< Patnos Hapishanesi Raporu

Patnos L Tipi Kapalı Kadın Cezaevi’nde 31 Ağustos günü kadın tutsaklara yapılan domuzbağlı işkence, ÖHD Van Şubesi, TUHAY-DER ve Van Barosu tarafından raporlaştırıldı. Rapor, 20 Eylül Günü İHD Van Şubesi, 22 Eylül günü de Van Barosu’nda yapılan basın toplantılarıyla açıklandı.

ÖHD Van Şubesi Eşbaşkanı Mehtap İşik, rapor kapsamında tutsaklar Lale Kabişen ve Nazlıcan Barışer ile görüşüldüğü aktardı.

Rapora göre:

"Yaklaşık 40 kişilik infaz koruma memuru ile jandarma birliği kadın koğuşuna girip ismi geçen kadın mahpusları darp etmeye başladıkları beyan edilmiştir. Yaklaşık 40 dakika boyunca darp edildiği belirtilen kadın mahpusların sonrasında 'domuz bağıyla' bağlanıp mahkum bekletme odasına götürüldüğü ve 4 saat boyunca burada bekletildiği aktarılmıştır.

Bekleme sırasında kurumun 1. 2. ve 3. müdürleri mahpusların başında durduğu belirtilmiş ve kurumun 1. Müdürünün kadın mahpuslara yönelerek ‘Siz misiniz buradaki sorunları dışarıya aktaran, sorunları dışarıya aktarırsanız sonunuz böyle olur’ diyerek gözdağı, tehdit, darp, kötü muamele ve cebir kullanıldığı, mahpuslar tarafından aktarılmıştır.

Kadın mahpusların hastaneye götürülürken hapishane ring aracına götürülünceye kadar saçlarından tutulmak suretiyle sürüklendiği ve ters kelepçeyle hastaneye götürüldüğü aktarılmıştır.

Kadın mahpuslara yapılan bu saldırıya karşı erkek mahpusların ise kapıya vurma şeklinde bir eylemi gerçekleşmiş ve bu protesto neticesinde tüm erkek mahpuslara da 4 ayrı disiplin soruşturması başlatıldığı tarafımıza aktarılmıştır.

Mahpuslarla yapılan görüşmelerde kadın mahpusların boyun bölgesinde ve bileklerinde domuz bağı kullanıldığına dair iddiaları doğrulayan nitelikte izler; otururken ve kalkarken acı çektikleri, yürürken zorlandıkları, ellerini ve vücutlarını hareket ettiremedikleri, saçlarında yer yer yaraların olduğu, vücutlarının birçok yerinde darp ve şiddet kaynaklı ekimoz, morluk ve diğer birçok izin olduğu tespit edilmiştir. El ve boyundaki ip izlerinin şekli, açıları ve yönleri dikkate alındığında domuz bağı ile işkence edildiği iddiasının doğru olabileceği ve soruşturulmasının ivedi şekilde yapılması gerektiği düşünülmektedir."


İHD Van Şubesi’nin yaptığı açıklamada da Avukat Mehmet Salih Coşkun Cezaevi idaresinin İHD heyetiyle görüşmeyi reddettiğini belirterek, tutukluların cezaevinde sistematik olarak yapılan işkence ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin ilgili makamlara detaylı olarak dilekçe yazdıklarını fakat hiçbir şekilde sorunların çözülmediğini ve derinleştiğini belirttiğini söyledi.

Avukat Coşkun, kadın tutsaklarla yaptıkları görüşmeden edindikleri bilgileri şöyle sıraladı:

-Tutsaklar, 31 Ağustos tarihindeki işkencenin, disiplin cezaları ve şiddetin çeşitli boyutlarıyla bir zincirin son halkasını oluşturduğunu,

-Kadın tutsaklarınsusuz ve havasız ortamda bırakılıp itiraz etmelerine zemin hazırlanarak disiplin cezaları verildiğini,

