştirisi değil, proletaryanın devrimci yıkıcı bakışıyla yapılırsa, eleştiri bir eleştiri silahı olarak kullanılır. Fakat eski toplum, eleştiri silahıyla değil, eleştiri silahıyla donanmış, devrimci sınıf tarafında, devrimci eylemlerle yıkılır. Proletaryanın sınıf bilincinin devrimci politik bilincinin çevre üzerinde etkisi var. Devrimci ideoloji, dünyayı dönüştürmede etkin bir güçtür. Küçük burjuva ideolojisi değil elbette. Maddi güce dönüşen devrimci teoridir. Teori, küçük burjuva bakışta, bir silah olmaktan çıkar. Ilımlılaşır, eleştirmek istediği bugünkü özel mülkiyet toplumuna hizmet eder.
Devrim yükseliş çizgisindeyse, burjuva amaçlar peşinde koşan bazı kimseler ortaya çıkar ve devrimci ağızla konuşmaya başlarlar. Dünyada son yarım yüzyıl içinde yapılan devrimlerde böylelerini gördük. Böyleleri, devrimi, komünizme ulaşmanın bir yolu olarak değil de, sınırlı amaçlara ulaşmanın bir yolu olarak görüyorlar. Devrimci emekçiler, devrime, burjuvaziyi devirmek, sınıfları kaldırmak için başvururken, devrimi amacından saptırmak isteyenlerin çabalarını boşa çıkarmalıdır. İşçi sınıfı,meydanı, devrimci olmayıp devrimci pozlara bürünerek kitleleri kandırmak isteyenlere, devrimi ileriye erteleyerek onu boşa çıkarmak isteyenlere bırakmamalıdır. Haklı bir dava kötü ellere bırakılmamalıdır. Halkın ve devrimin gerçek bir önderi olarak davranmalıdır.
Uzlaşmacı hareketlerin bile bugün devrimci bir ağız kullanması, devrim güncel olduğu, devrimin karşı konulamaz bir güçle ilerlemesini tartışılmaz bir olgu, bir gerçek olduğu içindir. Devrim, kendi zorunluluğunu herkese kabul ettiriyor. Leninist parti, doksanlı yıllarda devrimin güncelliğine dikkat çekerken, küçük burjuva sosyalizmi, devrimi çok ileriye erteleyecek beklenti içindeydiler. Onlar, doksanlarda sosyalist sistemin dağılmasından ve bunun dünyada yarattığı yanılsamalı havadan, artık devrim uzun süre ufukta görülmeyecektir sonucunu çıkardılar. Tarih onların düşündüğü gibi yol alsaydı, emperyalist-kapitalist sistem, Doğu Avrupa ülkeleri yeni bir pazar haline geldiği için ömrünü uzatacak, içerdeki çelişkiler hafifleyecek ve böylece bir devrim gündeme gelmeyecekti. Bununla da kalmadılar, tamamen burjuva yasal çerçevede hareket etmek için siyasi tarihleri değiştirdiler.
Fakat kapitalizmin evrimi çelişmeli bir evrimdir. Çelişkiler ise yumuşamadı, tersine daha keskinleşti. Avrupa, Amerika ve daha başka yerler devrimci sokak gösterileriyle, ayaklanmalarla altüst oldu. Bu süreçte bir dizi ülkede devrim gerçekleşti. Diğerleriyse buna yakın bir durumda. Kapitalizmin krizi iyice derinleşti ve yıkıcı sonuçlar yarattı. Varolan bir sistem krizidir. Sadece ekonomik bir kriz değil. Korona pandemisi krizi boyutlandırdı. Bu koşullarda yeni ve daha büyük bir devrim dalgası dünyayı sarmaya başladı. Küçük burjuva siyasetleri arkasından sürükleyen olaylar bu şekilde gelişti. Devrimden yaralanmak isteyen bazı kimseler devrimci ağız kullanarak daha fazla boy göstermeleri bu koşullar nedeniyledir.
