“Avrupa Komünist Hareketi” adı altında bir araya gelen birkaç “komünist” parti, “Ukrayna'daki emperyalist savaşın ikinci yılında komünistlerin geride bıraktığımız dönemdeki deneyim ve sonuçlarını değerlendirmek üzere” bir konferans düzenledi.
Bu konferans ve çıkan sonuçlar üzerine leninist.net sitesinde yayınlanan bir yazı ile değerlendirildi. “Avrupa Komünist Hareketi”nin bu değerlendirmesi özetle şöyle:
Kişinin, partinin ya da partiler grubunun dünya proletaryası adına hareket ettiğini söyleyip gerçekte emperyalist efendilerine nasıl hizmette kusur etmediğinin örneğini görmek isteyen, “Avrupa Komünist Hareketi”nin ortak bildirisine bakabilir. Başka bir şeye de gerek kalmaz. Devrimci komünist literatürde komünizm adına hareket edip burjuvaziye hizmet etmeye sosyal şovenizm denir.
“Avrupa Komünist Hareketi” (bundan böyle bu sosyal şovenistler topluluğunu sadece “AKH” olarak anacağız) komünizm adına hareket eden ama gerçekte başta ABD, NATO ve AB olmak üzere emperyalist efendilerine hizmet eden sosyal şoven bir topluluktur. Bunlar bir “topluluk”tan ibarettirler zira ortada adına “hareket” diyebileceğimiz en ufak bir şey yok.
Okurun bu topluluğun siyasal karakterini daha iyi anlayabilmesi için geçmişleri hakkında kısa da olsa bir bilgi vermek yerinde olacak.
“AKH”yi oluşturan partiler, bir-ikisi dışında, 2013 yılından 2023'ün Eylül ayına devam eden “Avrupa Komünist İnisiyatifi” (ECI) adı altında faaliyet yürütmüşlerdi. Dünya çapında komünist ve işçi partileri toplantısı (IMCWP) şeklinde devam eden konferansın bir bölümünü oluşturmaktaydılar. Ukrayna savaşı sonrası ne IMCWP Havana ve İzmir konferanslarında, ne de KKE’nin başını çektiği ECI toplantılarında savaşa dair ortak bir bildiri yayımlayamadılar. Yayımlayamadılar, çünkü bu en temel konuda ortak bir görüşleri, ortak bir zeminleri yoktu. IMCWP konusunda KKE’nin yapabileceği çok şey yoktu, ama ECI içinde pekala “ağırlığını” koyabilirdi. Öyle de yaptı. ECI, Eylül 2023’te zoom üzerinden yapılan bir telekonferansla utanılacak bir şekilde ömrünü tamamladı. KKE sunumunun ardından apar topar ECI’nin misyonunu tamamladığı ilan edildi ve bu birliğin fişi çekildi!
Böylece “ECI’nin devamı için aşılmaz engeller yaratan ideolojik ve siyasi farklılıklar”dan kurtulmak için, KKE’nin görüşleri doğrultusunda daha dar yeni bir oluşum kuruldu: Avrupa Komünist Hareketi (ECA)!
Rusya ordusunun emperyalizme ve faşizme karşı yürüttüğü savaş, bu sosyal reformist partilerin burjuvaziyle işbirliği çizgilerini olgunlaştırdı ve gerçek sosyal şoven yüzleriyle ortaya çıkmaya zorladı. Gerçek burjuva işbirlikçi yüzlerini artık daha fazla gizleyemezlerdi. Bu, savaşın kaçınılmaz sonucuydu. Savaş, sosyal reformist, uzlaşmacı işbirlikçi çıbanı olgunlaştırdı ve sosyal şovenizm biçiminde karşımıza çıkardı.
“AKH” olarak bir araya gelen partilerin savaşın 2. yıldönümü nedeniyle yayınladıkları ortak açıklama bu partilerin “komünizm” adına, emperyalist ve gerici devletlerinin, hükümetlerinin yanında nasıl yer aldıklarının belgesi oldu.
Ukrayna'daki Savaş Emperyalist Savaş Mı?
