Çekin O Kirli Ellerinizi Üzerimizden!

Yine mülteciler, yine zulüm, açlık çaresizlik ve sokakta yaşam!

Şimdi ise Avrupa’nın en büyük mülteci kampı Moria, herkesin gözü önünde toz ile duman oldu. İnsanlar sokaklarda yaşam mücadelesi veriyor.

Devletin kaynakları yetersiz. Dışardan gelen yardımlar insanların ihtiyaçlarının sadece onda birlik kısmını tamamlıyor. Bu sürecin yaşanılacağını Humanright360 yıllar öncesinden tahliller yaparak anlatmaya çalışmıştı. Ama hiçbir yetkili bu haykırışlara kulak vermedi. Humanright organizasyonunun paylaştığı yazıda Moria'daki gelişmeler hakkında okuduğumuz, gördüğümüz ve öğrendiğimiz her şey bir tuzak.

Bunun nedeni, zaten uzmanlar ve analistler tarafından yazıldığı gibi, bunun yapılması gereken matematiksel bir kesinlik olmasıydı.

Binlerce insanı insan olmayan, düzgün olmayan, sürdürülemez hale getirdiğinizde -sonunda- koşullar, 'kötülük' getirecektir. Biz bunu hemen hemen her gün dile getirdik. Sadece humanright360 olarak değil, bizimle birlikte bir çok yardım kuruluşu organizasyonlar olarak defalarca söyledik ve uyardık.

Kamplardaki sağlıksız yaşam şartları insanları koruyamaz. Devletin tek yaptığı şey insanları içeri hapsetmekti. Ve bunu sözde koruma fantezisi ile yapıyordu. 'İçeriden dışarıdan' koruma fantezisi.

Moria'nın yönetim trajedisi, uzun vadeli bir entegrasyon planının olmaması ve sosyal deney olarak uygulanan aşırı politikalar, bizi bugün olduğumuz yere getirdi. Yangın faciasıyla birlikte Covid-19 salgını da facianın başka bir boyutu. Unutmayalım ki oradaki insanlar hem Covid-19 ile hem de açlık sefalet ve sokakta kalma mücadelesi veriyor. Hiçbir tutunacak dalları yok!

Humanright360 Derneği'nin açıklaması bu şekildeydi.

Bugün aldığımız haberlerde ise insanların çoğu mezarlıklarda, sokaklarda yatıyorlar. Mülteci çocuklarından yaklaşık 200'ü kayıp... İnsanlar yardım elinin uzatılmasını bekliyor.

Bir grup mülteci ellerinde dövizlerle protesto eylemi yaptı. “Özgürlük İstiyoruz” sloganları sokaklarda yankı yaptı.



Moria’da Cehennem Sokaklarda Ve Tarlalarda Devam Ediyor!

Moria’da yaşam mücadelesi veren mültecilere, bir de Yunan hükümetinden baskı uygulanıyor.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa’nın en büyük mülteci kampı Moria’da çıkan yangında, bütün kamp alanı küle dönmüştü. Bu nedenle 12.500 mülteci sokaklarda, yol kenarlarında ve mezarlıklarda yaşam mücadelesi vermeye çalışıyor.

Söylemler, yangının bir provokasyon olduğu yönünde. Türkiye-Yunanistan savaşının eli kulağında olduğu günlerde Türk istihbaratının olayla ilgili olduğu söylentileri dolaşıyor Yunan fısıltı gazetesinde. Yunanistan Savunma Bakanı açıklamasında, “hiçbir şekilde ulusal güvenliklerini sarsacak bir şeye girişmeyeceklerini” söylüyor. Adaya çevik kuvvet polisleri ve askeri birlikler gönderildi.

Gönderilen polisler çöp boşaltım merkezine kurulan çadırlara baskı ile mültecileri yerleştirmeye çalışıyor. Mültecilerin barınması için komisyon başkanlığının önergesi olan “gemilerde barınma” ve “belediyelerin hizmet verme” önerileri hükümet tarafından reddedildi. En son olarak, gönderilen Kızıl Haç, Humanright360 gibi derneklerin yardımları, insanların ihtiyaçlarının sadece ufak bir kısmını karşılayabildi.

