Ve 8 Mart günü eylemelrini kısmi kazanımla sonlandıran Flormar işçisi kadınlar aldı kürsüyü. 10 aydır eylemde olduklarını ve bu süreçte çok şey öğrendiklerini anlattı Sultan, Ayşe, Fatma arka arkaya söz aldı. Ocak 2018'de örgütlenmeye başladıkları Flormar'da Mayıs ayından itibaren işten atmaların başladığını anlattılar. “sömürüldüğümüzü direnişe başlayınca farkettik”, “önce erkek işçileri attılar, biz kadınlar pısırığız susarız sandılar, örgütlenmeye devam edince bizi de attılar”, “Bu direniş bize bir okul oldu, hayat okulu oldu, bir aile kazandık”, “erkekler bizden daha fazla ücret alıyordu, onlar ev geçindiriyor deniliyordu”, “297 gün sürdü, istediğimiz gibi olmasa da, biz kazandık”, “bu 297 günde yaz sıcağında, o sıcak ramazanda, sonbahar yağmurunda, kış soğuğunda sobamız yasaklansa da evden battaniye getirerek direnişi sürdürdük” dediler.
25 yaşındaki set işçisi İpek, lise ve üniversitede part time çalışırken sömürüyle tanıştığını ve setlerde bu sömürünün çok yoğun olduğunu anlattı. Uzun çalışma saatleri ve hiyerarşinin yarattığı sorunları anlatarak, “koşullar ne olursa olsun yaşamayı istediğimiz dünya için uğraşmalıyız” dedi.
Deri Teks Sendikası Avrupa yakası şubesinin gönderdiği mesaj okundu. Ve Emed'in bir köyünde ücretli öğretmen olan Zuhal sözü aldı. “Devlet sizi atamamışsa öğretmen saymıyor sizi kimse” dedi ve çalıştıkları gün kadar ücret aldıklarını, sigortalarının her ay yarım yattığını, hem ücretli hem de kadın öğretmen olduğu için ne Milli Eğitim'de, ne köyde hiç önemsenmediğini; kadrolu olmadığı için sendikaları bile olmadığını anlattı.
Kıbrıs'tan gelen bir mesaj okundu ve kadın özgürleşmeden erkeğin, erkek özgürleşmeden kadının özgürleşemeyeceği söylendi ve “çözüm devrimde” denildi.
İzmir'den iki dansçı kadın, Serpil ve Hilal geldi kürsüye. Serpil kimyager Hilal de hemşire olduğunu söylerken, hobi olarak başlayan bu dansın yaşamlarının onları özgürleştiren bir parçası olduğunu anlattılar. Serpil “Ben dansla varım, kendi mesleklerimizn yanı sıra dans eğitmenliği yaptık, sonunda da dans okulu açtık” derken, Hilal de “biz dans etmek istiyorduk ama ortam yoktu. Sistemin dansa ve danseden kadına bakışı malum. Biz de okul açtık” dedi.
Adana'dan sağlık emekçisi Nilay ise eylemdeki kadın işçilerle birlikte açlık grevindeki Leyla Güven'i selamladı. Her an işlerini kaybetmekten korktuklarını, çok sayıda işi az kişiyle yapmaya çalıştıklarını anlattı. Fabrikalara sağlık denetimlerine gittiğini, uzun yol koşıllarında 12 saat çalıştığını, hastanelerde ise meslektaşlarının uzun çalışma ve nöbet saatlerinden şikayetçi olduklarını aktardı.
Çukurova'da diğer sektörlerde çalışan işçi kadınların sorunlarını da aktaran Nilay çocuk istismarına, mesleğini yapamamaya, işsiz kadınlara evlilik baskısına, daha az maaş almalarına, işten atmalara, göçmen işçilerle tehdit edilmelerine, sigortasız çalıştırılmaya, ev içi şiddete, zorlu iş koşullarına değindi. Ve bu kadınların taleplerini sıraladı:
-Ücretsiz kreşler
-Emeklilik yaşının düşürülmesi ve maaşların yükseltilmesi,
-Doğum izninin uzatılması,
-Çalışma saatlerinin düşürülmesi. Ve bunlarıns başarılabilmesi için kadınalrın kendi örgütlenmelerini sağlamaları gerektiğini söyledi.
Malatya'dan gelen Meral Şimşek de kendisini edebiyat emekçisi olarak tanıttı ve “kadın-kürt-komünist iseniz daha fazla baskı yaşıyorsunuz” dedi. İlk başta kadınlarda varolan eril zihniyetin yıkılması gerektiğini söyleyerek bir şiirini okudu.