Savaşan proletarya ve proletaryanın savaşan partisi, mücadeleyi geliştirirken, yıllarca yaşanan ve sürmekte olan iç savaşı göz önünde tutar. Mücadeleye, sınıf mücadelesinin henüz bu düzeye gelmediği ülkelerdeki gibi bakmayacağı açık.

Sınıf mücadelesi, iç savaşa bürünmüşse, bu dönemde, sokak savaşları militan mücadele, devrimci ayaklanma, devrimci savaş, devrimci yöntemler ve güç araçları diğer dönemlere göre daha büyük bir önem kazanır. Politik hedefler, devrimci yöntem ve araçlara dayanmadan kazanılamaz.

Bilindiği gibi savaşlar şiddete dayanır. Bir savaş olan iç savaş da şiddete dayanılarak yürütülür. İç savaşın tanımı da bunu ortaya koyuyor; iç savaş, sınıf mücadelesinin, şiddetli mücadele dönemine girmesidir. Bu dönemde, mücadele en şiddetli çatışmalara sahne olur. Emekle sermaye arasındaki kapışma, gelişmesinin belirli bir noktasında kaçınılmaz olarak iç savaşa dönüşür. Sınıfların böylesine şiddetli kapışmasını, işçi sınıfı ancak kendi güç örgütüyle, örgütlü devrimci zoruyla kazanabilir. İşçileri devrime hazırlamaktan söz edenler, hazırlıkları bu düzeye kadar çıkarmazsa, devrim ve devrime hazırlık hakkında boş laf etmiş olurlar.

Devrimci emekçiler, sınıf savaşının karşımıza çıkaracağı mücadelenin her biçimini karşılamaya hazır olmalıdır. Rastlantıların getireceği sonuçlara da hazırlıklı girmelidir. Rastlantıların eylemlerle, çatışmalarla ilişkisi olduğunu unutmamalıyız. Rastlantılar, zorunluluğun çerçevesinde oluşsa da eylemlerle olan ilişkisini daima göz önünde tutmalıyız. Haziran Halk Ayaklanmasının oluşmasında Gezi ağaçları bir rastlantıdır. Belki de başka bir olay da bir ayaklanmaya yol açabilirdi. 6-8 Ekim Ayaklanması Kobani nedeniyle patlak verdi. Yarın başka olaylar, büyük bir ayaklanmanın fitilini tutuşturabilir. Nesnel toplumsal durum patlamanın tüm ögelerini kendi içinde taşıyorsa, şu ya da bu olay, büyük bir başkaldırıya yol açabilir. Büyük sonuçlar doğuran bir olay nasıl başlarsa başlasın, olayın ayaklanmaya doğru hareket etmesi iç savaşın olduğu koşullarda, sert ve şiddetli çatışmalara yol açar. Devrimci kitleler bu durumlara her zaman hazır olmalıdır. Devrimci kitleler, devrimci tarzda hareket ederek yeni gelişmeleri karşılayabilir ve öncülük eder.

Sınıflar ilişkisini ve güçler dengesini doğru değerlendirmek, toplumsal savaşı kazanmayla doğrudan bağıntılıdır. Düşmanın gücünü küçümsemek, bizi karar almada yanılgıya düşürür, abartmaksa, kitleleri pasifize eder. Reformist ve oportünist hareketlerin yaptığı, egemen sınıfın gücünü olduğundan fazla göstermek, başkaldıran kitlelerin gerçek devrimci gücünüyse küçümsemektir. Düşman bu hatalı yaklaşımlardan her zaman yararlanmıştır. Uzlaşmacı, yasalcı siyasetler, emekçi halk kitlelerini, kadınları, gençliği ayaklanmadan uzak tutacak politikalarda ısrar ederek, egemen sınıfın işine gelen şeyler yapıyor.

Gerçek durumu ortaya koymak, gelmekte olanı göstermek için işin içine dalmak gerekiyor. Komünistler verili durumdan hareket ederler, fakat bakışlarını ufuklarını olgularla sınırlamazlar. Gelişmenin daha ilerideki durumu hakkında da teorik değerlendirmeler yaparlar. Eylemleri kararlaştırırken, bunun yalnızca verili ana değil, gelecek anlara, zamanlara etkilerini de ifade ederler. Tarihte birçok devrimci eylem, kitlelerin ilerici, devrimci başkaldırısı kendi zamanını etkilediği gibi, gelecek zamanları da etkilemiştir. 20. yüzyıl devrimlerinin ve bu topraklarda elli yıldır süren devrimci eylemlerin tarihteki harekete geçirici, dönüştürücü rolü böyle bir etki yaratmıştır.

Türkiye ve Kürdistan’da, kitleleri sürekli eylem halinde tutan çelişkiler, çok derin ve keskin. Emekçi kitlelerin ancak daha ileri bir toplumda karşılanacak olan gereksinmeleri insanları sürekli sokağa yöneltiyor. Bu, ancak toplumun devrimci dönüşümüyle sonuçlanacak büyük tarihsel bir kavga. Bu kavgada, ayaklanmada halk kitleleri hedefine ulaşmasa da, aynı büyük kapışma yeniden ve yeniden ortaya çıkar.

