İstanbul Tabip Odası, Kocaeli Tabip Odası, DİSK, KESK, İSİG Meclisi, İşyeri Hekimleri Derneği, İstanbul Tabip Odası binasında, meslek hastalıkları Hastanesi'nin bağlı olduğu Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin kapatılmak istenmesine ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Son yıllarda zaten sayıları çok yetersiz olan meslek hastalıkları hastanelerinin giderek işlevsizleştirildiğine ve yok edildiğine dikkat çeken hekimler, emek ve meslek örgütleri "Meslek Hastalıkları Hastaneleri Kapatılmasın!" dedi.

İstanbul Tabip Odası'nda yapılan basın toplantısına, Kenan Cibaboğlu, Kaan Karadağ, Tevfik Güneş, Dr. Nazmi Algan, Dr. Ertuğrul Oruç, Dr. Zuhal Akgün, Murat Çakır, Abuzer Aslan katıldı.

 

"Meslek Hastalıkları Hastaneleri Darbe Döneminde Dahi Kapatılmadı"

Kurumlar adına ortak açıklamayı okuyan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr.Ertuğrul Oruç, önce meslek hastalıkları hastanelerinin kurulma nedenlerini, önemini, ardından işlevsizleştirme ve kapatılma süreçlerini aktardı.

Türkiye’de 1945 yılında kurulan İşçi Sigortaları Kurumu'nun, iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası ile analık sigortası olmak üzere sadece iki sigorta alanını kapsadığını belirten Oruç, ve Ankara’da İşçi Sağlığı Dernekleri’ne ait iki hastane İşçi Sigortaları Kurumu’na devredildiğini aktardı.

Geçmişe dair yeterli bilgi olmasa da en azından hastalık sigortasının hayata geçirilen, 1950 yılına kadar söz konusu iki hastanenin meslek hastalıkları alanında hizmet ürettiği düşünülse de, 1970’lerin başlarına gelindiğinde özelleşmiş meslek hastalıkları hastanelerinin gerekliliğine vurgu yapılmaya başlanmasının var olan hastanelerin hastalık sigortası yükü altında meslek hastalıkları konularını ihmal e kaldıklarını ortaya koyduğunu ifade eden Oruç, ,"Meslek Hastalıkları Hastanelerinin resmi olarak Engin Tonguç, Haldun Sirer ve Çağlar Kırçak gibi hekimlerin öncülüğünde 1978 yılında kurulduklarını aktardı. katıldı.

 

 "İlk Meslek Hastalıkları Hastaneleri Avrupa'nın En Güçlü Kadro Ve Teknolojisine Sahipti"

Döneminde Avrupa’nın belki de en güçlü kadroları ve teknolojisine sahip yapılar olarak çalışmaya başlayan İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi'nin Kartal binasında Haldun Sirer’in başhekimliğinde mesleki rehabilitasyon çalışmaları da yürütüldüğünü belirten Oruç, "Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi Konur Sokak’ta Çağlar Kırçak’ ın başhekimliğinde 300’den fazla personeliyle çalışıyordu. Bu iki hastane kendilerine özgü “koruyucu hekimliği” önceleyen mevzuatlarıyla kurulmuşlardı" dedi.  

 

"Sahada ve Bilimsel Çalışmalara Uluslararası Araştırmalara Katkı Sunacak Nitelikteydi

Kadrolarında yer alan ve sadece bu hastanelere özgü mühendisler ve hekimlerle tüm Türkiye’yi kapsayan saha çalışmalarının gerçekleştirildiğini aktaran Oruç, "SSK Tıp Kongreleri’ nde bilimsel sunumlarıyla öne çıkıyorlardı. Henüz yeni kurumlar olmasına rağmen Türkiye’de endüstriyel toksikoloji alanında özellikle çözücü etkilenmeleri ve ağır metal zehirlenmelerine yönelik uluslararası katkı gücü olan çalışmalar yapılıyordu" dedi.

