Son günlerde gerçekleştirilen bütün kadın eylemlerinde Emine Bulut'un “Ölmek İstemiyorum” şiarı öne çıkıyor. Evet kadınlar artık “ölmek istemiyor!” “Yaşamak İstiyor!”
18 Ağustos'ta çocuğunun gözleri önünde eski eşi tarafından öldürülen Emine Bulut kadın cinayetlerinin ne ilki ne de sonuncusu... Bu çürümüş, kokuşmuş, yozlaşmış sömürü sistemi varlığını sürdürdüğü müddetçe kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler, kadına şiddet son bulmayacak, daha da artarak devam edecek...
Tarihler boyu “cadı” diye yakıldık, “vurun kahpeye" diye linç edildik... Töre kurbanıydık bazen, bazen namus cinayeti... Diri diri mezara gömüldük bazen de kadınız diye.... Ve hep öldürüldük... Varlığımız yok edilmeye çalışıldı.
Dinci-gerici zihniyet; katili korurcasına, ikiyüzlüce, kadının ölümünde bile kadını suçlayacak bir yön bulmaya çalışıyor. “Adamı çileden çıkarmıştır”, “mutlaka kendini öldürtecek bir şey yapmıştır” gibi kadını suçlayarak kafa karışıklığı yaratmaya çalışıyor. Cinayet kurbanı kadının sadece kendisine dayatılanlara hayır deme haklılığını bile kabuk edemiyor. Kadın cinayetlerine, tacizlere, tecavüzlere öfke duyarak sokağa çıkan kitlelerin artışını istemiyor.
Kadın kitlelerinin, gençlerin, işçilerin öfkelerini çeşitli eylemlerle dile getirmeleri ve haklarını almak için sokağa dökülmeleri dinci-faşizmi rahatsız ediyor, korkutuyor... Ezilen, sömürülen ve yok sayılan kitleler; özgürlüklerini ancak sokaklarda mücadele ederek kazanacaklarının bilincindedir...
Biz kadınlar çağlar boyu çeşitli mücadeleler verdik ve “var olduğumuzu” mücadelelerimizle kabul ettirdik. Gerici zihniyetlerin bizi bu yaşamda “yok saymalarına” izin vermedik. “Vardık, Varız, Varolacağız!” dedik. Kimi zaman, “harekete geçip isyan ettik", kimi zaman “dünyaya başkaldırdık”, “özgürlüğümüz ellerimizde" dedik çıktık sokaklara... Hiçbir zaman bize dayatılanları kabul etmedik. İsyanımızı, öfkemizi her yerde haykırdık.
Yaşamak için sokaklardayız... Eylem alanlarındayız... Öldürülmeye karşı, kadın cinayetlerine karşı isyanımızı “YAŞAMAK İSTİYORUZ” diye haykırıyoruz. Yaşamak için emekçi kadınlar olarak örgütlenmek ve örgütlü mücadele vermek zorundayız.
Devrimimizin kadın kitlelerine dayanan gücü azımsanmayacak kadar çoktur. Ancak bu gücü örgütlü bir güç haline dönüştürebilirsek başarıya ulaşabiliriz.
Kadınların gerçek özgürlüğü ve gerçek eşitliği, toplumun özgürlüğünü de gösterir. Tüm toplumun gerçek özgürlüğü, gerçek eşitliği kadın kitlelerinin özgürlüğüne bağlıdır. Kadınlar gerçek anlamda özgür olmadan ne işçiler, ne emekçiler, ne de gençlik özgürlüğü elde edebilir.
Özgürlüğümüz için, “yaşamak" için örgütlenmek zorundayız. İşçi emekçi ezilen, sömürülen, yoksul kadın kitlelerinin örgütlülüğü ve örgütlü mücadelesi devrimimizin başarıya ulaşmasını sağlayacaktır. Ve ancak sosyalizm bize gerçek anlamda özgürlüğe giden yolu açacaktır.
Şimdi Kadınların Özgürlük Zamanı!
Emekçi Kadınlar - EKA