Çoğu insan aç ve susuz, kucağında bebeklerle, yangından kurtardıkları battaniyenin üzerindeki benzersiz malzemelerle ve yangın anında giydikleri kıyafetlerle hayatta kalmaya çalışıyor, bebekleri için bir şişe su ve biraz süt istiyorlar. Ordu tarafından dağıtılan kumanyalar 12.500 kişinin sadece 500'üne yetebildi. Geride kalanlar ise kötü koşullarda yaşam mücadelesi veriyor

Midilli’deki BMMYK (Birleşmiş Milletler) hazırda bulundurduğu derme çatma çadırları dağıtmaya hazırlanıyor. Bu çadırların kurulacağı yerler Moria'da bulunan çöp alanları olarak gösteriliyor. Moria’da bulunan iki küçük köy belediyesi ise yardımlarda katkı sunamayacaklarını açıkladılar. Gerekçe ise bütçelerinin olmaması ve kendi insanlarını covid-19'dan koruma önlemleri. Hükümetin Ege Genel Sekreterliği salonunda yaptığı basın toplantısında; ilk yangından kurtulan tüm çadırların yanı sıra, yangının çıkmadığı yerlere yerleştirilecek yeni çadırlara Moria'daki mültecilerin bir kısmının yerleştirilmesi planları duyuruldu. Bunun yanı sıra söndürülemeyen alanlarda, özellikle Eleonas'taki alanda çıkan kıvılcımlar tekrar yangınlara neden oldu. Geriye kalan çadırlar da yangında zarar gördü.

Öte yandan yardım kuruluşlarının çağrısıyla yaklaşık 5000 mülteciyi barındıracak olan iki büyük feribotun getirilmesi, Yunan hükümeti tarafından engellendi. Bu feribotların, yaşanılabilecek “Türk-Yunan savaşı”nda ilk yardım gemileri olarak kullanılacağı açıklandı hükümet çevrelerinden.



Kalıcı Bir Çözümün Bulunması İçin Hükümet Göreve

İçişleri Bakanı T. Theodorikakos, "vatandaşların sağlığının korunmasının yanı sıra ulusal güvenliğin gerekliliğine" atıfta bulunarak, “hepimiz koşullara karşı koymalıyız "dedi.

SKAI'ye yaptığı açıklamada, bir gün öncesine kadar her şeyin çözüleceğine dair sihirli bir imajı aktarmaya çalışan Göçmenlik ve İltica Bakanı da, üç ana öncelik olduğunu belirterek: "yardımların devamı, çadırların kurulumu ve savunmasız ailelere ulaşmak” dedi. Öyle ki,"akşama kadar evsiz aileler sokaklarda kalmayacak" dahi dedi.

Moria’daki mülteciler ise İçişleri ve Göçmenlik Bakanlıklarının açıklamasını yalanladı. Kaç gün geçmesine rağmen yardım alamadıklarını facebook hesaplarından açıkladılar. Diğer taraftan Çevik Kuvvet Polis Amirliği (MAT) olayları, "ulusal güvenlik sorunu “olarak değerlendirdi. “İnsanlık ve halk sağlığının (Yunan halkının korunmasına ilişkin ciddi sorun)" olarak nitelendiren ve acil destek isteyen amirlik, çağrısında ulusal seferberlik istedi.

MAT Amirliğinden gelen diğer açıklama ise, hükümetin gerici faşist yüzünü açıkça ortaya koydu. MAT açıklamasında “Bu savunmasız olarak görünen göçmen mülteciler, kendilerine ev sahipliği yapan ülkemize saygı duymuyor ve sürekli sorun çıkartıyorlar. Hükümetimizin sunduğu imkanları yok ederek her türlü çözümü ateşe veriyorlar” diyor ve devam ediyor, “mültecilerin düşüncesi 'eğer kampı ateşe verirsek hükümetin kendilerini özgür bırakacakları' idi, ama yanıldılar! Kesinlikle istedikleri şey olmayacak ve Ada'da ne şartlarda yaşarlarsa yaşasınlar, bu sefaleti yaptıklarıyla çekecekler”...



Yunan Meclisi Çadırların Devlet Arazisinde Kurulmasını Reddetti!

Bakanlar Kurulu açıklamalarında Ada'nın belediye başkanlarının ve valisinin sürekli olumsuz tutumuna atıfta bulunarak, evsiz mültecilerin geçici olarak barınması için en ufak bir arazi imtiyazını kabul etmeyi reddetti.

