Aralık ayında 6 yaşında iki çocuğun trajedisi, insani duyarlılığa sahip herkesin ciğerlerini kavurdu. Çocuklardan biri açlıktan öldü, diğerinin ise anne-babası tarafından yıllarca tecavüzcüye sunulduğu ortaya çıktı. Dinci faşist yönetimle temsil edilen tekelci kapitalist gericiliğin geldiği yeri özetleyen iki acı olay... Birine sefalet damgasını vurdu, diğerine çürüme... Sermayenin alnına kazılı, silinmez iki damga.
Yaklaşık on yıl önce, yine Paris'te, Kürt halkının üç devrimci evladı, sonradan MİT'in organize ettiği ortaya çıkan bir faşistin saldırısıyla katledilmişti.
Hatırlayalım ve unutulmasına izin vermeyelim: Hayaller ne idi? Kısaca, “Şam Emevi Camii'inde Cuma namazını eda etmek”ti.
Nasıl olacaktı bu? Ya Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad “Müslüman Kardeşler” adındaki dinci faşist çeteyi iktidara ortak edecekti ya da Türkiye, emperyalist devletlerle birlikte toplayıp örgütlediği dinci faşist çetelerle Esad yönetimini devirip iktidarı dinci faşist çetelerin eline verecekti.
Yapılıp yapılmayacağı henüz belirsiz olan genel seçimlerin tarihi yaklaştıkça dinci faşist yönetimin baskı ve terörü de artıyor.
Son bir kaç gün içinde faşist baskı ve terörün nasıl adım adım ağırlaştırıldığını şu haberlerde görüyoruz. Önce, tutsak ve kayıp yakınlarının yapmak istedikleri bir gösteriye polis saldırıyor; HDP eski milletvekili ve şimdinin HDP İstanbul İl Eş Başkanı Ferhat Encü'ye tokat atıyor. Arkasından Polis, HDP İstanbul İl binasını abluka altına alıyor.
Mahkemenin İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verdiği mahkumiyet kararı, bütün burjuva muhalefeti İmamoğlu'nun arkasında birleştirmiş görünüyor.