Kazdağları’nda yaşanan doğa katliamı, herkesin gündeminde. Kimileri artık ülkenin akciğerlerine, doğal kaynaklarına daha fazla zarar gelmesin diye güçleri yettiği oranda çabalarken, kimileri de bunu nasıl aklarız, ceplerine daha fazla para girsin diye gözü hiçbir şeyi görmeyenleri nasıl haklı çıkarırızın derdinde.
Dün (9 Ağustos) pek çok haber programında Hatay Reyhanlı’da ard arda yaşanan patlamalar vardı. Sebebi açıklanmayan patlamaların askeri mühimmat sahasına yönelik eylemler olduğu öğrenildi.
Erzurum’da inşaatı devam eden 750 kişilik bir öğrenci yurdunda çalışan 67 işçi, Kurban Bayramı için memleketlerine gitmeden önce, yüklenici firmadan maaşlarını yatırmalarını istedi. Ancak sadece 15 günlük maaşları yatırıldı. Bunun üzerine inşaatın çatısına çıkan işçiler inşaat girişiminde bulundu.
DİSK Genel-İş Sendikası ile belediye yönetimi arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, belediyenin dayatmalarını sendikanın kabul etmesiyle imza aşamasına gelirken, sözleşmenin son hali işçilerin tepkisiyle karşılaştı.
Hak İş, işçilerin değil patronların haklarını koruyup kolladığını bir kez daha HiltonSa grevi ile gösterdi.
5-6-9 Ağustos günleri İstanbul’da yapılan 3 sabotaj eylemini üstlenen HBDH milisleri, bir açıklama yaparak eylemlerinin sömürü ve sömürge düzenini koruyan, ondan beslenen, toplumsal örgütlenmesini gerçekleştiren yapılar ve kişiler hedef aldığını söyledi.
Faşist devlet, Suriye'den Libya'ya kadar geniş bir coğrafyada savaş kışkırtıcılığı yapıyor; attığı her adımda savaşı körüklüyor. Eğer "bu rüzgar böyle eser" ve "bu hızar da böyle keserse" Türkiye'nin Ortadoğu'da ya da Doğu Akdeniz'de kendisini daha büyük bir savaşın içinde bulması kaçınılmaz.