İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci Delal söz alarak üniversite öğrencisi kadınların yaşadıkları sıkıntıları paylaştı. Okulda kadın oldukları için ezildiklerini, burjuvazinin de sömürü için kendilerini ezdiğini, bu mücadelenin kadın ve emek sömürüsü açısından bir bütün olduğunu görmek gerektiğini söyledi.
Kentsel dönüşüme karşı, evlerinin mahallelerinin yıkılmaması için Bayramtepe'de örgütlenen BAKODER adına Beyhan gelerek yıkımlara karşı nasıl örgütlendiklerini anlattı ve kentsel dönüşümün burjuvazinin kenti yeniden paylaşması olarak tanımladı, bu yıkımlardan en büyük payı kadın ve çocukların aldığını söyledi. Şu andaki sistemin kadını eve kapatarak, sosyal yardımlarla muhtaç kadın yaratmaya çalıştığını söyledi.
Bir aradan sonra Akademisyen Sibel Özbudun kürsüye gelerek “İsyancı bahar”ı selamladı, 8 Mart'ı selamladı. 19. yüzyılda kadın işçilerin çalıştığı fabrikalarda, grevlerde öncü rolü üstlendiğini anlattı, örnekler verdi. Maden işçilerinin annesi Mother John'u anlattı, selamladı. Rusya'da ve tarihte grevlere, devrimlere öncülük eden kadınları anlatarak Tekel, Gezi, Novamed, Flormar'da en öndeki kadınları örnek verdi. Kürt kadınının ise hem şehirde hem kırda mücadele ederek başarılı olduklarını söyleyerek bir Alman polisinin “önce kadınları vurun” sözünü örnek vererek “Kadınlar dişleri ve tırnakları ile kazandıklarını geri vermeyecekler” dedi.
40 kişinin çalıştığı fabrikada 4 kadın işçiden biri olan Güldeste, mücadele arkadaşlarını yani erkek işçileri selamladı, uzun zamandır onları bir etkinlikte görmediğini söyledi. “En basit hakkımız için bile saraya karşı mücadele etmeliyiz” dedi.
Yeni Demokrat Kadın da bir mesaj göndererek kurultaya katılan işçi kadınalrı selamladı, “Kadın Olmadan Devrim Olmaz, Devrim Olmadan Kadın Kurtulmaz” dedi.
20 senelik tekstil işçisi Dilek ise uzun mesailer, hijyenik olmayan çalışma koşulları vb sorunların tüm tekstil işçileri ile ortak olduğunu söyledi. Sendikada örgütlenmeye başlayınca işten atıldığına örnek veriyor ve kadın-erkek işçilerin birlikte mücadele etmesi gerektiğine değiniyor. Sorunların AKP iktidarı gelmeden önce de olduğunu, onlar gittikten sonra da sömürü düzeninin devam edeceğini söyleyerek “kadınlar olarak örgütlenmeli, mücadele etmeliyiz. Şalteri indirebilirsek bir adım atmış oluruz” diyerek taleplerini sıraladı:
-Eşit işe eşit ücret,
-Günde 7 saat haftalık 35 saat işgünü, ev işi ve yaşlı-çocuk bakımının toplumsallaşması.
Sağlık işçisi Sedef de maaşların düşüklüğünden dolayı önce arkadaşlarıyla birlikte patronlarla konuştuklarını ancak sonuç alamadıklarını, bunun üzerine iş bıraktıklarını ve hemen kazandıklarını örnek verdi.
“Esnafım” diyen Duygu gençliğinden beri önce babasının sonra da kardeşinin dükkanında çalıştığını söyleyerek işin hem patronu hem işçisi olduğunu anlattı. Her işi yapsa da karşılığını alamadığını, tüm kazancın vergilere gittiğini söyledi.
Adana'dan gelen Aysel ise 9 çocuklu ailenin en küçüğü olduğunu, çalıştığı işyerlerini ve uğradığı haksızlıkları anlattı. 50 yaşına gelip çocuklarını büyüttüğünde üniversite öğrencisi olduğunu ve çocuklarıyla birlikte okuduklarını anlattı, “inandığınız şeylerden vazgeçmeyin, biz kadınlar çok güçlüyüz” dedi.