 

"Hastaneler Bir Çok Hastalık Ve Meskeki Kanserlere Müdahale Edebilir Durumdaydı"

Hastanelerin birçok konuda çalışmalar ve laboratuvarlarda İş psikolojisi, solunum fonksiyonları laboratuarları, endüstriyel toksikoloji laboratuarı, işitme fonksiyonları laboratuarı, iş hijyeni laboratuarı gibi ülkenin henüz tek örneği olan laboratuarlar içerdiğini aktaran Oruç, 1970’li yıllarda dahi akü fabrikalarında kurşun zehirlenmelerine, döküm atölyeleri ve madenlerde silikozis sorununa, ayakkabı imalatı ve metal eşya çözücü zehirlenmelerine, radyoaktif etkilenqmelere, mesleki kanserlere müdahale ettiklerine dair çok sayıda yayın ve bilgi bulunmakta olduğunu belirtti.

 

"1980 Askeri Faşist Darbesinde Hastaneler Cezalandırıldı"

Hastanelerin ilk büyük darbeyi 1980 açık faşist 80’inin ellerinden alınması, mesleki rehabilitasyon ünitelerinin kapatılması, denetim yetkilerinin ellerinden alınmasıyla kurtulamadığını belirten Oruç "Her iki hastanede örneği az görülen biçimde cezalandırıldılar; Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi o dönem için şehrin dışında görülen Güvercinliğe, İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi var olan binasının beşte biri boyutlarında Süreyyapaşa Hemşire Okulu’na sürüldü. Ancak 1980 darbe döneminde dahi kapatılmadılar" dedi.

 

"Meslek Hastalıkları Hastanelerine Yönelik Saldırlar Devam Etti"

1998 yılındaki “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi”nin her iki hastane içinde bir sahaya dönüş noktası olduğunu, hastanelerin tekrar teknoloji yatırımları ve personel desteği almaya başladıklarını aktaran Oruç, iş psikolojisi, endüstriyel toksikoloji, solunum fonksiyonları laboratuarları günün teknolojisine uygun biçimde yenilendiğini ve Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi'nin yeni binasına taşındığını, ancak saldırıların gecikmediğini Kısa süre içerisinde Ankara Meslek hastalıkları Hastanesi gereği olmadığı halde “diğer hastalarında” kabul edildiği bir hastaneye çevrildiğini söyledi.

 

"Kar Etmediği Gerekçesiyle Kapatılmak İstendi, Kadro Ve Teçhizatları Dağtılarak İşlevsizleştirildi"

Meslek Hastalıkları Hastanelerinin, "Kar etmiyor" bahanesiyle defalarca kapatılma söylentileri çıktığını ve her seferinde duyarlı sendika, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle korunabildiklerini belirten Oruç, "Son 5 yılda Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesinin tüm laboratuarları ve önemli kadroları dağıtılarak kapatıldı. Neden yapıldığı anlaşılmamakla birlikte bir yıla yakın kapalı kalan hastane tekrar açıldı ancak işlevsiz, laboratuarsız ve amaçsız olarak. Sürekli eksiklerinin giderileceği ifade edilmekle birlikte halen genel hastane rolü ağırlıklı olarak sürdürülmektedir" dedi.

 

"İstanbul'daki Hastanede Sahaya Çıkma Yasaklandı Binası İşgal Edilerek Alanı Daraltıldı"

İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi'nin ise hiçbir anlamlı gerekçe gösterilmeden Süreyyapaşa Eğitim Araştırma Hastanesinin bünyesine katıldığını hatırlatan Oruç "Müstakil hastane özellikleri gasp edildi ve alan hakimiyetini yitirmesi sağlandı. Ekiplerinin sahaya çıkması yasaklandı. Bu gün kalan işlevlerini de sekteye uğratacak bir büyük darbe daha vuruluyor. 1986 yılından bu yana kullandığı bina Süreyyapaşa Hastanesi tarafından işgal edilmektedir" dedi.

 

"15 Yıldır Depreme İlişkin Hiçbir Önlem Alınmadı"

Süreyyapaşa hastanesinin deprem güçlendirme çalışmaları bahane edilerek çok ilaca dirençli tüberküloz kliniğinin meslek hastalıkları binasına taşınmak istendiğini belirten Oruç, Süreyyapaşa hastanesi binalarının deprem güvenliği olmadığının 15 yıldır bilindiğini bu süre içerisinde il yöneticilerinin tüm uyarılara rağmen gerekli önlemleri almadıklarını vurguladı.

 

"Yönetimlerin Hataları İşçilere Ödetilmeye Çalışılıyor"

Oruç,"Hatalı yönetimlerin yol açtığı sorunun bedeli işçi sağlığına ödettirilmeye çalışılıyor. İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesinin binası büyük kısmı hastanenin öz kaynaklarından karşılanarak 2010 yılında güçlendirilmişti. Yani son yıllarda sıkça rastlandığı gibi başarı cezalandırılıyor başarısızlıksa ödüllendiriliyor" dedi.

