Dinci faşizm, kendini tahkim edebilmek için Barolar meselesinde olduğu gibi bir çok alanda adımlar atıyor. Ayağına dolaşan bazı bağıtlardan kurtulmak için acele ediyor. Bunlardan biri de, daha önce altına imza attıkları İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yönündeki açıklamalardır.
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddeti engellemeye dönük ve imzacı olan devletlere belirli yükümlülükler getiriyor. Kadınlara sınırlı da olsa bazı yasal güvenceler sağlıyor.
Eski Has Partili, şimdi AK Parti Genel Başkanvekili olan Numan Kurtulmuş, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının yanlış olduğunu söyleyerek, sözleşmenin iptal edilmesi için AK Parti tabanından gelen tepkilere “bigane” (yani kayıtsız-bn) kalamayacaklarını belirtti; “nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır” buyurdu.
AK Parti iktidarı döneminde tavan yapan “kadına şiddet”in (Aileden sorumlu bakanın kulakları çınlasın) işin kılıfına uydurularak daha da artacağının göstergesi olan bu açıklamalar. Yapıp yapamayacaklarından bağımsız olarak, dinci faşizmin niyetlerinin görülmesi açısından önem arzediyor.