HBDH Yürütme Komitesi, Kürt halkına yönelik TC katliamlarını protesto ettiği bir açıklama yayınladı. Yürütme Komitesi’nin açıklaması şöyle:

İşgalci faşist devletin tarihi katliamlarla yazılıdır. Kurulduğu ilk günden bugüne, ‘tek devlet, tek dil, tek bayrak ve tek ulus’ faşist geleneğini sürdürüyor. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Osmanlı döneminde başlatılan Ermeni, Keldani, Rum, Asuri ve Süryani halklarına karşı, katliamlarını devam ettirerek bir soykırım gerçekleştirdi. Ermenilerin tüm mallarına el koyan faşist devlet, katliam ve sürgünle, Ermeni halkını topraklarından zorla sürdü. Ermeni halkımıza karşı yapılan katliamları yenileri takip etti. Mustafa Suphi ve yoldaşları Karadeniz’de boğuldu. Kürt halkı Koçgiri’de, Dersim’de, Ağrı’da, Şeyh Said İsyanı’nda ve daha bir çok süreçte devletin katliamına uğrar.

Yıllar geçer hükümetler değişir fakat faşist devletin inkar ve katliam politikası değişmez. Devlet, saldırı politikasına, devrimcileri katlederek devam eder. Denizleri idam eder. Mahirleri infaz eder. İbrahim’i işkencede katleder. Maraş’ta, Çorum’da, Malatya’da yüzlerce insanımızı öldürdü. 1978’de Taksim’de 1 Mayıs kutlamasını katliama çevirdi. Yaptığı katliamlarla devrimci mücadeleyi ve halklarımızın ortak yaşam taleplerini bitiremeyen faşist devlet, 1980’de darbe yaparak katliamlarını tüm ülkeye yaydı. Kürdistan ve Türkiye, toplama kampına çevrildi.

12 Eylül faşist darbesiyle Kürdistan, Kürtler için açık bir hapishane yapıldı. Kürtlüğü ve Kürdistan’ı çağrıştıran her şey yasaklandı. Onbinler içeri atıldı. Amed Zindanı’nda Kürt devrimciler üzerinde eşi benzeri görülmemiş işkenceler ve zulüm uygulandı. Kürt halkını ve öncülerini teslim almak için tüm savaş yöntemleri hayata geçirildi. Dili yasak, adı yasak, köle bir toplum yaratmak istendi. Hapishaneleri toplama kampına çevirdi. İtirafçılık ve pişmanlık dayatmasını kabul etmeyenler için sürgün ve işkence sürekli hale geldi. Dışarıda halkı teslim almak ve direnişi bitirmek için katliamlar ve köy yakmaları, failli meçhul infazlar devlet politikası oldu. Koruculuk geliştirilerek “işbirlikçi Kürt” oluşturmak istendi. Gerillayı yok etmek için tüm kirli yöntemleri kullandı. Dışarıda öldüremediği insanları tutukladı. Tutukladığı devrimcileri teslim almak için hapishane katliamlarını devreye koydu. Buca’da, Amed’de, Ümraniye’de, Ankara/Ulucanlar’da, Erzurum’da devrimcileri infaz etti. En kapsamlı hapishane katliamını 19 Aralık 2000 yıllında yaptı. Ecevit Hükumeti, ‘Cezaevlerini kontrol altına alamazsak IMF programlarını uygulayamayız!’ açıklamasıyla F Tipleri’ne, katliamın onayını verdi. 20 hapishaneye saldırdı, devrimci tutsaklardan 28 devrimciyi katletti. Yüzlercesini yaraladı.

Faşist Erdoğan, 2005 yılında gerillaya sahip çıkmak için sokaklara çıkan Amed halkına karşı ‘kadın da olsa, çocukta olsa acımayacağız!’ diyerek katliama izin verdi. Aynı faşist Erdoğan, 28 Aralık 2011’de Roboski’de katliam sonrası yaptığı açıklama ile ‘emri ben verdim!’ diyerek hem yapılanı savundu hem de katliamın sorumluları olan asker ve bürokratları korudu.