Belediye başkanı Taxiarchis Verros, 9 Eylül Çarşamba öğleden sonra aynı sonuçsuz toplantıya atıfta bulunarak, kişisel sosyal medya hesabından şunları yazdı: "Çok zor bir öğleden sonra. Yalnızlık çok zordur... Özellikle herkes sizin için bir felaketi adil bulduğunda. Bir istisna dışında. Ancak baskı artık inanılmaz ve yol çok zorlu. İdari düzeyde, birinci derecede özyönetim düzeyinde radikal değişiklikler olasılığı artık ciddi bir zorunluluktur. Biraz sonra dönüp şunu not edin: Batı Midilli Belediyesi kaldırılırsa sorunun çözüleceğini kim düşünürse, derin bir üzüntü içinde olacağız. Muhtemelen vatandaşlar yardım sınırlarına ulaştığının farkında değiller!

Yunan Meclisi, Midilli Belediyesi'nin özyönetim hakkının elinden alınması ve yetkinin tamamıyla hükümete bağlanması için çalışma başlattı.

Bilinenlere göre, Batı Midilli Belediyesi'nin idari sınırları içinde yeni bir kampın oluşturulmasını istemesi konusunda meclise baskısı sürekli yoğunlaşıyor ve hükümet yeni bir mülteci kampını tehdit olarak düşünüyor. Ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için belediye yönetimini ortadan kaldırmayı planlıyor. Hükümetin düşüncelerine göre Moria'daki yangından sonra, mültecilerden kesin olarak kurtulmak için meclisin hem belediyelere karşı, hem de mültecilere karşı seferberlik ilan etmesi gerektiğini açıklıyoır. Bütün polis ve askeri kuvvetleri bu şekilde yönlendiren hükümet, yaşanan bu süreci fırsata dönüştürmeye çalışıyor.

Böylelikle, polis ablukalarının içinde ve onun “hoşgörüsü altında”, abluka altındaki Moria'da ve Panagioudas kavşağında, aşırı sağcı milislerin yeniden ortaya çıkması sağlanacak. Ve bu faşist grupların yardım kuruluşlarına açıktan saldırı, taciz gibi şeylerin önü açılacak.



Yunanistan Yardım Kuruluşlarından Ortak Dayanışma Çağrısı

Midilli'nin Moria kentinde Karşılama ve Tanımlama Merkezi'ni yıkan yangının ardından 30 sivil toplum örgütü, Yunanistan Hükümeti'ne barınaklarını kaybedenlere derhal yardım çağrısı yaptı. “Aralarında pek çok çocuk ve risk altındaki grupların da bulunduğu mülteciler, dikkatli bir şekilde ana karadaki güvenliğe nakledilmelidir” diyen yardım kuruluşlarının şiarı: “Mülteci ve Sığınmacıları Ana Karadaki Güvenliğe Aktarın, İnsan Haklarına Saygı Güç Kullanımından Önce Gelmelidir” oldu.

Refakatçisiz çocuklar, hamile kadınlar, engelliler, tıbbi ve ruhsal sağlık sorunları olan kişiler ve yaşlılar dahil olmak üzere, risk altındaki grupların transferine öncelik verilmelidir. Covid-19 testi pozitif çıkan kişilere, gerekirse karantina süresi, sağlık bakımı ve hastaneye yatış için güvenli barınma sağlanmalıdır.

İnsanları Midilli'den Yunanistan anakarasına taşımak, mülteciler ve sığınmacılar için mevcut birçok barınma tesisinin tam kapasitede olduğu gerçeğini ele alacak acil çözümler bulmayı gerektiriyor. Yunan makamlarını, AB'den gelenler de dahil olmak üzere mevcut tüm kaynakları en üst düzeye çıkaran tutarlı bir plan üzerinde çalışmaya çağırıyoruz ve Avrupalı liderlere sığınmacıların kabulü ve desteklenmesinin sorumluluğunu her zamankinden daha fazla paylaşmaları çağrımızı yeniliyoruz.

Bu zor zamanlarda, insan haklarına saygının Moria'daki yangına verilen tepkinin merkezinde yer alması ve yetkililerin güç veya kışkırtıcı dil kullanımına başvurmaması, bunun yerine gerginliği azaltmak için uygun adımları atması son derece önemlidir” denildi.

Yunanistan'dan Bir Mücadele Birliği Okuru