İstanbul Bahçelievler’de Kanatçı Haydar adlı restorandan haklarını istediği için darp edilerek işten atılan Günay Kılıç, 26 Mayıs günü Kanatçı Haydar önünde eylemdeydi.
Çok sayıda kişinin destek verdiği eylemde sık sık “Direne direne kazanacağız”, “İşçi düşmanı Kanatçı Haydar” sloganları atıldı. Öte yandan restoran önünde zırhlı polis aracı akrep, gözaltı aracı ve çok sayıda polis olması dikkat çekti.
Eylemde konuşan Günay Kılıç, “Kanatçı Haydar, duy sesimi! Beni nasıl işten çıkardığını hatırlıyor musun? ‘Beni burada görmeye alışacaksınız, ben hep burada olacağım’ demiştim. Ben size işçi olduğumu söylemiştim. Ben işçiyim işçi! Duyuyor musunuz, ben geldim! 20 küsur yıldır işçi kıyımı yapıyorsunuz burada. Korkuyorsunuz, çünkü haklıyız; çünkü güçlülüğümüz emeğimizden geliyor. Beni savunmasız buldular, çünkü ben kadındım ve bir çocuğum vardı. Kanatçı Haydar, günbegün baskısını, mobingini arttırdı. Herkes bu restoranın nasıl işçi kıyımı yaptığını görecek. Patronlar, ‘Benim canım isterse zam yaparım’ diyor; bunlar bize 2 yıldır zam yapmıyordu. Onur kırıcı şekilde yüzde 5 zam yaptılar, sonra bu zammı geri çektiler. Biz buna karşı çıkınca da ‘kapı orada’ dediler” dedi.
Resmî tatillerde çalıştırıldıklarını, mesai sayılmadığını belirten Kılıç; “1 Mayıs’ta en doğal hakkım olduğu için işe gelmeyeceğimi söyledim; ancak mesai yazılması durumunda geleceğimi söyledim. Olaylar bununla başladı” dedi.”
“Bizim çok temel taleplerimiz vardı. Bizden alınanları geri almak ve en temel haklarımızı kazanmak istiyoruz” diyen Günay Kılıç, darp edildiği 3 Mayıs’ta yaşananları anlattı. Kılıç, “Kamera görüntüleri var diyorlar. Evet, bizi sürekli yayıla yayıla izledikleri o odada yaşananları kamera kayıtları var. Ben kendileriyle yaptığımız toplantıda taleplerimi dile getirdim. Buna diyorlar ki ‘Günay bizi dövdü’. Oysa o gün, bana her türlü mobbingi uyguladılar. Benim hiçbir talebimi dinlemediler. Ben o gün oradan ayrıldıktan sonra çalışma arkadaşlarımla bir toplantı yapılmış. Bana tezgah kurdular. ‘Yarın Günay’ın durumuna bakacağız, taleplerini sürdürürse onu işten atacağız’ dediler. 4 Mayıs’ta ise Ulaş Hasan isimli patron beni odasına çağırdı. Nazlı Güloğlu’nun şefler tarafından şiddete uğradığını; orada yaşadıklarımızı anlattım. Çünkü bu şefler bizi patronun önüne yem olarak koyan insanlar. Patron, ‘Sana 10 gün zaman tanıyacağım. Susacaksın, itiraz etmeyeceksin’ dedi bana. ‘Çocuğuna ayakkabı alıp almaman önemli değil benim için’ dedi. Ben aynı taleplerimi yineledim. Bunun üzerine benim çıkışımı verdiler. İki tane kağıdı imzalamamı istediler. Burada yazılanları kabul etmediğimi söyledim. Rutin olarak yaptığım işi yapmadığımı iddia etmişler; 1 Mayıs’a gitmişim. Bu benim en temel hakkımdır. Sen benim haklarımı verirsen ben zaten çalışırım. Ben çıkış kararına tepki gösterince polis çağırmakla tehdit etti. İnkar etmiyorum, patronun yakasına yapıştım; ‘Çağır polisi’ diye tepki gösterdim” ifadelerini kullandı.
Kılıç, “Murat Doğan adlı şef gelip beni arkamdan tuttu. Boynumu sıktı, ağzımı kapattı. Ben arkadaşlarım olmasaydı soluksuz kalmıştım. Ben hala kendimi ifade etmeye çalışırken patron bana ‘şov yapma’ dedi. Şov yapmadığımı, emek hırsızlığı yaptıklarını söyledim. Benim arkamdan suç duyurusunda bulunmuşlar. Ben de karakola giderek polis eşliğinde darp raporu aldım” dedi.
Kılıç, sözlerini “Ben bu mücadeleyi sürdüreceğim. Taleplerim kabul edilene kadar buna devam edeceğim. Kanatçı Haydar, sen beni burada daha çok göreceksin” diyerek bitirdi.
Zeytinburnu Belediyesi önünde eylemde olan Kenan Güngörlü de söz alarak “Ben de 38 gündür KHK’larına, OHAL’lerine karşı Zeytinburnu Belediyesi önünde direnişteyim. 24 Haziran’da gidecekler. Bütün Kadıköy’deydik; kamu emekçileri ‘barış’ dedikleri için 66 haftadır direnişte. Ha Kanatçı Haydar ha OHAL ha KHK” dedi.