Küba Referandumu: Bazıları İçin Aldanış Diğerleri İçin Onay

Küba, 25 Şubat'ta yeni Küba Anayasası'nı destekleyen bir zaferi müjdeleyen seçimlere gitti. Oranın bu kadar yüksek olması sürpriz olmamalıydı.

Sonuçlar referandumdan bir gün sonra 25 Şubat'ta, Pazartesi öğleden sonra saat 4'te açıklandı ve mükemmeldiler. Bununla birlikte, halkın anayasa taslağını yenileme imkanının olduğu (ki yaptılar ve onu "sol"a çektiler!) tartışmaların sürdüğü sırada geçen Eylül-Ekimde benim Küba'ya yaptığım seyahate ve Ocak’ın sonu ve Şubat’ın başı gibi Havana'ya yaptığım seyahate dayanarak, bu pozitif sonuçlara hiç de şaşırmadım.

Kampanya ve oy verme işlemleri çok güç koşullar altında gerçekleşti. Pozitif bir sonuç çıkmasına karşı olan ABD'deki ve Küba'nın kendi içindeki çok değişik kesimler, Küba’nın sosyalist seçeneğine karşı ideolojik, politik ve kültürel savaş vermek için yakın tarihin en zalim örneklerini oluşturdular.

Örneğin Havana'daki eski bir Kübalı diplomat ve akademik devlet görevlisi, oylamadan hemen önce tüm medyada boy verdi ve "Tüm bu propaganda (Evet için) insanların evet oyu vermesi için güçlü bir baskı ve eğer siz hayır oyu veriyorsanız, sizinle ilgili bir yanlışlık vardır imajı yarattı... Buradan diyebilirim ki, eğer siz hayır oylarını, boş oy pusulalarını ya da geçersiz oyları, katılmayanları üst üste eklerseniz toplamda %20-30 arası bir yerde olacaktık... Bu, kullanılan oyların sadece %60'ının "evet" olduğu anlamına gelecekti. Ve geçerli oylar %70 ve %80 arasında olacaktı; %97 değil (1976 yerel referandumunda olduğu gibi)... Ülke o günden bugüne değişti."

İlkin, hiç kimse 1976 referandumunun sonuçlarıyla (yaklaşık %97 seçmenin %97'si anayasadan yanaydı) 2019 referandumununkileri karşılaştıramaz. Böyle yapmak bilerek ya da bilmeyerek var olan süreci itibarsızlaştırmada çıtayı yükseltme amacına hizmet eder. 2019 yılıyla karşılaştırıldığında 1976'nın tarihsel koşulları tamamen farklıdır ve bu kısa yerin konusunun çok ötesindedir.

Gerçekte, her beş yılda bir yapılan ulusal seçimlere katılım, 1993 yılından beri düşüyor. 1998'de %99,57'den %98,35'e, 2003'te %97,64'e, 2008'de %96,89'a,2 013'te en belirgin düşüşle %90,88'e ve 2018'deki son seçimlerde daha güçlü bir inişle %82,9'a.

Yukarıda aktarılan ilk kaynak olarak aynı damarda, Havana'da "hayır" için ya da en azından katılmama (ya da her neyse) için aktif bir şekilde kampanya yürüten akredite olmuş bir yabancı gazeteci, Küba’nın "değiştiği" ve sosyalizmden uzaklaşmaya başladığı peşin hükümlü sanısında bahse tutuşuyordu (Bu arada, Küba'nın seçim sürecine müdahale etsin diye kimse bu gazeteciyi görevlendirmedi!). Şöyle başlıklar geçti: "Kübalılar, anayasa oylamasında eşi görülmemiş bir muhalefetin dile gelmesini umuyorlar" ve şöyle içerikte şeyler: "Yeni anayasaya karşı olanlar, oyların %25'ine ulaşabilir, bir Kübalı analist söyledi, asıl yükseliş, sayılmış oyların düşük basit rakamlarından olacak."

Üçüncü bir örnek, CNN Havana muhabirinin cesaret ettiği şu başlık: "Sosyalizmin bir geleceği var mı? Kübalılar sandığa gidiyorlar" şöyle devam ediyor: Milyonlarca Kübalı "evet" demeye hazırlanıyor- ya da Havana öyle umuyor ."