İki büyük savaş arasındaki zaman aralığı, önceki savaştan dersler, sonuçlar çıkarmak için soluklanma ve buradan çıkan sonuçlarla yeni çarpışmalara hazırlanma zamanıdır. Ayaklanma ve isyanlar arasında geçen zaman, devrimci işçiler ve diğer devrimci kitleler tarafından bu amaçla değerlendirilir. Bizde mücadele süreklidir. Dolaysıyla, durumumuz mücadele yürürken, mücadele içinde ele alınır. Yürünen yolun deneyimlerinin sonuçları, yürünecek yola tüm canlılığı içinde uygulanır.

Proletarya ve diğer emekçi halk kitlelerin burjuva egemenliğine karşı devrimci savaşı, doğrudan eylemlerle, göğüs göğüse çarpışmalarla sınırlı değildir. Atılganlık, cesaret, yiğitlik, gözü peklik, heyecanlanma ve coşku bu savaşın özellikleridir. Devrimci savaş, bu özellikler olmadan düşünülemez. Devrimci sanat, edebiyat, estetik, müzik ve daha başka zihinsel çalışmalar, eski toplumu devirme kavgasında önemli bir rol oynar. Kısaca, burjuvaziyi yenmek için girişilen savaş çok yönlü ve bütünsel bir harekettir. Bunun böyle olması zorunludur. Çünkü, toplumu dönüştürmeyi hedefleyen devrim, küçük burjuva teorisyenlerinin söylediği gibi, toplumun bazı yönlerinin değişimiyle sınırlandırılamaz. Devrim, toplumu tepeden tırnağa değiştirmeyi amaçlar. Devrimde örgütlenen yeni toplum, tarihsel olarak önceki topluma göre çok daha zengin bir toplumdur.

Devrim bir atımlık bir hareket değildir. Zafer için bir dizi çarpışmadan geçmek gerekiyor. Çünkü bu devrim, önceki toplumlara göre daha derine giden bir toplumsal sistemi tasfiye edecek. Geçen yüzyılda ve günümüzde süren devrimler birçok çarpışmalardan geçerek zafere ulaşabildi. Reformistlerse, günün gerektirdiği devrimci görevlerden kaçmak, devrimci savaşın çarpışmalarına katılmamak daha doğrusu bu işten yan çizmek için, emekçilerin kurtuluşunun başka zamanların sorunu olduğunu ileri sürüyorlar. Onların, “bu sorun uzun vadeli olarak çözülür”, demelerinin altında uzlaşmacılık, edilgenlik yatıyor. Gerçek devrimci her koşul ve durumda devrim için mücadele eder. Her proleter devrimci komünist yeni çarpışmalara her an hazır olmalıdır.

Devrimci kitleler, on yıllarca faşizme ve sermayeye karşı mücadelede bir dizi çarpışmadan geçti. Hedefine ulaşıncaya kadar daha bir dizi çarpışmadan geçme ısrar ve kararlılığı içindedir. Halklar, zorunluluğun gereğini yerine getirecek ve sonunda özgürlüğü kazanacaktır. Bir çok çarpışmadan geçmek, mücadeleci kitlelere, kolay kolay elde edilemeyen büyük bir deneyim ve yetkin savaşçılık yeteneği kazandırdı. Bir dizi çarpışmadan geçerek edindikleri savaşçılıkla egemen olanın iktidarını yere çalacaklar. Uzun iç savaş kitleleri devrimci eğitimden geçiren tam bir okul görevi gördü. Kitleler bugüne kadarki çarpışmalarda zafere giden yolun temel taşlarını döşedi. Bundan sonraki çarpışmalarda zaferi kazanacaklardır.

Emekçi halk kitleleri yıllardır yoğun ve açıktan açığa süren bu savaşı kendi lehine sonuçlandıracak kadar ileri bir düzeyi temsil ediyor. Tekelci sermaye ve faşist devlet yeni bir dünya için savaşan yığınlara baş eğdirmek için, günümüzde bilinen en ağır baskılara başvurdu, fakat sonuç alamadı. Zaman zaman, devrimci başkaldırıyı bastırmak ve hareketi ezmek istedi ama başarısızlığa sürüklendi. Her ne yaptıysa, devrimci kararlılığı kıramadı. Dolayısıyla, devrimimizin önünü kesemedi. Burjuvazi, kitleleri yönetemediği için, onlara karşı sürekli savaş halinde oldu. Tüm şiddetiyle yürütülen burjuva iç savaş, emekçilerin başkaldırısını engelleyemedi. Egemen sınıf, kitlelerin devrimci kararlılığının sonuçlarıyla bundan sonra devamlı olarak karşılaşacaktır. Ancak, kitlelerin eylemleri daha yıkıcı ve daha devrimci olacaktır.

Durum, kazanmak için ne kadar uygun olursa olsun, direnme çizgisinde hareket edilerek devrim gerçekleştirilemez. Kazanmak için saldırıcı, hücumcu, ayaklanmacı bir çizgide hareket etmek gerekiyor. Devrim için, devrimin zaferi için, bireylerin bireysel hareketi değil, kitlelerin gerçek devrimci hareketi gerekir.

Savaşan proletaryanın ve halkların, devrimci hareketi, proletaryanın savaşan partisinin önderliğinde hedefine ulaşır.

C.Dağlı