Sınıf mücadelesi en ileri, en uç noktaya ilerliyor. Mücadele, bu noktada devrime dönüşür. Devrim, sınıf mücadelesinin en yüksek biçimidir. Devrimle tarih büyük bir hız kanır. Devrimler tarihin lokomotifidir. Başka zamanlar yüzyıllarca gerçekleşemeyen değişim, devrimde çok kısa zamanda gerçekleşir. Devrim, zor bir şey yaratmaz; oluşan şeylere biçim verir. Toplumu dönüştürür. Devrimlerin tarihin lokomotifi olmasından, devrimlerin salt nicel bir etki yarattığı yani varolanı sadece hızlandırdığı sonucu çıkartılamaz. Devrim siyasi iktidarın ele geçirilmesiyle başlayan, ekonomik, toplumsal, kültürel dönüşümlerle derinleşen, bütünlüklü ve nitel bir değişimdir. Türkiye ve Kürdistan’daki sınıf mücadelesi tam bu noktaya gelmiştir. Teorik ve pratik olarak bu süreci hızlandırmak ve kendi sonucuna ulaştırmak büyük devrimci görevdir.
İşçi sınıfı iktidarı ele geçirmeye hazır mı, iktidara gelse bile emekçi halkla birlikte onu koruyabilir mi? Sosyal reformistler ve oportünistlerin buna olumsuz cevap verecekleri çok açık. Çünkü onlar, devrimci olmayan dönemlere göre hareket ediyorlar. Onlar, geçen yüzyılın ve son yirmi beş yılın sınıf mücadelesinin ve devrimlerin deneyimlerini devrimci ve kavrayışlı bir bakışla değerlendirmedikleri için devrimi gerçekleştirirken, proleter kitlelerin durumuyla, Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfının bugünkü durumunu gerçek anlamıyla karşılaştıramıyorlar. İktidara gelmeden önce işçi sınıfının uzun bir devrimci gelişme döneminden geçmesi gerekiyor. Fakat nesnel toplumsal gelişmeler her halka bu zamanı tanımadı. Çeşitli etkenlerle çelişkiler keskinleşince, sınıf savaşı çok şiddetlendi ve az zamanda devrime dönüştü. Bizdeyse işçi sınıfı emekçi kitleler, devrimci işçilerin partisi, devrime on yıllar hazırlanıyor, militan kavga veriyor. Emekçi kitleler, henüz iktidara gelemedi, fakat iktidar için yarım yüzyıldan fazla bir zamandır, devrimci gelişme döneminden geçiyor. Bu süre, devrim yapmış bir çok ülkenin işçi sınıfının devrimci gelişme döneminden daha uzun bir dönemdir.
Bu devrim onyıllardır süren, uzun devrimdir. Uzun devrim, devrim için iktidara gelmeden önce devrimci gelişme için gereken uzun dönemdir. Emekçiler bu topraklarda uzun, yoğun, sancılı ve şiddetli bir devrimci süreçten geçti. Sınıf mücadelesi uzun iç savaştan geçti ve geçiyor. Bunun devrimci yorumu şudur: Emekçi kitleler uzun bir iç savaş verecek kadar devrimci savaşçı bir niteliğe sahiptir. Buralarda, uzun yıllardır, devrimci durum var. Bunun devrimci açıklaması şudur: İşçi ve emekçi halk yığınları, devrimci süreci bu kadar zaman ayakta tutacak, onu devam ettirecek kadar militan devrimci yapıdadır. Devrimci mücadelesini yalnızca belirli koşullarda sürdürmesi, her koşul, durum ve ortamda da sürdürdü. Askeri faşist diktatörlük dönemlerinde, diğer dönemler gibi çok kitlesel olmasa da, daha dar kalsa da, devrimci kavgasını kesintiye uğratmadı. İşte bazı çizgileriyle belirttiğimiz bu dönem, işçi sınıfının ve emekçilerin iktidarı ele geçirmeden önce, geçirdiği devrimci gelişme dönemidir. Devrimci bakışını koruyan hiç kimse, devrimci sınıfın, devrimci kitlelerin iktidarı ele geçirecek ve elde tutacak kadar devrimci bir gelişme göstermediğini ileri süremez.