"Havana umuyor" derken? Sanki milyonlarca Kübalı anayasa tartışmalarına katılmamış, gerçekte onlar, sosyalizme daha yaklaşsın diye "değiştirmemiş" ve hatta taslakta çıkarıldığı halde komünizm idealini yeniden eklememişler gibi...

ABD bakış açısıyla yönlendirilen Kübalıların gerçekten sosyalizmi isteyemeyeceklerini dikte eden bu medya anlayışı, "evet" oyunun Kübalılara hükümet tarafından zorla dayatıldığı izlenimi vermeyi amaçlayan ideolojik ve politik savaşın bir parçası. Bunu biraz daha vahim hale getirmek için CNN muhabiri, olağan karşıt kaynaklardan alıntı yaptıktan sonra çok ürkütücü bir notla bitiriyor: "Sosyal medyada dolaşan hükümet yapımı bir videoda, eski Küba casusu ve bir defasında ABD'de mahkum olan Gerardo Hernandez bahsi yükseltiyor: 'Ben ‘evet’ oyu vereceğim; çünkü iki grup var: ‘evet’ ve ‘hayır’ diyor’. ‘Bizi ‘Hayır’ oyu vermeye çağıranlar, Küba’nın hain düşmanlarıdır.'

Oo, Kübalılar çok korkuyorlar! Büyük Birader izliyor! Bunun gibi daha bir çok örnek var".

Sonuçlar nedir ve neden bu falcılar yanılıyorlar?

Bunlar yerel seçim kurullarında resmi oy sayımı ulusal çizelgesine göre sonuçlar (Bizzat kendim 1997-98 ve yine 2007-8 seçimleri sırasında tanık oldum, daha şeffafı bulunamaz):

Katılım oranı: seçmenlerin %84,4'ü

Evet: % 86,85

Hayır: % 9

Boş ya da hatalı: %4,5

Katılım oranı yukarıda bahsedilen 2018'de yapılan en son genel seçimlerde % 82,9 olarak kaydedilenden daha yüksek. Seçimlere karşı yürütülen medya savaşının 2018'de yapılan en son ulusal parlamento seçimlerinde 2019 Şubat referandumunda olandan daha az saldırgan olduğu akılda tutulmalı. Bu kültürel savaş dört başı mamur referandum sürecinden önce başladı. Böylece, tersi koşullara rağmen, 2019 Şubat katılım oranı 1993'ten beri ilk defa katılım oranlarının düşüş eğiliminin tersine döndüğünü gösteriyor.

Çok önemli bir faktör: 1976 referandumu o zaman henüz var olmayan sosyal medya üzerinden ABD'nin yönlendirdiği medya saldırılarıyla bu kadar ilgilenmek zorunda değildi.

Bununla birlikte, en önemli sonuç: %86,85 "evet" ve %9 "hayır"dır. Bu çok güçlü bir çoğunluğu temsil ediyor.

Buradan benim ilk değerlendirmem şu ki, bazıları tarafından umulduğu tipte bir değişim olmamasına rağmen Küba gerçek anlamda "değişti" ve değişim süreci devam edecek. Ağustos'un ortalarından Kasım'ın ortalarına kadar taşrada yapılan tartışmalar ve bizzat referandum kampanyası düşünüldüğünde Küba'nın daha sosyalist bir modele doğru değiştiği ve değişmekte olduğu görülebilir.

Bu, onların "pembe dalga" dedikleri bazı düşüncelerin öldüğü ve küle döndüğü düşüncelerinin bir tekrarı olabilir mi? Referandum oylaması, Bolivarcı Devrim'in "insani yardım" adı altında 23 Şubatta ABD yönlendirmesiyle yapılan darbe girişimine karşı kazandığı inanılmaz zaferle aynı hafta sonuna denk geldi.

Bu, Küba ve Bolivarcı Devrim'in düşmanlarının yüreğine korku salan değişimler tarafından temsil edilen Latin Amerika ve Karayipler'de yeni bir uyanışın parçası olabilir mi? Olaylar hızla gelişirken, önümüzdeki hafta ve aylarda göreceğiz. Ben iyimserim.

 

NOT:Kanadalı bir gazeteci, yazar ve eğitimci olan Arnold August'un TeleSUR'un sitesinde 26 Şubat 2019'da yayınlanan makalesinden çevrilmiştir.