“Marksizm, her savaşın ayrı ayrı somut bir değerlendirmesinin yapılmasını gerektirir.” (Lenin). Yani, bir parti ortaya çıkan bir savaş hakkında bir görüş ileri sürecekse, o savaşın somut bir değerlendirmesini yapmak; sadece savaşan ülkelerdeki durumu değil, aynı zamanda, dünya düzeyinde sınıf ilişkilerini, emperyalist çağın genel koşullarını somut, kanıtlanabilir bir değerlendirmeye tabi tutmak zorundadır.
“AKH”, yukarıdaki soruya tereddütsüz “evet” yanıtı veriyor. Bu savaşın, emperyalist bir savaş olduğunu iddia ediyor ve taraflardan birinin, örneğin Rusya ordusunun yanında yer almanın kendi hükümetinin, kendi burjuvazisinin yanında yer almak anlamına geldiğini ileri sürüyor. Peki “AKH”nin bu iddiası için öne sürdüğü somut kanıtlar nedir? Somut kanıt yok, sadece soyut iddia var: “Ben öyle diyorsam öyledir.” Hepsi bu!
“AKH”yi oluşturan partilerin tam bir kafa karışıklığı içinde oldukları çok açık. Bir yanda emperyalist efendilerine yaranma, ama öte yandan bunu adlarında taşıdıkları “komünist” kelimesine uyumlu olacak şekilde yapma.. Bu cambazlığı ataları Kautsky yapamadı, bunlar hiç yapamazlar. “AKH”ye göre ortada emperyalist savaş var ama savaşın taraflarından biri olan Rusya'ya “emperyalist” diyemiyorlar. Yani bir tarafta bildik, tanıdık emperyalist devletler var; öbür tarafta -en azından şimdilik- henüz emperyalist olmayan Rusya var.
Ortada bir “emperyalist savaş” var; bu doğru. Ama bu, ABD-NATO-İngiltere-Avrupalı emperyalistler açısından bir emperyalist savaştır. Dünya proletaryası, emekçi halkları, sosyalist devletler, dünya devrimci güçleri açısından ise bu, antiemperyalist, antifaşist bir savaştır.
Bu savaş, başta ABD olmak üzere, emperyalist-kapitalist sistemin, yani emperyalizmin son yirmi-yirmibeş yıldır içinde bulunduğu genel koşullardan doğmuştur. Peki, emperyalist çağın günümüz genel koşullarının ana çizgileri nedir?
En genel ifadeyle söylersek, son çeyrek yüzyıl içinde, emperyalist-kapitalist sistem bir güçten düşme, bir çöküş, dünya hegemonyasını yitirme sürecine girmiştir. Kapitalist üretim biçiminin tüm bir tarihsel gelişmesi ve üretici güçlerin bu üretim biçiminin kabuklarına sığmaz noktaya gelmiş olması; dünya proletaryası ve emekçi halklarının, yoksul kitlelerin kapitalizme, dünya burjuvazisine karşı isyanlar, ayaklanmalar ve devrimler biçimine dönüşen mücadeleleri bu sürecin temel çizgilerini, genel koşullarını oluşturdu.
Çağımız, emperyalizmin çöküş ve toplumsal devrimler çağıdır. Yüzyılımızın “ayaklanmalar yüzyılı” olduğunu bizzat NATO'nun kendisi tespit etmiş; bütün ekonomik, askeri politikalarını bu öngörüye göre şekillendirmeye başlamıştır. Başında ABD'nin olduğu emperyalistler ve onların askeri örgütü olan NATO, bu süreci tersine çevirmek için dünya işçi sınıfına, emekçi halklarına, sosyalist ülkelere, sosyalizm yönelimli devrimci-demokratik halkçı iktidarlara karşı bir savaş başlattı. Bu, dünya burjuvazisi ile dünya proletaryası, sosyalist ülkeler, emekçi, yoksul, ezilen halklar arasında küresel bir iç savaştır. Çağımızın bu özelliklerini ve bu özelliklerden doğan küresel iç savaşı anlamadan ne farklı farklı ülkelerde ortaya çıkan savaşlar ne de emperyalistlerin Rusya topraklarına yönelik dizginlenemeyen saldırı politikası anlaşılabilir.
Emperyalistler yani ABD ve onun etrafında küçük çakallar gibi dolanan diğer emperyalist-gerici devletler sosyalizmin tüm belirtilerini, tüm izlerini dünya yüzeyinden silmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sadece Rusya'ya değil, başta Küba ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti olmak üzere Çin, Vietnam, Laos, Venezuela, Nikaragua gibi daha bir dizi ülkeye saldırı hazırlıkları içindeler.
Sosyalist ve sosyalist yönelimli devrimci-demokratik halkçı iktidarlarla ilişkileri Sovyet dönemi dış ilişkiler çizgisine yakın bir yerde duran Rusya, bu amaçlarının önünde bir engeldi. Sosyal şovenlerin hoşuna gitmeyecek ama, Küba-Rusya ilişkileri böyleydi. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ile ilişkiler böyle. Çin ile ilişkiler ve ABD emperyalizminin kendi uşaklarını iktidara getirmek istedikleri Venezuela ile de böyle. Söylemeye gerek yok, Küba, Venezuela, Kore DHC ile Rusya'nın ilişkileri emperyalistlerin bu ülkeler üzerindeki yıkıcı ekonomik, mali, teknik ve askeri politikalarının en büyük engeliydi. Bu, somut, doğruluğu kanıtlanabilir bir olgudur.
Suriye ise daha tipik bir örnektir. Şu artık bilinen ve kabul edilen bir gerçektir: Rusya'nın aktif desteği olmasaydı Suriye bugün dinci faşist katil sürülerinin üretim ve dünyaya ihraç çiftliği haline gelmiş olacaktı. Emperyalistlerin, ama özellikle de ABD ve İngiliz emperyalistlerinin Ortadoğu'da egemenliklerini pekiştirmeleri için Suriye'nin Türkiye ve dinci faşist çeteler üzerinden ele geçirilmesi son derece önemliydi. Süreci bütün dünya biliyor ve dahası, Suriye savaşı sona ermiş değil. Rusya, aktif askeri müdahale ile emperyalistlerin ve bölgedeki taşeronlarının heveslerini kursaklarında bıraktı.
Rusya'nın Afrika kıtasındaki askeri, ekonomik faaliyeti ve politikası da emperyalistlerin Afrika kıtasına yönelik amaçlarının önünde en büyük engellerden biri oldu. Fransız emperyalizmini Rusya'nın doğrudan, Çin'in dolaylı yardımlarıyla, kendi topraklarından kovan Afrika ülkelerinin yoksul, emekçi halkları, bu gerçeği en iyi bilen ve ifade eden halklardır.
Bütün bu somut olgular ve koşullar, kendileriyle “iyi” geçinmek, uzlaşmak, hatta NATO'ya girmek isteyen Kremlin'deki iktidara rağmen, emperyalistlerin Rusya'ya saldırmak istemelerinin önemli nedenlerini oluşturuyor. Ama Rusya'ya yönelik emperyalist saldırganlığın en önemli nedenine, belirleyici nedenine henüz değinmedik. O neden şudur: Özellikle ve öncelikle ABD, 1991-93'teki kanlı karşı devrime, kapitalizmin önemli ölçüde restorasyonuna rağmen, Rusya'da sosyalizmin tümden, köklerine kadar ortadan kaldırıldığına inanmıyor. Bunun kanıtını ortaya koyacağız.
Ama önce şunu belirtmeliyiz: ABD ve peşinden sürüklediği emperyalistlerin bu inanç ve düşüncelerinde yanılıp yanılmadıkları şimdilik önemsiz. Önemli olan bu düşünceye sahip olmaları ve bu yüzden öncelikle Rusya'ya saldırmalarıdır.
Rusya'da sosyalizmin tümüyle, hiçbir iz kalmayacak biçimde, halkın yaşamından, kültüründen, dilinden, edebiyat ve sanatından, alışkanlık ve özlemlerinden sökülüp kaldırılmasının ancak Rusya'nın bir devlet olarak parçalanıp ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağına inanıyorlar.
Emperyalistler, ne onların uşakları gibi ahmaktırlar ne de gevşek. Onlar, “boğayı boynuzundan tutmaya” alışkındırlar; işlerini şansa bırakmazlar. O yüzden, eski Sovyet topraklarında sosyalizmin tarihe gömüldüğüne herkesten çok ve herkesten önce inanan sosyal şovenlerden farklı olarak, emperyalistler, Rusya'nın parçalandığını, devlet olarak yok olduğunu görmeden rahat bir uyku yüzü görmezler.
Değerlendirmenin tümünü okumak için tıklayınız.