Valiliğin yasak kararı, yüksek polisiye önlemler, “malum” sivillerin yüksek baskısına ve tetikçi basının hedef göstermelerine rağmen 26. Onur Haftası, Onur Yürüyüşü iradesiyle tamamlandı. Bu yılki Onur Haftası’nın temasına uygun bir biçimde, “Sınır”lar tanınmadı ve LGBTİ+ bireyler yasak kararına rağmen Taksim Meydanı’nda, Mis Sokak’ta, Oda Kule’de ve Cihangir’de basın açıklamasını gerçekleştirdi, İstiklal’in arka sokaklarında polisin köpeklerle, plastik mermilerle, joplarıyla ve biber gazlarıyla saldırılarına rağmen yürüdü.

Onur Haftası Komitesi, yürüyüş öncesi yaptığı basın açıklamasında, "On altı yıldır düzenlenen Onur Yürüyüşü polis saldırıları başlamadan önce on üç yıl boyunca aralıksız hiçbir güvenlik sorunu yaşanmadan gerçekleştirilmiştir. İstanbul Valiliği son iki yıldır Ramazan'a denk gelmeyen ve bu yıl hiçbir tehdit almamış yürüyüşümüzü yasaklayarak gösterdiği gerekçelerin sadece birer bahane olduğunu ve aslında Valilik kararının bizlere yöneltilen nefretin bir parçası olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır" demişti.

Gökkuşağı bayrakları, trans bayrakları ve dövizler taşıyan LGBTİ+ bireyler ve insan hakları savunucuları, "Susma haykır eşcinseller vardır, susma haykır translar vardır" sloganları attı. Polisin dağılın uyarılarına ise kitle “Susmuyoruz! Korkmuyoruz! İtaat Etmiyoruz!”, “Dönmeyiz! Dönmeyiz! Biz bu yoldan dönmeyiz!” sloganlarıyla karşılık verdi.

Onur Haftası Komitesi'nin Mis Sokak'ta ve Oda Kule’de okuduğu basın açıklaması metni ise şöyleydi:

“16.sını düzenlemekte olduğumuz Onur Yürüyüşü bu sene üçüncü kez İstanbul Valiliği tarafından yasaklandı. Valilik kendisine verilen yetkiyi bir kez daha toplumun belli bir kesimine karşı ayrımcılık uygulayarak suç işledi. Ankara Valiliğinin getirdiği süresiz yasak ve yıllardır Onur Yürüyüşlerine yönelik engeller göstermiştir ki, bu yasaklar eylemlere değil, varoluş biçimlerine yöneliktir. Valiliğin kararı var olan nefretin bir parçasıdır ve meşru değildir. Onur yürüyüşleri tam da bu sebeplerle önemlidir ve yapılmalıdır. Bizleri engellemeye yönelik tüm beyhude çabalara rağmen biz lgbti+’lar onurumuzla buradayız ve bu yasakları tanımıyoruz.

Valiliğin yasak kararında gösterdiği güvenlik bahanesi tek kelime ile komiktir. Yürüyüşlerimiz yasaklanmadan önce on üç yıl boyunca barışçıl bir şekilde düzenlendi. Bu yürüyüşler her geçen sene daha da kalabalıklaştı ve varoluşundan itibaren nefretle yüz yüze yaşayan biz lgbti+’lar için kendimizi güvende hissedeceğimiz ve sesimizi duyurabileceğimiz alanlar açılmasına aracılık etti. Bu barışcıl yürüyüşlerin aksine devletin işlediği nefret suçları, polis şiddeti ile yadsınamaz bir biçimde görünür hale geldi.

Bizler her yıl olduğu gibi bu yıl da burada, bu sokaklardayız. Kahkahalarımız, bağırışlarımız ve sloganlarımız hala bu sokaklarda yankılanıyor.