Maddi koşulların gelişkin olması, işçi sınıfının iktidara gelmesi, iktidarı koruması ve yeni bir toplumu kurması için uygun bir zemin sağlıyor. Yirminci yüzyıl devrimleri bugünkü kadar gelişkin koşullarda gerçekleşmedi. Gelişkin maddi ve teknik koşullarda iktidara gelmek, öncelikle şu anlama gelir: Ekonomik, toplumsal ve kültürel dönüşümler çok daha kısa zamanda yapılacak. Örneklersek; tarımda dönüşüm için, bunun maddi şartlarının oluşması gerekiyor. Tarımda tekelci gelişme, ücretli emeğin egemen olması, vb tarımda toplumsallaştırmaları kolaylaştırır. Yani tarımda ücretlilik egemen durumdaysa, tarımsal araç ve gereçleri, büyük torağı tarım işçilerinin ve devrimci köylü komitelerinin ortak denetimine vermek daha olanaklı ve rahat olur. Toplum, gelişmiş bir kolektif yapı üzerinde örgütlenmişse, ekonomik ve toplumsal dönüşümlere dayanılarak, kültür devrimi daha az sürede büyük ilerleme gösterir. Kısaca güncel toplumsal devrim zafere ulaştığında, bundan önceki devrimlerin halka verdiğinden daha fazlasını verir. Dememiz odur ki, devrimci sınıf, çıkarı sosyalizmde olan bütün yoksullarla birlikte iktidarı ele geçirebilir, onu elde tutabilir ve devrimci iktidara dayanarak ve halkın büyük yaratıcılığını, inisiyatifini harekete geçirerek toplumu köklü olarak dönüştürebilir.
Kapitalist sınıf devrimi bir zorunluluk yapan koşulları geri çeviremez, ortadan kaldıramaz. Nesnel toplumsal koşullar, burjuvazinin iradesine rağmen ve iradesi dışında oluşmuştur. İdeolojik olarak da toplumun devrimci dönüşümünü durduramaz. Kapitalizm çözülüp dağılırken, egemen görüş nasıl etkili olabilir ki. Geçmişe ait gerici olan ne varsa onları yardıma çağırması da bu işe yaramayacaktır. Çünkü burjuvazi egemen olur olmaz, karşıtının, proletaryanın devrimci nefesini ensesinde hisseder, hissetmez, gerici olan ne varsa desteğe çağırır, onları egemenliğinin bir ögesi haline getirdi, kullandı. Ve olanaklarını tüketti. Dolayısıyla, burjuvazi emekçi sınıfın kendisiyle doğrudan doğruya hesaplaşmaması için, kitlelerin önüne bireysel engeller çıkardı, onları bol bol kullandı ve tüketti. Bu engeller tarihsel olarak da ortadan kalktı. Emekçi ve sömürülenler, devrimci güçler doğrudan burjuvazinin üstüne üstüne gidiyor.
Uzun ve açık bir siyasal mücadele döneminden geçen kitleler, bu süreçte bazıları genel ayaklanmaya dönüşen, sayısız devrimci eylem gerçekleştirdi. Yarın yenilerini ve daha ileri örneklerini yaratacağı kesindir. Onlarca yıl süren devrimci mücadele, yarı yolda durmayacak, birleşik karşı devrim güçlerini tarihsel bir yenilgiye uğratacak geleceğe doğru önlenemez bir güçle ilerleyecektir.
Gelecek henüz ele geçirilmedi, fakat ele geçirilecektir.
C.DAĞLI