Devrimi çaldırmak" tartışmaları, Sudan ayaklanmasından sonra yeniden öne çıktı. Daha önce Mısır devrimi sırasında tartışılmıştı. Tartışma dünyada olduğu gibi Türkiye ve Kürdistan'da da tüm canlılığıyla sürüyor. Üzerinde çeşitli yönleriyle durulması gerekiyor.

Tartışılan olguya başka bir açıdan bakmalıyız. Devrimlerin yokluğundan, bugünkü koşullarda olanaksızlığından veya devrimin en ilerinin sorunu olması hakkında konuşulmuyor. Geçmişe göre daha sık ve arka arkaya patlayan devrim üzerine konuşuyoruz. "Çalınan devrimlerden" söz ediyoruz. Bu şu anlama gelir ki, çağımızda zamansız devrim yoktur. Devrimler çağında yaşıyoruz. Bu demektir ki, devrimler kapitalist ülkelerde her an patlayabilir. Beklenmedik bir anda ayaklanmalar ortaya çıkabilir ve hızla devrime dönüşebilir. Bu hızlı gelişmelerin, çabuk çıkan olayların vb devrimci komünist parti için anlamı şudur: Büyük olaylara her an hazır olmak gerekiyor.

Zamanımızın devrimler zamanı olması çağın günümüz maddi koşullarından kaynaklanıyor. Kapitalizmin hızlı, sert, sıçramalı çöküş içinde olması, emekçilerin yoksulluğunun artması, işsizliğin büyümesi, maddi eşitsizliğin (toplumsal eşitsizliğin) ileri düzeye varması, emek-sermaye çelişkisinin keskinleşmesi ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak her yerde anti-kapitalist, ilerici, devrimci nitelikte halk ayaklanmalarının patlak vermesi, özcesi toplumsal çelişkilerin ve devrimci sınıf savaşının devrimlere yol açmasında şaşılacak bir yan yoktur.

Devrimin koşullarının oluştuğu bu koşulların birçok yerde devrime dönüştüğü bir dönemde, yeni bir toplumsal devrimler çağında başka dönemlerde olduğu gibi devrimci işçilerin taktik politikası devrime hazırlanmakla sınırlı kalamaz; bu yaklaşım, böyle bir çalışma tarzı bizi olayların ve sınıf savaşımının gerisine düşürür. Yapılması gereken yalnızca hazırlık yapmak değil, devrimci hareketi eylemlerle hızlandırmaktır. İleri devrimci kitle eylemlerini en aktif biçimde destekleyerek, devrimci savaşı örgütleyerek devrime ivme katmalıyız.

Devrimler çağını kavramayan, tarihin patlamalarla ilerlediğini anlamamış biri, yakın tarihte birçok ülkede arka arkaya gerçekleşen ayaklanmaları ve devrimlerin oluşumunu anlayamaz. Hepsi de sınıf savaşından bolca söz ediyor. Fakat sınıf savaşının ani patlamaları içerdiğini kabul etmek istemiyor. Bu bakış, ne dünyadaki büyük ayaklanmaları anlamıştır, ne de Gezi, Haziran Halk Ayaklanmasını anlayabilmiştir. Ve şu sonuç, patlamaları anlamadan güncel sınıf savaşımının devrimleri gündeme getirmesi, anlaşılamaz.

Sudan'da ayaklanan halk “devrimi çalmak" isteyen askeri darbe karşısında sokakları terk etmedi. Kitleler askeri yönetimi etkisizleştirmek için "sivil geçici yönetim" oluşturuyor. Bu, devrimlerin başlangıcında oluşturulan geçici devrim hükümetidir. Her devrim, ta en baştan hiç bir yasanın sınırlamadığı geçici devrimci otoriteye ihtiyaç duyar. Leninist Parti, geçici devrim hükümeti önerisini Gezi'de yaptığında, uzlaşmacı Taksim Dayanışması bunu kendisine en uzak görüş olarak gördü. Oysa Sudan ayaklanmacıları, bu konuda daha bilinçli davranıyorlar. Sınıf savaşının patlamalara gebe olduğu bu topraklarda, toplumsal hareket bu kez Geçici Devrim Hükümeti gerekliliğini ve zorunluluğunu herkese kabul ettirecektir.

