Fransa’da hükümet tarafından meclise sunulan ve toplumsal hareketi bastırmaya amaçlayan bir gözetim toplumu kurmayı hedefleyen yasaya karşı halk sokaklara çıktı.
Fransa’da hükümetin Ulusal Meclis’e sunduğu “Loi Securite Globale” (Küresel Güvenlik Yasası) karşısında son yıllarda Fransa’da büyük toplumsal ayaklanmalar ve eylem dalgalarına sahne olan sınıfsal mücadelesi yeniden ve pandemi kısıtlamalarına rağmen hareketleniyor.
Küresel Güvenlik Yasası'na karşı Paris başta olmak üzere 20 kentte gazeteciler sendikalarının öncülüğünde halk sokaklara çıktı.
Eylem örgütleme özgürlüğünü ve temel demokratik hakları karartan yasanın geri çekilmesini talep eden gazeteciler ve halk Paris, Toulouse ve Marsilya’da meydanlardaydı ve eylemler sırasında polisle çatışmalar yaşandı.
Salgında vaka sayıları ile ölümlerin her geçen gün rekor kırarak tırmandığı, ancak halkı güvence altına almadığı gibi, asıl olarak pandemi süreciyle birlikte halkın daha büyük saldırılara maruz kalan hak ve özgürlüklerini savunmasını engelleyen yasaya, anlamsız tedbir ve kısıtlamalara karşı çıkan Fransa halkına karşı sermayenin temsilcisi konumundaki Emmanuel Macron hükümeti, ülkede özellikle ikinci yılını dolduran Sarı Yelekliler ile CGT öncülüğündeki işçi sınıfı hareketine karşı kalıcı eylem yasağı ve polise benzersiz sıkıyönetim yetkileri tanıyan Küresel Güvenlik Yasası adlı çok maddeli tasarıyı devreye soktu.
Yasa, halkın haber alma ve eylem örgütleme haklarına karşı darbe niteliğini taşıyor. 17-20 Kasım tarihleri arasında Ulusal Meclis’te oylanan ve maddeleri kabul edilen yasada, Sarı Yelekliler eylemlerinde sayısız örneği görüldüğü üzere, halka saldıran polisleri görüntülemek ve görüntülerini yaymak suç kapsamına alınıyor. Fransa’da 17 Kasım 2018’de başlayan ve hükümetin kemer sıkma önlemleri ile akaryakıt fiyatlarına zam yapma gibi saldırılarına karşı başlayıp muazzam bir ayaklanma ve eylem seferberliğine dönüşen Sarı Yelekliler eylemlerinde, halk hareketini sindirmek için görevlendirilen polisin aşırı ve yasa dışı güç kullanımı nedeniyle en az 11 kişi ölmüş, en az 24 kişi polisin gaz fişekleriyle yüzlerini hedef alması sonucu gözünü kaybetmiş ve 4,500’den fazla kişi ise yaralanmıştı.
Yasanın, polislerin görüntüye alınıp yayınlanmasını bir yıla kadar hapis ve 45,000 avro para cezasına çarptırmayı içeren 24. maddesi, Fransa kamuoyu, siyasal ve hukuki örgütlenmeler ve insan hakları kuruluşlarınca başlı başına “yoruma ve keyfi kullanıma açık bir hak ihlali” olarak değerlendiriliyor Böylelikle yurttaşlar, polis tarafından işlenen suçlara dair kanıt sunamayacak. Polise tüm kameralara erişme ve toplumu gözetleme yetkisi!
Yasanın 21. ve 22. maddeleri ise polisin hareketli kamera veya dron kamera kullanarak yurttaşları gözetleyebilmesini içeriyor. Buna göre eskisinden farklı olarak tüm toplumsal olay kayıtlarına ulaşabilecek olan ve hem hareketli kameralar hem de dron kameralarla toplumsal eylem ve organizasyonları gözetleyebilecek olan polis, kolaylıkla arşiv ve yeni kayıtları işleyerek fişlemede bulunabilecek.
Yasa, dron kameralar ve kamusal alanlarda yer alan tüm güvenlik kameraların akıllı yüz tanıma yazılımlarına bağlı sistemlerle birlikte çalıştırılmasını da içeriyor. Dahası, polise sadece devletin ve kolluk kuvvetlerinin sahip olduğu kamera görüntülerini değil, örneğin bir mağazanın, bir apartmanın veya herhangi bir şahsın sahip olduğu kamera görüntülerine de erişme izni tanıyan yasa, Fransa’da sokak hareketliliğini bastırabilmek uğruna devasa bir gözetim toplumu oluşturmak anlamına geliyor.
Özellikle 2015’ten sonra sınıflar mücadelesinin şiddetlendiği ve çeşitli görünümler alarak aralıksız devam ettiği Fransa’da, halk hareketi kuvvetlendikçe Fransız hükümeti terörle mücadele yasasını da pek çok kere güncellemeye başvurmuştu.
Fransız hükümetinin kalıcı darbe niteliğindeki son Küresel Güvenlik Yasası, sermayenin siyasal temsilcisi olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, toplumsal desteği tükenmesine rağmen Fransa’daki sınıflar mücadelesinin geleceğine hazırlığı olarak görülüyor.