Dingo'nun ahırı neresi? Bu soruyu, adında “işçi” kelimesi bulunan bir partinin Genel Başkanı Erkan Baş gündeme getirdi. Galiba burjuva parlamentoyu kastederek, “Burası Dingo'nun ahırı değil” demiş. “Galiba” dememizin nedeni Erkan Baş'ın sözlerindeki belirsizliktir. “Ülke”yi de kastetmiş olabilir. Ama bu ayrımın şimdilik bir önemi yok.
Bir yazıyı rakamlara boğmak, onun okunurluğunu her zaman olumsuz etkiler. Dahası, söz konusu olan toplumsal yaşam olunca, etiyle kanıyla canlı insanlar, rakamların soğuk yüzünde silinip giderler.
Seçimler geride kaldı, “atı çalan Üsküdar'ı geçti.” Hırsız tek başına değildi. Ona yardım eden gözcüleri vardı. Yunancadan alınan güzel bir kavramla “erkete”leri vardı. Malın sahibi uyanır da gelirse hırsızı uyarmak için kıyıda-köşede bekleyen. Görevi, hırsızı mal sahibine karşı “geliyor” diye uyarmak.
Seçimler geride kaldı ve dinci faşist ittifak yönetimde kalmayı garantiledi. Seçimlerin önceden belli sonucuydu bu. “Sandıkla Gitmeyecekler”di; gitmediler.
Bu aralar, istisnasız bütün sosyal reformist partilerin ve uzlaşmacı küçük burjuva partinin dillerine pelesenk ettikleri kavram, “sandığa sığma”mak...