Bulunan çözümün aslında işçi düşmanlığı, bağcı dövmek niyetinin açık ifadesi olduğunu söyleyen Oruç, sadece 70 yataklı binanın Süreyyapaşa gibi 600 yataklı dev bir hastanenin yarasına merhem olamayacağını vurgulayarak, Türkiye’de 300’ü İstanbulda 1500 den fazla hastane bulunmakta. İstanbul hastanelerinin 50.000 yatağı için yatak doluluk oranının %50’nin altındayken ve Heybeliada Sanatoryumu boş tutulurken Meslek Hastalıkları Hastanesine göz dikilmesinin art niyet olduğunu vurguladı.

 

Tüberküloz Kliniğinin Taşınması Ölümcül Sonuçlara Neden Olacak"

Çok ilaca dirençli tüberküloz kliniğinin taşınmaya çalışılmasının ise başlı başına düşünülmeksizin atılan bir adım olduğunu ifade eden Oruç. "İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi silikozis vakalarının halen başvurduğu bir hastanedir ve aynı zamanda her yıl binlerce işe giriş ve periyodik muayene için tetkik yani sağlıklı insan başvurusu almaktadır. Silikozis vakalarının tüberküloza yatkınlığı zaten zarar görmüş akciğerleri düşünülünce ölümcül sonuçlar doğuracaktır" dedi.

Sağlıklı insanlarla, dirençli tüberküloz vakalarının aynı çatı altında değerlendirilmesinin Türkiye’de sadece bu hastanede gerçekleştirilen ağır metal zehirlenmeleri tedavisi için dahi yatak ayrılmamasına neden olduğuna dikkat çeken Oruç, sayılırsa bir seferde üç önemli toplum sağlığı hatası başarılmaktadır.Oysa yıllardır atıl durumda kalan Heybeliada senatoryumunun en azından belli bir bölümü hızla onarılarak dirençli tüberküloz vakaları için tahsis edilebilir.

 

"Meslek Hastalıkları Hastaneleri En Altta Kalanları Koruyama Çalışan Hastanelerdir"

Meslek Hastalıkları Hastanelerinin bilinçli, özverili hekimlerin, mühendislerin, işçilerin, sendikacıların çabalarıyla ayakta kaldığına ve sayısız insanın hayatına dokunmayı başardığını vurgulayan Oruç, En altta kalanları, sadece ekonomik sömürüye uğrayanları değil, sağlığı dahi vahşice sömürülenleri, iş cinayetlerine uğrayanları korumaya çalışan bir sağlık kuruluşudur. Meslek Hastalıkları Hastaneleri öyle hastanelerdir ki destekçileri ya da çalışanları kendilerini siyasi yelpazenin neresinde tanımlarsa tanımlasınlar en altta kalanların yanındadırlar. Hekimler, mühendisler, işçiler, sendikacılar, çalışanlar bunu yaparken bir memurunun ifade ettiği gibi “işçi sınıfı için, allah rızası için, halk için” çalışmışlardır" dedi.

 

"İş Kazaları, Meslek Hastalıkları Artarken Hastaneler Kapatılıyor"

Bir tarihin, güçlü bir kurumsal kültürün ortadan kaldırıldığını belirten Oruç "İstanbul’un tek meslek hastalıkları hastanesi, işçi sağlığı alanında koruyucu hekimliğe destek veren tek hastanesi ortadan kaldırılıyor. Bilinçli kurumsal işverenin, işçinin hastanesi ortadan kaldırılıyor. İş kazaları ve meslek hastalıkları her yıl binlerce insanın ölümüne, sakatlanmasına yol açarken çözüm bulmak adına çaba harcayan bir kurum ortadan kaldırılıyor" dedi.

 

"Tekrar Ve Daha Güçlü Kuracağız"

Oruç sözlerini "Ama ant olsun ki o hastaneleri bu ülkenin ,insana duyarlı, hayata saygı duyan işvereni, işçisiyle, hekimi, sağlık çalışanlarıyla, memuru bürokratıyla, bilim insanlarıyla, siyasetçisiyle tekrar kuracağız. Daha güçlü kuracağız" diyerek tamamladı.

