Niğde Ulukışla’da yiğit, devrimci komünist, proleter öncü Osman Karatop yoldaşın anması yapıldı.
Günler öncesinden yoldaşları bugüne hazırlanıyordu. Ayvaz Anamız Osman yoldaşına layık bir şekilde birinci yılı karşılamak istiyordu. Bunun için çok didindi emeğini döktü sofraya. “Osman yoldaşınız misafiri çok severdi; özellikle yoldaşları gelecek olsa neyi varsa dökerdi ortaya” diyerek anlatmaya başlıyordu. Misafirler gelecek diyerek yapılan temizlikler boyu bazen hüzünlenip, ağlıyor, bazen şen kahkahalarla bir ömrü yan yana geçirdiği Köroğlu'nu anlatıyordu. Yalnızken bile yalnız hissetmedikleri yoldaş özlemleri ile geçirdikleri yılları, tutsaklığı ve bunun gibi aklına gelen birçok anıyı sıralayarak anlatıyordu.
Beklenen gün gelmiş, şehir dışından gelen genç yoldaşlarla mezarlığa varılmıştı. Ayvaz Ana mezar taşına yazılı ismine sevgi ve özlemle dokunuyor, toprağını düzeltiyordu. Yoldaşları elleriyle açtıkları toprağın bağrına kırmızı gülleri ve çam ağaçları yerleştirerek, can suyunu verdiler. Her şey tamamdı. Sıra anma programına gelmişti. Saygı duruşuyla başladı yoldaşları, “Başlar yukarı işçi arkadaş / cesaretle yürü, faşizmin kapitalizmin üstüne üstüne / hayal kırıklığına umutsuzluğa asla kapılma / yürü / fabrikalar tarlalar, siyasi iktidar her şey emeğin olacak şiarıyla yürü / burjuvazinin burçlarına dikene dek şanlı kızıl bayrağı...”
Yoldaşı anlatan yazılar, şiirlerle devam eden etkinlik boyunca Ayvaz Ana bir kez gözünü ayırmadı Köroğlu’ndan...
Devrim davasına gençlikte atılırdı insan, ama bir ömrü komünist yaşamak, işkencelerden başı dik çıkmak, yolundan ne olursa olsun dönmeden devrim davasına sadık bir öncü savaşçı olmak büyük bir fedakarlık ve özveri isterdi.
Yaşı kaç olursa olsun aşkla devrime bağlı olmanın adıydı Osman yoldaş... Onu ilk kez gören biri yaşlı olduğunu söylerdi belki; ama Osman yoldaş bir kez konuşmaya başladığında gözleri bir kor gibi yanar ve gençlik ateşiyle yakardı yürekleri. Devrim dedikçe harlanırdı sınıf kini, nerede olursa olsun celladın yüzüne tükürürdü. Dostuna yoldaşına ise Adana’nın pamuk tarlaları gibi yumuşacıktı omzu. Kozanlıydı. Bir türkü Osman yoldaşa ağıt gibi sarar yürekleri; “Bize Kozanoğlu derler / Yiğit ölür şanı kalır”
“Devrimi görmeden ölürsem Ayvaz gözüm açık gider” diyordu: Ayvazı, onu en son gören bir yakınına sorar: “Osman hevalin gözleri açık mıydı”, “açıktı” der karşısındaki kişi...
Osman yoldaş, sen bütün ömrünü devrime verdin. Sona doğru yaklaşırken ve zorla nefes alırken dahi, “emek mahallesi yanıyor Ayvaz, İstanbul’da devrim olmuş senin haberin var mı” dediğini unutmayacağız ve nerede olursak olalım dişe diş bu kavgada son nefesimizi senin gibi, “devrim” diyerek vereceğiz... Senden öğrendiklerimizle, bayrağımıza sarılacak ve yolunda yürüyeceğiz.
Sizlere çok şey borçluyuz yoldaş, yanına yine geleceğiz. O son gördüğün rüyayı getirecek ve “Devrimi yaptık yoldaş” diyeceğiz...