TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi bir açıklama yayınlayarak, İSİG Meclisinin verilerini referans alarak “İş cinayetlerini durrdurun” dedi.
Tabiplerin açıklaması şöyle:
“İşçi mezarlığına dönen ülkemizde, İSİG Meclisi’nin verilerine göre sadece temmuz ayında en az 182 işçi çalışırken hayatını kaybetmiştir. Ağustos ayında ise neredeyse her gün yeni bir iş cinayetinin haberini almaktayız. Sürekli bir kırım halini alan iş cinayetleri, henüz ülkemizdeki öncelikli tartışma gündemi olarak yerini alamamaktadır.
Bugün de Tuzla tersanelerindeki patlama sonucu meydana gelen ölüm haberiyle sarsılmış durumdayız. Tersaneler bölgesindeki bir geminin atık deposunda, basına yansıyan iddiaya göre gaz sıkışması sonucu patlama meydana gelmiştir. Patlama sonucu 1 işçi hayatını kaybetmiş, 1 işçi ise yaralanmıştır. Geçtiğimiz yılın mayıs ayında yine aynı bölgede bir patlama yaşanmış ve 5 işçi yaralanmıştı. Anlıyoruz ki yaşanan patlamalardan ve ölümlerden dersler çıkarılmamaktadır.
Geçtiğimiz hafta, aynı gün içerisinde sonuçları itibariyle çok daha büyük kayıplara yol açabilecek iki büyük patlama daha yaşanmıştır. 7 Ağustos Pazartesi günü Tekirdağ’daki kimya fabrikasında büyük bir yangın çıkmış ve işçilerin tahliyesi sonrasında yangın söndürülmüştür. Aynı gün, Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO)’nin Kocaeli Başmüdürlüğü liman silosunda yaşanan patlamada ise, 12 işçi yaralanmış; sonraki günlerde yaralı işçilerden Ekrem Kalkan’ın kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği açıklanmıştır. Bugün ise patlamadan yaralı halde kurtarılan Elif Dayıoğlu’nun yaşamını yitirdiği açıklanmıştır.
Kocaeli’deki patlama sonrasında yetkililerin yaptıkları ilk açıklamalar patlamanın “toz patlaması” şeklinde gerçekleştiği ve teknik ekiplerin ayrıntılı incelemeye devam ettiği şeklindedir. Ancak patlama sonrasında kamuoyuna açıklama yapan uzmanların bir kısmı, patlamanın nedenlerine dair farklı ihtimallere de dikkat çekmişlerdir. Yetkililerin yaptıkları incelemenin kamuoyu ile şeffaf şekilde paylaşılması ve ilgili meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının da denetimlerine açık olmaları gerekmektedir.
TMO Genel Müdürü tarafından bu büyüklükte bir patlamanın TMO’nun tarihinde ilk defa yaşandığı ifade edilmiştir. Bu açıklama, doğal olarak son yıllarda ülkemizde iş kazaları ve cinayetleri konusunda yaşanan diğer ilkleri akla getirmektedir. Tuzla tersaneleri, Davutpaşa, Ostim, 301 işçinin öldüğü cumhuriyet tarihinin en büyük iş cinayeti olan Soma, Kozlu, Karadon, Ermenek, Esenyurt, Torunlar, Şirvan ve Şırnak’ta gerçekleşen tüm bu iş cinayetleri mevcut iktidar döneminde yaşanmıştır. Her yıl binlerce işçinin çalışırken hayatını kaybettiği ülkemizde, ölümleri ve kazaları önleyecek tedbirler için seferberlik yapılması beklenirken; işçilerin sendikalaşması engellenmekte, grevler yasaklanmakta ve Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB) eliyle işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri taşeronlaştırılmakta, işyeri hekimlerinin eğitim ve sertifikasyonu ile denetleme alanından Türk Tabipleri Birliği’nin dışlanmasıyla iş cinayetlerinin örtbas edileceği düşünülmektedir.
2013’ten bu yana yürürlükte olan 6331 sayılı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası ile, işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) hizmetlerinin nicelik olarak artmış olsa da nitelik anlamında geriye gittiği apaçık bir gerçektir. Yasa ile kurulan OSGB’ler eliyle İSİG alanı piyasalaştırılmış ve bu alanda emek veren işyeri hekimlerinin, iş güvenliği uzmanları ve diğer emekçilerin emeği ucuzlatılmış ve güvencesizleştirilmiştir. İş kazalarında bir düşme yaşanmamış fakat her yıl binlerce iş cinayetinin yaşandığı ülkemizde meslek hastalığına bağlı ölümler istatistikler nezdinde “sıfırlanmıştır”.
İSİG alanındaki piyasalaşma ve denetimsizlik sonucunda, diploma ve sertifika kiralama gibi yasa ve etik dışı uygulamaların ortaya çıktığına dair meslektaşlarımızdan bildirimler gelmekte ve bu şekildeki haberler medyaya yansımaktadır. Meslektaşlarımızın atandıkları işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerindeki hayati sorumluluklarını hatırlatıyor ve sertifika veya diploma kiralaması gibi kabul edilemez uygulamalara karşı 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun bize yüklediği sorumluluk gereği bunların takipçisi olduğumuzu tekrar ifade ediyoruz.