Selvi Boylum Al Yazmalım: Bitmemiş Türküm Benim
Aytmatov’la bundan yıllar önce Selvi Boylum Al Yazmalım kitabı ile tanıştım. Bu tanışıklıkta elbette hepimizin izlemekten bıkmadığını düşündüğüm Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ın oynadıkları, Aytmatov’un aynı adlı eserinden uyarlanan sinema filminin etkisi büyüktü. Bugün bile herhangi bir kanalda rastladığımda bir süre de olsa bakmadan geçemediğim, her zaman severek izlediğim bir filmdir. Sevgi nedir gerçekte, diye soran Asya’nın sorusuyla her birimiz sarsılmadık mı? Bir yanda yaşanmamış bir aşk, diğer tarafta ilmek ilmek örülmüş emek… Asya hangisini seçmeliydi? Kimimiz aşk dedik, kimimiz emek… Asya ise oğlunun baba bellediği kişiyi seçmişti, onlara emek vermiş kişiyi seçmişti. Aşk sorumsuz davranmış, kendi bencil duyguları peşinden gitmişti. Aşkın yürekte fırtınalar estiren deli rüzgarları ne kadar etkili olursa olsun, emeğin o kendi halinde, doğal, sıcak sımsıcak çabası kazanmış, Aytmatov bu eseriyle emeğe güzelleme yapmıştır.
Elveda Gülsarı
Tanabay, Çora ve yağız at Gülsarı’nın hikâyesinin anlatıldığı Elveda Gülsarı ise ikinci okuduğum kitaptı ve Selvi Boylum kitabından daha da çok etkilemişti beni. Tanabay, delidolu bir gençlik yaşamış, iyi niyetli, çalışkan bir adamdır. Devrim yıllarında yer almış, ikinci emperyalist paylaşım savaşına katılmış, inanmış bir sosyalisttir. Demir ustasıdır Tanabay, ama o anda toplumun ihtiyacı başkadır ve arkadaşı Çora’nında ısrarı ile çok sevdiği mesleğini bırakıp, yılkıcılığı kabul eder. Gülsarı ile bu yılkı çobanlığı sırasında karşılaşır ve aralarında kopmaz bir bağ kurulur. Gülsarı az bulunur cinsten bir attır, Tanabay onunla nice yarışlar kazanır. Bölgeye gelen bir yöneticinin Gülsarı’nın namını duyup onu istemesi Tanabay’da ilk kırgınlığı yaratır. Gülsarı ise her seferinde ona geri kaçar. Olmadık acılar yaşatılır Gülsarı’ya, aynı zamanda Tanabay’a. Ama Tanabay bir gün olsun görevlerini ihmal etmez.
Tam yılkıcılığa alışmışken bu kez Tanabay’dan koyun sürülerine bakması istenir. Hiç bilmediği bu işin kendisine verilmesine kızar, öfkelenir, kabul etmek istemez ama sonunda yanına birkaç genç alarak dağlara doğru, hiç bilmediği koşullara doğru görevi devralır. Koyun sürülerinin nasıl bakılacağını deneye yanıla öğrenir. Koşullar zordur ama o elinden geleni yapar. Eser boyunca Tanabay’ın bu çabasına tanık oluruz. Gençler dayanamaz ağır koşullara ve işleri yüzüstü bırakıp kaçarlar. Ağır hava koşulları, yöneticilerin sorunlara duyarsız kalması, ihtiyaçları anlamaması sonucunda büyük bir felaket yaşanır. Tam sürünün kuzulama döneminde öyle bir fırtına çıkar ki tüm sürü telef olur. O anda yaşadığı acıya tanık oluruz. Tanabay bu acı ve çaresizlik içinde kıvranırken, Çora ve bir yönetici çıkagelir. Büyük bir öfke patlaması ile Tanabay bağırıp çağırır, onları suçlar. Ve bu davranışı onun devrim düşmanlığı olarak adlandırılıp yargılanır. Bu süreç partiden atılmasıyla sonuçlanır. Buna sessiz kalan Çora’ya küser ve bir daha yanına uğramaz.
Yıllar sonra, Çora, ölüm döşeğindeyken arkadaşı Tanabay’ı görmek ister. Öyle kırgındır ki Tanabay, gidip gitmeme konusunda çok düşünür. Sonunda atlar Gülsarı’ya ve arkadaşına doğru yola düşer. Ama arkadaşının son sözlerini duyamaz, o sözleri Çora’nın oğlu aktarır. Çora’nın isteği, parti kartını Tanabay’ın götürüp merkeze teslim etmesidir. Amacı, parti üyeliği haksız yere düşürülen Tanabay’ın kendi gözünde hala bir partili olduğunu hem Tanabay’a hem de tüm partiye ilan etmektir. Gecikmiş bir özürdür Tanabay’dan.
Tanabay ve Gülsarı yaşlanmıştır. Yol boyunca yaşlı adam geçmişe döner, kendiyle, yaşadıklarıyla, eksikliklerle hesaplaşıp durur. Tüm bu hikâyeyi Aytmatov bize Gülsarı ile Tanabay’ın çıktıkları yolculuk sırasında, geriye dönüşler şeklinde anlatır. Yolculuğun sonunda Gülsarı ölür ve Tanabay’ın bir tek isteği kalır, o da partisine geri dönmektir. Yalnız bir kuş gibi ölmek istemez ve Çora’nın oğluna ulaşıp ona şunları söylemeye karar verir: “…rahvan at Gülsarı’yı anımsıyor musun? Anımsayacaksın mutlaka. Babanın parti kartını Bölge Parti Komitesine götürürken ona binmiştim. Bana o görevi sen vermiştin. Dün akşam kasabadan dönüyordum, o eşsiz rahvan atım yolda öldü. Bütün gece onun yanı başında oturdum, bütün yaşamımı yeniden düşündüm. Yakında benim de vaktim erişecek, Gülsarı gibi ben de yol boyunda öleceğim. Oğlum Samansur, benim partiye yeniden girmeme yardımcı ol. Çok yaşamam artık. Her zaman ne olmuşsam, yine öyle ölmek istiyorum. Baban Çora’nun parti kartını Bölge Parti Komitesine benim götürmemi istemesinin nedenini şimdi anlıyorum. Sen onun oğlusun, yaşlı Tanabay Bakasof’u tanırsın” der ve “Tanabay, çabuk ol. Kanatların yorulmadan arkadaşlarına yetiş.” Derin bir iç çekişin ardından Gülsarı’ya veda eder.