Covid-19 gibi çok kısa bir süre içerisinde dünyanın her tarafına yayılan ve ölümlere yol açan, insan sağlığının büyük bir tehlike içerisinde olduğu bir salgın ile karşı karşıyayız.
Türkiye açısından, virüsün yayılmaya başladığı günden itibaren devlet yetkilileri “Evde Kal” çağrıları yaparak, okulları tatil ederek ve belli kesimler için sokağa çıkma yasağı getirerek toplumun sağlığı için ciddi önlemler aldıklarını düşünüyorlar. Hatta 21. yüzyıl koşullarında teknolojinin büyük bir ilerleme ve gelişme kaydettiği bir dönemde, salgını neredeyse yok edecek(!) tavsiyeler veriyorlar. Örneğin, Sağlık Bakanı yaptığı bir konuşmada; “Bu hastalığa karşı elimizde büyük bir koz var, o da yakalanmamak” diyerek hepimizi aydınlatıyor. İşin şakası bir yana, Sağlık Bakanı’nın verdiği bu tavsiye gibi, Türkiye’de virüse karşı alınan önlemler de sığ, yetersiz ve mantık dışı…
Coronavirüs salgınıyla birlikte, emperyalist-kapitalist devletlerin plansızlığını, emeğin düşmanı olduğunu ve kapitalist ekonominin ne kadar kırılgan durumda olduklarını bütün ayrıntılarıyla görmüş olduk ve görmeye devam ediyoruz. Zaten dünyayı kapsayan bir kriz içerisinde olan kapitalist-emperyalist ülkelerde, salgınla beraber işsizlik fazlasıyla artmış durumda. Ücretsiz izne zorlanan, işinden atılan, işine gidemeyen ve işi dışında başka hiçbir geliri olmayan işçi, emekçilerin sayısı çok fazla ve kira, fatura, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını gideremiyor. Öğrenciler de aynı durumda.
Peki ekonomik yardım var mı? Halktan istenen yardımlarla, belli sayıda insana verilen ve kirayı bile karşılamayan 1000 TL’yi yardım olarak görüyorsak, evet var. Karaborsaya düşen maske, dezenfektan ve makarnalar, hastanelerde yetersiz maske ve solunum cihazları… Bütün bunlara çözüm getirmesi gereken bu durumda siyasal yöneticilerin tavrı ise “Biz bize yeteriz” kampanyası ile IBAN numarası vererek halktan maddi destek istemek. Dua, sabır ve kolonya tavsiye etmek... Bir de Uşak valisi var, sokaklarda maskesiz dolaşıp halka sosyal mesafeyi koruyun diye bağırıp çağırıyor. Evet, ekonomik krizin yanına bir de bütün halkın dalga konusu olan devlet yöneticilerini de ekliyoruz.
Tabii ki bunlarla bitmiyor. Kapitalizm nasıl da çürümüş, yetersiz bir sistem anlatmaya devam ediyoruz. Biliyoruz ki, birçok okulda örgün eğitime ara verildi ve uzaktan eğitime geçildi. Ama uzaktan eğitimin nasıl yapılacağı, öğrencilerin uzaktan eğitim alabilecek imkanlarının olup olmadığı sorgulanmadı. Yırtık ayakkabılarıyla okula gelen, okuldan sonra çalışmak durumunda olan öğrencilerin olduğu bir ülkede her evde mutlaka internet, televizyon ve bilgisayar olduğunu varsayarak uzaktan eğitim ilan ettiler. Uzaktan eğitim derslerinde ise ilkokul ve ortaokul öğrencilerine ilahiler dinletiyor, Menderes’in idamını izletiyorlar.
Sosyal mesafe ise işçi-emekçi mahallelerinde, PTT önünde yardım almak için kuyruklar oluşturan ve mesai saatleri boyunca bekleyen insanlar için veya fabrikalarda, işyerlerinde maskesiz, eldivensiz çalışan işçiler için bir söylemden ibaret.
Daha fazla kar ve büyümeden başka derdi olmayan bir sistemde, konu insana, insan sağlığına geldiğinde tablonun böyle olması çok normal aslında. Corona için devletin aldığı önlemleri eleştirdiği video nedeniyle gözaltına alınan tır şoförünün söylediği gibi; Bizi bu virüs değil, sizin düzeniniz öldürür!
Elimizde bir koz var, evet. Ama bu virüse yakalanmamak değil. Bu çürümüş ve bize, çoğunluğu oluşturan işçi-emekçi halklara zarar vermekten ileriye gidemeyen kapitalizme son yumruğu sallamak. Bu, ancak devrimci demokratik bir devrimle olacaktır.
Nazlı CAN