HBDH Yürütme Komitesi, Rojava Devriminin 11. yılı sebebiyle bir açıklama yayınlayarak, “Rojava Devrimi'ni Savunacak, Suruç’un Hesabını Soracağız!” dedi. Suruç katliamına da değinen HBDH Yürütme Komitesi’nin açıklaması şöyle:
Rojava Devrimi, Kürt halkının kendi deneyim ve pratikleriyle yol aradığı, yol yaptığı bir devrim. Köhnemiş, çürümüş kapitalist dünyaya karşı halkların imkansızlığından doğarak, yeni bir yaşam umudunun adresi. Rojava Devrimi, sömürgeciliğe ve halkların birbirine düşmanlaştırılması politikalarına karşı Kürt, Arap, Ermeni, Türkmen, Asuri, Süryani, Çeçen halklarının özgür, eşit, birlikte yaşama, birlikte inşa etme ve birlikte savaşma iradesiyle var olduğu bir devrim. Doğduğu toprakların ve coğrafyanın kaderini, lanetini değiştiren bir devrim. Dünyada olduğu gibi bu topraklarda da ikincilleştirilen, iradesi yoksayılan, erkek egemen sistem tarafından kendisine biçilen kaderi yaşayan kadınların devrimin merkezinde yer aldığı; cins özgürlükçü karakteriyle aynı zamanda bir kadın devrimi. İşte Rojava Devrimi; bu varoluşuyla, özgürlük ve kurtuluş arayışında olan halkların, kadınların büyüyen umududur. Rojava Devrimi'nin 11. yıldönümünde halkların, kadınların devrim mücadelesini devrimci coşku ve kararlılıkla selamlıyoruz!
Rojava Devrimi'ni inşa eden, savunan ve devrimi yaşatmak için cephelerde canlarını devrime katan halkların, kadınların, Kürt özgürlük gerillalarının, Türkiyeli enternasyonalist devrimcilerin ve dünyanın her yerinden gelerek Rojava halklarının mücadelesine yoldaş olan enternasyonallerin mücadeleleri önünde saygı ile eğiliyoruz.
Bugün, emperyalist-kapitalist sistemin içinde olduğu hegemonya krizi, dünyanın birçok bölgesinde emperyalist güçler arası çelişkilerin savaşlara evrilmesine yol açmıştır. Halkların birbirine kırdırıldığı, gerici ittifak ve bloklaşmaların yaşandığı bir dünya gerçekliği ile karşı karşıyayız. Öte yandan bu çivisi çıkmış dünyayı, aynı zamanda ezilen halklar, işçi sınıfı ve emekçiler, kadınlar da özgürlük arayışı ile sarsıyorlar. Rojava Devrimi, dünya halkları için kendi kaderlerini kendi ellerine almalarına dair umudu canlandırdı. Öte yandan bölgede ve dünyada yeni bir yaşamın pratik karşılığı olarak ayakta olan bir devrimin emperyalist güçlerin, bölge gerici ve faşist güçlerinin hedefi olmasından doğal bir şey olamaz. Çünkü Rojava Devrimi; bölge ve dünya gerici, faşist güçlerin karşısında çağının Stalingrad’ıdır. ÖSO, El Nusra ve DAİŞ eliyle Rojava Devrimi'nin dinamiklerini ve umudunu ezmeye çalışan fakat başaramayan bu güçler, bugün doğrudan faşist TC devleti ile saf tutarak, kesintisiz sürdürülen savaş politikalarının ortaklarıdır. Faşist TC devleti, Rojava Devrimi'ni beka sorunu olarak görüp imha etmek üzere tüm gücüyle saldırmaktadır. Rojava’ya dönük her bir saldırı derinleşen sömürü, yoğunlaşan yoksullaştırma politikaları, hayat pahalılığı, özgürlük yoksunluğu, artan faşist terör ve şiddet olarak içeriye dönmektedir. AKP-MHP faşist iktidarın “Çöktürme Planı” temelinde Rojava dahil Kürdistan’da yürüttüğü savaş, faşist diktatörlüğün kurumsallaşmasının politikasıdır. AKP-MHP faşist iktidarının Rojava’ya saldırıları doğrudan Türkiye işçi emekçilerine, halklara, kadınlara ve tüm devrimci, demokrat güçleredir.
