Günlerdir yine kadın cinayetleri, kayıp kadınlar ve taciz tecavüz haberleri ile sarsılıyoruz.
Son günlerin değil, hemen her dünemin konusu oluyor kadına yönelik suçlar, bazı dönemlerde daha fazla ön plana çıkıyor sadece. Suçlunun “erkek” olduğu, “erkek adalet” olduğu söylense de, bir bütün olarak “sistemin” suçlu olduğu her olayda yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor.
Her yerde kadınlara yönelik saldırılara karşı protestolarının yeniden yükseldiği bugünlerde, Yargıtay, 13 yaşındaki bir kız çocuğunu cinsel istismara maruz bırakan erkeğe verilen 6 yıl hapis cezasını ‘fazla’ bularak bozdu.
2014’te Ankara’da 13 yaşındaki bir kız çocuğunun evine zorla giren 32 yaşındaki Ahmet Ç. Çocuğa istismarda bulundu. Gözaltına alınarak tutuklanan Ahmet Ç. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “konut dokunulmazlığını ihlal etme”, “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçları ile yargılandı. Ancak mahkeme istismarın “teşebbüs aşamasında kalmasını” gerekçe göstererek, 8 yıl hapis cezası verdi. Ceza vermek için suçu işlemeyi tamamlamasını bekliyor mahkeme, tıpkı “patlamadan ceza veremeyiz” denilen IŞİD’li caniler örneğinde olduğu gibi...
Sonuç olarak mahkeme cezayı “iyi hal” den 6 yıl 8 aya indirerek, tahliye etti...
Sorun bireysel değil, suç bireysel değil, kadın-erkek sorununa indirilecek kadar basit değil. Kadınlara, çocuklara yönelik saldırılar artık cins sorunu değil, tüm bir toplumun sorunu. Tümüyle yozlaştırılmaya, baskı altında tutulmaya, sindirmeye yönelik politikanın eseri. Buna karşı sadece kadınlar olarak değil, tüm bir toplum olarak örgütlenmeli, mücadele etmeliyiz.
Kadınlarımızı, çocuklarımızı, kısacası geleceğimizi koruyabilmek için tek çare dövüşmek.. Işıklı yarınlar için...