 

"İktidar İçin İşçinin Sağlığının Hiçbir Önemi Yok"

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şube Eşbaşkanı Abuzer Aslan, iktidarın kar etmediği için hastaneleri kapattığını belirterek, “Bu iktidar için işçinin sağlığı, meslek hastalıklarının tespiti noktası hiç önemli değil. Tek dertleri var, para geliyor mu gelmiyor mu? Oranın arsası kıymetli, değerli bir yerde. Bu yüzden Meslek Hastalıkları Hastanesini kapatıyor. Tek dertleri bundan kaynaklanıyor. Çünkü biz şunu çok net biliyoruz. İktidarın bu amaç doğrultusunda hastanelerimize, geleceğimize, işçilerin sağlığına göz diktiğini açık ve net olarak ortaya çıkıyor" dedi. Aslan sağlık emekçileri olarak iktidarın kar amaçlı politkalarına karşı mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.  

DİSK adına konuşan Tevfik Güneş, İş sağlığı ve iş güvenliği alanı çökmüş durumda olduğunu ifade ederek “Ayağa kalkabilecek durumu da söz konusu değil. En başta Türkiye'de meslek hastalıkları tanı sistemi yok. Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin bu haliyle işlevsiz hale  gelmesinin nedeni ise arazinin kıymetli olması ve araziye çökülmek isteniyor" dedi. Güneş, hastanenin işlevsiz hale getirilerek boşaltılıp inşaat rantı elde edilmek istendiğini vurguladı.  

 

"Meslek Hastalıklarına Bağlı İşçi Ölümleri Gizleniyor"

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nden Murat Çakır ise Türkiye'de her yıl ortalama 2 bin işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini belirterek iş cinayetleri raporlarında meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin oranın çok düşük göründüğünü bunun sebebinin ise meslek hastalıklarına ilişkin verilere ulaşılamaması olduğunu vurguladı.

 

"Meslek Hastalıkları İşçilerin Mücadelesiyle Görünür Olabiliyor"

Bazen meslek hastalıklarının akut sorunlara karşı işçilerin mücadelesiyle gündeme gelerek 'meslek hastalığı' olarak kabul edilmesinin sağlandığını belirten Çakır, İkibinli yılların başında kot kumlama işçilerinin silikozis hastalığına yakalanmaları ve ölümlerin gündeme geldiğini hatırlatarak, “2009 yılında çıkan son bir genelgeyle malullük aylığı bağlandı. Ama tam bir sonuca varamadı mücadele. Peşinden diş teknisyenlerinde de silikozis vakaları görüldü. O kadar ki diş teknisyenlerinde işe başlayıp 14 ay sonra ölümler olmaya başladı. Bunlar silikozis hastalığının meslek hastalığı olarak görülmesini sağladı" dedi.

 

"Covid-19 Nedeniyle 500 Ölüm Varken SGK Kayıtlarında 4 Ölüm Gözüküyor"

Pandemi sürecinde "Covid 19 işçi sınıfı hastalığıdır" dediklerini ve özellikle sağlık emekçileri açısından bunun çok önemli olduğunu ifade eden Çakır Dünyanın birçok ülkesinde de bu tanındı ama Türkiye'de 500 üzerinde tespit edebildiğimiz sağlık emekçisi ölümü var. 2021 SGK verilerinde 4 hekim'in COVİD-19 sonucu ölümü tanınmış durumda” dedi.

 

"İşçiye Meslek Hastalığı Teşhisi Konulması İşsiz Kalması Demek"

Meslek hastalığı tanısı almanın çok zor olduğunu diğer yandan işsizliğe yol açtığını ifade eden Çakır "Meslek hastalığı tanısı aldığın zaman hiçbir yerde açıkçası işe giremiyorsunuz. Bu da Türkiye'deki yoksulluğun ve güvencesizlik ve istihdam sorununu ortaya çıkarıyor. Yani tanı alınsa ne olacak? İşçiler tanı almamak için meslek hastalıkları hastanesine de gitmiyor” dedi.

 

"İşçilerin Sağlığı Olumsuz Etkileniyor"

Kocaeli Tabip Odası’ndan Dr.Kenan Cibaroğlu ise iMeslek Hastalıkları Hastanesinin kapasitesinin azaltılmasnını, isim değiştirilmesinin vb uygulamalarla farklı bürokratik problemlerle işin içinden çıkılamaz hale getirildiğini belirtti. Bunun yazık işçilerin sağlığını son derece olumsuz etkilediğini İfade etti.