-Susuz ve havasız ortamda bırakılan kadınların “biz susuzluktan ve havasızlıktan yanıyoruz, idarenin en temel insani haklarımızı kısıtlamasını kabul etmiyoruz” şeklindeki beyanlarına karşılık gardiyanların bu beyanları çarpıtarak “biz kendimizi yakacağız” şeklinde tutanak tutarak kendilerine hücre cezalarının verildiği,

-Kendilerinin bu kötü muameleyi kabul etmemeleri üzerine yazdıkları dilekçelerin yırtıldığını ve işleme alınmadığı,

-Koğuşta günlük sayıma gelen erkek gardiyanların sayılarının daha da arttığını, bunun üzerine Mizgin Atabey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barış isimli kadın tutsakların günlük sayıma erkek infaz koruma memurlarının katılmasına tepki göstermesi sonucu tartışmaların yaşandığı,

-Sonrasında kendilerinin yaşanan olaylarla ilgili şikayet dilekçeleri vermelerine rağmen haklarında disiplin soruşturması başlatıldığını, haklarında 11 gün hücre cezası şeklinde disiplin cezası verildiği,

-Mağdur durumda olduklarını ve kendilerine yapılan hukuksuzluk karşısında seslerini duyurmak adına kapıya vurmaya başladıklarını, yaklaşık 30 dakika boyunca sürecin bu şekilde devam ettiğini, bu protesto neticesinde yaklaşık 40 kişilik infaz koruma memuru ve jandarmanın koğuşu basıp kendilerini darp etmeye başladıkları,

-Aynı şekilde takım elbiseli üst düzey cezaevi sorumlusu olduklarını düşündükleri birkaç kişinin de hiçbir sorgu yapmadan ellerinde bulunan coplarla kendilerine işkence uyguladıklarını, sonrasında domuz bağı yöntemi ile plastik kelepçelerle etkisiz hale getirildiklerini, süreç boyunca takım elbiseli olan görevlinin sürekli ‘etkisiz hale getirin, bir daha da sesleri çıkmasın ve bir daha basına yansıtmasınlar olayları’ şeklinde tehditler savurduğu,

-Sonrasında kendilerinin coplarla dövülmek suretiyle mahkum kabul bölümünde bulunan boş odaya götürdüklerini, burada kendilerinin hastaneye götürüleceğinin söylendiğini, yaklaşık 2-3 saat kadar bekledikten sonra Patnos Devlet Hastanesine götürüldüklerini,

-Hastane içerisinde adını bilmedikleri erkek doktorun yanına götürüldüklerini, burada doktora vücutlarında bulunan işkence izlerini göstermeye çalıştıklarını, buna rağmen erkek doktorun sürekli olarak ‘zamanımızı alıyorsunuz sizin hiçbir şeyiniz yok, niye geldiniz?’ şeklinde asabi sözler sarf ettiğini, kendilerinin ise ısrarla yara bölgelerini göstermek istemelerine rağmen taleplerinin hiçbir şekilde yerine getirilmediği,

-Jandarma personellerinin doktorun yanında bulunması ve doktorun da üstün kötü muayene yapmasının sonucunda ters kelepçe ile tekrardan ring aracına götürüldüklerini ve görevli jandarmanın kendilerine cinsiyetçi küfürler ederek ağır tehditlerde bulunulduğu,

-13 Eylül’de mevcut olaylar için yazılı olarak savunma verdiklerini, savunmanın içeriğine özellikle kamera kayıtlarının ortadan kaldırılma ihtimalinden korktuklarını dile getirdikleri,

-İşkencelerin birer iddiadan ibaret olmadığının ve maddi gerçeğin açığa çıkması için ilgili makamların duyarlı davranmadıklarını ve bu gerçekliğin da dosyaya eklenmeyen ve dolayısıyla kaybettirilmeye çalışılan kamera kayıtlarında saklı olduğunu vurguladıkları,

-Kameralara aileni bir biçimde yansıyan işkence görüntülerinin ancak ve ancak kamuoyunun vicdanı ve sesi ile ortaya çıkabileceğini aktardılar.

İşkence gören kadın tutsaklar, 21 Eylül günü Kayseri Kadın Kapalı Cezaevi ve Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildiler...