“Hiroşima'da öleli / oluyor bir on yıl kadar / Yedi yaşında bir kızım, / büyümez ölü çocuklar. / Saçlarım tutuştu önce, / gözlerim yandı kavruldu. / Bir avuç kül oluverdim, / külüm havaya savruldu”
6 Ağustos 1945 sabahı 08.00 sularında Hiroşima radyosu B29 tipi bir bombardıman uçağının Hiroşima’ya yaklaştığını duyurdu ve 08.15’te Enola Gay yarıçapı 0,7 metre boyu 3 metre olan Little Boy (Küçük Oğlan) lakaplı atom bombasını Hiroşima üzerine bıraktı... Yaklaşık 45 saniye sonra bomba Shima Hastanesi’nin 570 metre yukarısında infilak etti. Çapı 230 metre, sıcaklığı 4000°C olan bir alev topu saniyede 440 metre hızla her yöne doğru genişlemeye başladı. 30 saniyede 12 kilometrelik bir alana yayılan bu şok dalgaları, patlamadan 8 dakika sonra 9000 metre yükseklikte o artık herkesin bildiği mantar bulutunu oluşturdu...
Nagazaki ve Hiroşima'ya atılan atom bombaları olay anında doğrudan ve olay sonrasında dolaylı olarak 150 bine yakın kişinin ölümüne sebep oldu. Atıldığı yerde canlı yaşamını, doğal yaşamı yok etti... Ve ABD başkanı Truman, büyük bir riyakarlıkla “sivil hayatları kurtarmak için kullandık atom bombasını” diye konuşuyordu 150 bin sivili bir anda öldürdükten sonra!
Tarih kitabından alınma satırlar... Tarihte ilk kez ABD’nin kullandığı -ABD ve Avrupalı emekçilerin kullanımını engellemek için tüm güçleriyle mücadele vermesine rağmen- atom bombalarının dehşeti rakamlarda değil, usta şairin satırlarında saklı... Kullanılmasının ardından geçen onlarca yıl sonra bile ne facianın yaşandığı topraklar ne de bu faciadan sağ kurtulanlar yaralarını saramadı...
Bugün insanlar tüm dünyayı yok edebilecek güçte bombalar üretmeyi sürdürüyor. Yeryüzünden ve uydulardan kıtaları yeryüzünden silebilecek güçte bombalar... Nazım haykırıyor hala: "çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında / arkalarında bir avuç kül bile değil / arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan." Hiroşima’yı, Nagazaki’yi unutmayalım ki, yenileri yaşanmasın...