Cumhuriyet tarihi, Kürtlere dönük katliamlar tarihidir. Bu katliamlardan birisi de 28 Aralık 2011 akşamı Roboski’de yaşandı. Kürtlerin 34 çocuğu, evladı savaş uçakları tarafından bombalanarak öldürüldü. Yalan, önceden hazırlanmıştı: “istihbarat aldık. O grubun içinde Bahoz Erdal vardı” diyerek yaptıkları katliamı savundular. Uçaklarla vurulan 34 Kürt genci okumak, evlerini geçindirmek, ailesine yardımcı olmak için yüke giden yoksul Kürt gençleriydi. Bunu biliyorlardı. Kürtleri susturmak ve korku salmak amacıyla bu saldırı yapıldı.

Roboski Katliamı, Kürtlere dönük ne ilk ne de son katliamdır. Roboski sonrasında da yeni katliamlar yapıldı. Sur, Cizre, Afrin, Serekaniye ve Başur’da birçok katliam yapıldı. Kürt halkımızın devrimcileri ve aydınları infaz edildi. Faşist devletin yaptığı bu saldırılar Kürt halkını korkutmadı. Haklı taleplerinde geri adım atmadılar. İşgalci faşist devlet şimdi saldırısını Medya Savunma Alanları’nda ve Rojava’da yoğunlaştırmış durumda. Gerillaya karşı tüm kirli yöntemleri kullanarak bu süreci kendi lehine çevirmek istiyor. Kimyasal silahlar ve SİHA’ları kullanarak üstünlük kurmaya çalışıyor. Bu nedenle Gare’ye, Zap’a, Xakurke’ye, Metina’ya tüm gücüyle saldırıyor. İşbirlikçi KDP’nin desteğini de alarak, halkın direnme umudu olan gerillayı ortadan kaldırmak istiyor. Rojava’da devam eden halkçı devrimi, askeri ve ekonomik saldırılarla tasfiye etmeyi hedefliyor. SİHA ve İHA saldırıları ile öncüleri katletmek ve halkta korku, panik ve örgütsüzlük yaratmak istiyor. Fakat çabaları nafile kalacak. Bu düşlerine ulaşamayacaklar. Bunu gerillanın Mersin, Ankara ve Zap eylemlerinde gördük. Devletin katliamları Kürdistan ve Türkiye ile sınırlı kalmadı. Avrupa ülkelerinde de Kürtler, devletin talimatlarıyla katledildi. 23 Aralık 2022 yılında Paris’te, 3 Kürt katledildi.


Katliamları Birleşik Mücadeleyle Engelleyebiliriz!

Faşist geleneğin bugünkü temsilcileri, AKP-MHP iktidarı, katliamlarını sürdürüyor. Bu faşist iktidar döneminde başta Kürtler’e, Aleviler’e, Ermeniler’e ve devrimcilere dönük saldırılar artarak devam etti. Fakat faşist devlet ne kadar katliam yaparsa yapsın, istediği sonuca ulaşamayacak. Bu saldırganlığın karşısında halkların ortak mücadelesi gelişiyor. Kürdistan ve Türkiye’de devrimci mücadele durmadan devam ediyor. Bize düşen görev, hesap sormaktır. Bunun için birleşik mücadeleyi geliştirip büyütmeliyiz. Devrimci güçler, birleşik mücadele etrafında kenetlendiğinde ve kitlelere umut taşımayı başardığı durumda saldırıların önüne barikat olur. Kitlelerden destek alarak saflarını büyüttüğü durumda katliamların önüne geçer. Yeni Roboskiler tekrar yaşanmaz. Bizler, birleşik mücadele bileşenleri olarak, yapılan katliamları unutmayacağız. Katilleri yıllar geçse de affetmeyecek ve hesabını soracağız. Yeni katliamları önlemek için, birleşik mücadeleyi büyüterek faşizmi yeneceğiz.