 

"Hastanelerin Büyütülmesini Ve Yaygınlaşmasını İstiyoruz"

Cibaboğlu. "Sadece Kocaeli olarak değil, Sakarya, Düzce, Bolu, bölgenin neredeyse tamamı İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi'nin geniş imkanlarından faydalanır durumdaydı, Biz işçi sağlığının ve bunun bir aşaması olan meslek hastalıkları tanı süreçlerinin daha ideal hale gelmesi için hem bürokratik problemlerin ortadan kalkmasını hem de meslek hastalıkları hastanesinin kapatılması değil, daha büyütülmesi ve yaygınlaştırılmasını talep ediyoruz” dedi.

 

"Meslek Hastalıklarının Teşhis Edilmesi İstenmiyor"

“Öncelikle bu ülkede meslek hastalığı teşhis edilsin isteniyor mu? Ona bakmak lazım. Bence istenmiyor” diyerek sözlerine başlayan İşyeri Hekimleri Derneği Başkanı Dr. Zuhal Akgün ise Eien başta iş yeri hekimlerinin donanımlı olması ve meslek hastalığı teşhisi koyar durumda olması gerektiğini vurguladı.

 

"İşyeri Hekimlerinin Gerekli Donanıma Sahip Olmalarını Sağlayacak Eğiitm Sistemi Yok"

İş yeri hekimliği belgesi alındıktan sonra 15-20 yıl önce almış yenileme eğitimleri sadece para yatırılarak bakanlığın bir hesabına para yatırılarak yapılan bir işlem olduğuna dikkat çeken Akgün "Güncel gelişmeleri, ekonominin endüstrinin gelişmelerini takip etmeyen, edemeyen bir iş yeri hekimi grubu sadece kişisel çabasıyla öğrenmeye gayret eden ve bunu başarabilen gruba ayrı tutuyorum ama diğer türlü diğer hekim arkadaşlarımız maalesef mevcut birikimleriyle meslek hastalığını teşhis edebilecek durumdalar mı? Bunu sorgulamak lazım. Bence değiller" dedi.

 

"Hastlanan İşçiyi Yönlendirecek Donanımda Hastane Yok"

Akgün"Önce hekimin donanımlı olması gerekiyor. Bir ikinci aşamada da göndereceği yer olması gerekiyor. Biz yeterince donanımlı değilsek, göndereceğimiz hastaneler ortadan kaldırılırsa o zaman bu durumda bir çelişki var. Bunun düzeltilmesi gerekiyor ki günden güne daha kötüye gidiyoruz” dedi.  

Dr.Kaan Karadağ ise meslek hastalıkları hastanesine başvuru sayısının yıllık 6 bin civarında olduğunu, ancak sağlık muayeneleri, taramalar ve saha  çalışmalarıyla bu rakamın İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi için sadece 60 bin civarında olduğunu aktardı.

 

"Meslek Hastalıkları Hastaneleri En Alttakilerin Hastanesidir"

Karadağ “1995- 2018 arasında 23 yıl boyunca bu hastanelerde çalıştım. Hem Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi hem de İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi. “Artık bireylerin başvurabileceği, örneğin bir çalıştığı iş yerinde nefes alamayan işçinin başvurabileceği bir yer kalmadı. Kol,bacak ağrıları nedeniyle kendi çocuğunu kucağına alamayan babanın başvurabileceği bir yer kalmadı ki. Meslek Hastalıkları Hastanesi en alttakilerin hastanesidir.”dedi.

 

"Hastanelerin İşlevsizleştirilmesi Vahim Sonuçlar Doğurur"

Meslek Hastalıkları Hastanelerinin işlevsizleştirilmesi, sahadan uzaklaştırılmasının bir çok hastalığın tespitinin de yapılamaması anlamına geldiğini ve bunun vahim sonuçlar doğuracağınj vurgulayan Karadağ, ayakkabı işçilerinin kullanılan yapıştırıcının etkisiyle felçlere kadar varan hastalıklara yakalanmaları örneğini hatırlattı.

Meslek Hastalıkları Hastanelerinin tekrar gerçek işlevine kavuşması gerektiğini söyledi.