Binlerce insanın katıldığı ve görünürlüğümüzü kutladığımız yürüyüşlerimizi çok özlüyoruz. Bugün burada varoluşumuzun verdiği onurla ve onurumuzun verdiği güçle bizlere sınırlar çekmeye çalışanlarla alay ediyoruz.

Sizleri de hepimize kimliklerimiz, yönelimlerimiz, varoluşlarımız, bedenlerimiz, dilimiz, arzularımız ve bizi biz yapan her şey üzerinden sınırlar çekmeye çalışanlarla alay etmeye çağırıyoruz. Bizler, kendi sınırlarımızı aşarken ve özgürleşirken, büyüyoruz. Sınırsız, cinsiyetsiz alanlarımızı sokaklara genişletiyoruz. Bizi önce sınırlar içerisine hapsedip gettolaştıran, ardından kendi alanlarımızdan bizi uzaklaştırmaya, dönüştürmeye çalışanlara karşı geliyoruz: Taksim’den vazgeçmiyoruz.

Şimdi, tam buradan; Taksim’den Tekirdağ’da devletin transfobik hukuk sınırları içerisinde tutsak bırakılmış Buse’yi de selamlıyoruz. Buse 26 gün önce kendisine dayatılan beden sınırlarına dur dedi ve ölüm orucuna başladı. Bu vesileyle bir kere daha devletin bize getirdiği yasakların ve hukuksal engellerin politik olduğunu ve bizleri varoluş mücadelemizden asla vazgeçiremeyeceğini haykırıyoruz.

Sadece bizler değil, tüm coğrafya tek adamın iradesi altında sınırlandırılmışken bütün coşkumuzla ve enerjimizle buradayız ve herkese güç oluyoruz. Tek adam rejimine karşı verilen mücadelenin bizler olmadan başarıya ulaşamayacağını toplumun tüm kesimlerine hatırlatıyoruz.

Taksim’deyiz, sınırları aşmak konusunda kararlıyız, biz hiçbir yere gitmiyoruz. 26. Onur haftamız hepimize kutlu ve mutlu olsun.”

Mis Sokak’taki basın açıklamasının ardından dağılmayan ve Süslüsaksı Sokak üzerinden Oda Kule’ye doğru yürüyüşe geçen kitle, polisin sert saldırısına rağmen Oda Kule’ye ulaştı ve basın açıklamasını gerçekleştirdi.

Tarlabaşı’nda, Mis Sokak ve İmam Adnan Sokak’ta, Galatasaray Meydanı’nın ilerisinde, Oda Kule’ye çıkan sokaklarda, Cihangir’de ve Sıra Selviler’de polisin plastik mermilerle, biber gazı ve polis köpekleriyle kitleye saldırdığı rapor edildi. Ayrıca eylemler sırasında polislerin heteroseksüel olduğunu düşündükleri kişilerin geçmesine izin verdiği ancak “lgbti+” olduğunu düşündükleri kişilerin geçişlerine asla izin vermeyerek tartakladıkları da kayıtlara geçti.

Onur Yürüyüşü için toplanıldığı andan Roxy’de gerçekleşen kapanış partisine kadar sloganlarla ve gökkuşağı bayraklarıyla Taksim ve İstiklal’in dört bir yanında eylem yapan LGBTİ+’lardan 11 kişi gözaltına alındı ve Onur Haftası Komitesi’nin açıklamasına göre bu 11 kişiden 2’si polis tarafından darp edildi. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise tüm gözaltılar serbest bırakıldı.

Devletin baskısı, organizasyondaki yoğun eksiklikler ve belirsizliklere rağmen sokağın iradesi onuruna sahip çıktı ve göğü kuşağına kavuşturdu.

Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz ve cinsiyetsiz bir dünya düşüne bir adım daha yaklaşan LGBTİ+ bireyler, geceyi kapanış partisiyle sonlandırarak bir sonraki Onur Haftası’na kadar mücadeleyi büyütme kararlılığıyla günü kapattı.