"Devrimi çaldırmak" deyimi Mısır ve Sudan'da doğdu. Bunun koşulları şunlardır: Bir Devrim gerçekleşiyor, fakat işçi sınıfı devrimi gerçek emekçi halk egemenliğine kadar götüremiyor. Nicelik olarak değil, ama nitel yönden zayıf. Henüz güçlü bir örgütlenmeye sahip değil. Kent ve kır emekçilerini kendi önderliğinde birleştirmemiştir.

Durum böyle olunca, görece daha örgütlü olan burjuva güçler, ya askeri darbeyle ya da siyasi hükümet darbesiyle devrimin yönetimini ele geçiriyor. Ve devrimin kazanımlarını yok ediyorlar. Tarihin bu kritik anlarında, emekçi halkın toplumsal savaşına karşı tüm burjuva güçler ve uluslararası sermaye, yeni burjuva yönetimin arkasında duruyor. Yetenekli ve gerçekten devrimci komünist parti, bu gerçeği göz önünde tutarak, halk kitlelerini iktidarı ele geçirmeye hazırlamalı ve devrime önderlik etmelidir. Ancak bunu yaptığında burjuva güçlerin bütün plan ve çabaları boşa çıkar. Devrim, emeğin toplumsal kurtuluşu yönünde ilerler.

"Devrimi çaldırmak" denilince yaşanan devrim örnekleri anlaşılıyor. Oysa burjuvazi yalnızca gerçekleşen devrimleri "çalmaz" henüz gerçekleşmemiş devrimleri de “çalabilir". Devrim daha zafere ulaşmadan, devrimci hareketi hedefinden uzaklaştırarak, kendi amaçları için kullanma girişimleri daha yaygındır. Küçük burjuva siyasetler, bu durumu gözlerden uzak tutmaya çalışıyorlar. Çünkü devrimi hedefinden saptırmak ve bazı ödünler koparmayla sınırlandırmak için burjuvaziye en büyük desteği veren uzlaşmacı küçük burjuva siyasetlerdir. Haziran Halk Ayaklanmasında ve daha başka kritik anlarda çok zor durumdaki burjuvaziye en büyük desteği verdiler. Gezi ve 6-8 Ekim gibi devrimci ayaklanmayı daha sonra kendilerini parlamentoya seçtirmenin bir aracı haline getirmek istediler. Hatta 31 Mart'ta görüldüğü gibi halkların devrimci öfkesini, tepkisini, mücadelesini iktidara gelmek isteyen burjuva muhalefetin bir aracı durumuna getirme politikası izlediler. Bu, devrimci hareketi burjuvazinin çıkarına kullanmaktır. Yeni bir topluma geçişi hedefleyen kitlelerin devrimci savaşını seçim malzemesi haline getirmektir. Uzlaşmacı siyasetler yarın da en kritik anlarda aynı şeyi yapacaktır. Bu nedenle proletarya devrimci amacını tüm bu engelleri aşarak ve sınıf kavgasını en yüksek biçimlere dönüştürerek gerçekleştirmelidir.

Türkiye ve Kürdistan'da yarım yüzyıldır süren, ezilen ve sömürülenlerin, çalışanların, ezen, sömürücü ve aylaklar sınıfına karşı toplumsal savaşı, ayaklanmanın, devrimin, “devrimi çaldırmama”nın en büyük dayanağıdır. Ama sadece geçmişte yapılanlar bize zafer getirmez. Zafer için daha ileri gitmek ve devrime baştan sona dek önderlik etmek zorunludur.

Burjuvaziyle işbirliği yanlılarının kitlelerin devrimci kavgasını devrimden uzaklaştırıp burjuva güçlerin ardına takmaya çalışmalarını boşa çıkarmanın yolu, kitlelerin toplumsal savaşını burjuvazinin bütünlüğüne yöneltmek, tekelci kapitalist sistemin kendini yıkmaya girişmektir. Devrimci komünist partisi, emekçi kitlelerin toplumsal eylemlerinin ve devrimin önderliğini bu anlayışla ele geçirebilir.

Devrimin güncelliğiyle hareket edip, iktidarın ele geçirilmesi devrimci görevi temel alınmadıkça ve devrim uzak bir geleceğin sorunu olarak anlaşıldıkça, sistem içi değişiklikler peşinde koşulacaktır.

Son bir nokta. Devrimin zaferi için devrimci işçilerin eğilim ve eylemlerine yol göstermekten daha fazlası gerekiyor. Devrimin öznesi komünist öncü, devrimci süreçte, devrimci patlamalar zamanında pratikte yeterli önderlik yeteneği göstermelidir.

C. DAĞLI