Rojava Devrimi'ne karşı işgalci-imhacı savaş konseptini yürüten ile Türkiye’de işçi emekçi sınıfını derin sömürüye mahkum eden, halkları zam ve vergiler altında daha da yoksullaştıran aynı faşist devlettir. Bu devlet; kadınların varoluşuna karşı savaş açan, kadınlar üzerinde sömürüyü ve erkek egemen şiddeti yoğunlaştırarak kadın kırımı politikasını sürdürendir. Gençleri güvencesiz ve belirsiz bir hayata mahkum ederek, geleceksizlik saldırısıyla kuşatarak teslim almaya çalışandır. Tarikatlar ve cemaatler aracılığıyla gündelik hayatı dinselleştirerek, dinci-gericiliği toplumun kılcal damarlarına kadar yaymayı ve faşist toplumsallığı yaratmayı hedefleyendir. Depremi katliama dönüştüren rant-yağma politikaları ile Kürt halkına karşı yürütülen imha ve savaş konseptinin, göçmenlere karşı geliştirilen ırkçı-faşist uygulamaların sürdürücüsü aynı devlettir. Bu devlet, sömürgeci, tahakkümcü, erkek egemen, ırkçı ve milliyetçi kodlardan beslenmektedir. AKP-MHP faşizmine karşı vereceğimiz mücadeleyi Rojava’yı görmezden gelip kuramayacağımız gibi Rojava Devrimi'ne karşı sürdürülen savaş politikalarını Türkiye’deki mücadele denkleminden ayrıştıramayız. Halkların birleşik mücadelesi ve zaferi, bir slogandan öte birbirlerini kendi mücadelelerinde gören ve var eden bir hakikatle kazanılabilir. Bu yönüyle Rojava Devrimi'ni savunmak, faşist AKP-MHP iktidarının işgalci, sömürgeci savaş politikasına karşı durmak, Türkiye’de devrimci olmanın turnusoludur.
Bu tarihsel bilinç ve sorumlulukla, 2015’in 20 Temmuzunda yola düşenler oldu. Tel örgüleri ve sınırları hükümsüz kılarak Rojava Devrimi ile hemhal olmaya gidenler, kuşkusuz faşist devletin kurucu kodlarını sarsacak fitili ateşlemişlerdi. Rojava Devrimi'ni kendi devrimleri bilip oraya akan orada savaşıp kanını akıtan Türkiyeli enternasyonalist devrimciler ve bu devrimi inşa etmek için yola düşen düş yolcuları, aynı zamanda halkların birleşik devrimine köprü oldular. “Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz” şiarı ile Kobane’ye geçmek için Suruç’un Amara Parkı’nda toplandı sosyalist gençler. Aynı zamanda Rojava Devrimi'ni anlamak, görmek ve devrimi kendilerine katmak istiyorlardı. Gezi’nin devrimci dinamiğiyle Rojava Devrimi'nin dinamiğini, umudunu buluşturmak ve köprü olmak için oradaydılar. Amara Parkı’nda faşist TC’nin DAİŞ eliyle pimini çektiği bombalar, 33 düş yolcusunu aramızdan ayırdı. Katledilişlerinin 8. yılında 33 düş yolcusunu saygıyla anıyor, mücadelelerine bağlı kalarak devrimi zafere taşıma sözümüzü yineliyoruz!
33 düş yolcusu; kendilerinden önce bu karanlığa, faşizme karşı savaşan, devrime kanlarıyla can olan, Rojava Devrimi'ni savunan ve yaşatan sayısız düş yolcusunun izinden yürüyerek devrimin bir parçası oldular. Devrim gerçekliğini kendi mücadeleleri ile anlamlandırarak birleşik mücadele tarihimizin bir hafızası, rehberi oldular. TC’nin sömürgeci ve işgal saldırılarına, Kürdistan gerçekliğine gözünü kapatanların sahte devrimciliklerini teşhir etmiş, iki devrimin mücadele gerçekliğini kendilerine katarak, kendilerini bu gerçekliğe katarak bir devrimci mücadele hattının nişanesi oldular. İşte onlar tam da bu yüzden birleşik devrimimizin mayası, birleşik devrim mücadelemizin neferleri olmuşlardır. Bugün 33’lerin düşlerine, amaç ve ideallerine bağlılıkla birleşik devrim mücadelemizi yükseltiyoruz, yükselteceğiz!
Kuzey-Doğu Suriye halkları, faşist TC devleti tarafından yürütülen kesintisiz savaş karşısında kadınıyla, genciyle Rojava Devrimi'ni savunmaya, inşa etmeye devam etmektedir. “Suruç için adalet, herkes için adalet” şiarı ile Suruç’un hesabını sorma bilincini sokaklarda ören gençlik, direniş ve mücadelesini kararlılıkla sürdürmektedir. AKP-MHP faşist iktidarını yıkacak olan irade, ancak halkların birleşik mücadelesinin örgütlemekten ve büyütmekten geçmektedir. Rojava Devrimi'ni sahiplenmek, savunmak ve Suruç’un hesabını sormak ama aynı zamanda AKP-MHP faşist iktidarının tahakküm ve sömürü politikalarına karşı durmak, faşizmi yıkmak için tek çözüm devrimci savaş çizgisini yükseltmektir. Bu temelde Halkların Birleşik Devrim Hareketi olarak, milis ve gerilla güçlerimizle devrimci şiddeti kentlerde, sokaklarda, dağlarda örgütleyecek, halkların savaşma iradesini güçlendirerek AKP-MHP faşizmini yıkacağız!