Cesaret, cesaret, daha fazla cesaret.. Sömürücü sınıfın egemenliğini yıkmak için ihtiyaç duyulan cesaret şimdi emekçi sınıflarda, ezilen Kürt halkında fazlasıyla var ve üst limiti yok.

Haliyle, gittikçe artıyor işçi sınıfının, emekçilerin, yoksulların, toplumun en çok ezilen kesimlerinin cesareti. Meydan okuyorlar faşizmin, dinci faşist iktidarın zulmüne.

Bir sokak röportajında dinci faşist iktidar aleyhine yaptığı açıklamalar nedeniyle tutuklanan genç kadın yurttaş kapatıldığı Şakran zindanından “Beni korkutamazlar, sindiremezler” mesajını göndermiş. Meydan okuyor cümle iktidara ve faşist güçlere.

Korku bulaşıcıdır denir, doğrudur. Ama cesaret de bulaşıcıdır ve artık bunun sürekli artan örneklerine tanık oluyoruz. Olayların hızı ve yoğunluğu çok şeyi geride bırakıp unutmamıza yol açıyor; fakat unutmamak ve unutturmamak; hatırlatmak zorundayız.

Cihan Kolivar, Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı, “Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla yaklaşık iki yıl önce tutuklanıp kapatıldığı Silivri zindanından çıkarken, şöyle meydan okumuştu:

“Benden önce tutuklanan insanlar da haksız yere tutuklandı, tweet attığı, konuştuğu, şarkı söylediği için. Ben de bu hukuksuzluk silsilenin bir parçası oldum. Ama kimse korkmasın, söyleyeceğini söylesin. Silivri soğuk diyorlar ama hiç soğuk değil. Benim evde kalorifer yanmıyor, burada yanıyor”

“Kimse korkmasın”. Çok açık, faşist devletin zindanları, mahkemeleri, baskı ve terörü kitleler üzerinde caydırıcı etkisini yitiriyor. Bizim seçtiğimiz iki örnektir; oysa böylesi örneklere artık her gün, her saat, binlerle rastlamak mümkün. Bir ayaklanma için gerekli psikolojik eşik gözümüzün önünde işçi sınıfı, emekçi, yoksul kitleler ve ezilen halklar tarafından aşılıyor.

Bu, Haziran Halk Ayaklanması ve 6-8 Ekim Serhıldanı sonrası yeni bir halk ayaklanması yönünde gelişen sürecin kendi içinde yeni bir dönemdir. Buna devrimci dönemin yeni bir aşaması da diyebiliriz. Bu “yeni” devrimci dönem önümüze her devrimci komünistin görmesi gereken yeni görevler koyuyor.

Eğer ufukta yeni bir ayaklanmanın görünmeye başladığını kabul ediyorsanız, hiç vakit yitirmeden bu ayaklanmaya hazırlanmalısınız. Tayin edici zafer için bu zorunludur. Geride bıraktığımız ayaklanma-serhıldan deneyimlerinden çıkarılacak en önemli derslerin başında bu geliyor.

Ayaklanan kitleleri iktidara doğru yürütmenin, iktidarı ele geçirme hedefine doğru yönlendirmenin yaşamsal önemini bizzat yaşadık. Bunu başaramadığımız anda, şimdilerde “Gezi Kahramanları” geçinenlerin bu büyük ayaklanmaları nasıl beş paraya sattıklarını, dinci faşist iktidarı yıkma çağrısı yapmak yerine dinci faşist iktidarın başıyla ne gibi pazarlıklara giriştiklerine tanık olduk.

Korku duvarını yıkarak ayaklanan kitlelere Halk İktidarı, Halk Demokrasisi ve bu yaşamsal adımları atabilmek için Geçici Devrim Hükümeti şiarlarını, sürekli, günlük propaganda ve ajitasyonla götürmeliyiz.

Sosyal reformist partiler, devrimci bir ruh haline sahip emekçi sınıfları etkilemek için “kamulaştırma” sloganı atıyor, holdinglerin önünde zenginlikleri emekçi sınıflara dağıtma gösterileri yapıyorlar. Bu sosyal reformist partilerin amaçlarının emekçi sınıfları aldatmak, oyalamak, düzen sınırları içinde tutmak olduğundan hiç kuşku duyulmamalı. Çünkü, tekelci sermaye sınıfının egemenliği zora dayalı bir devrimle, bir halk ayaklanmasıyla yıkılmadan ve onun yerine halk iktidarı; bu iktidarın yürütme gücü olacak bir Geçici Devrim Hükümeti kurmadan söylenen her söz, yapılan her vaat bir yalandan öteye geçemez.

Gerçek, tam ve kesin zafere açılan ilk kapı, politik iktidarın fethidir. Politik iktidar emekçi sınıflar tarafından zora dayalı bir devrimle ele geçirilmeden, iktidarı yıkılan tekelci burjuva sınıfın her türlü direncini kıracak bir devrimci diktatörlüğü inşa edecek Geçici Devrim Hükümeti olmadan gerçek, tam ve kesin bir zaferden söz edilemez.

Şimdi, korku duvarını yıkmış işçi sınıfının, ezilen Kürt halkının, yoksul kitlelerin, gençliğin ayaklanması önüne bu görevleri koyma zamanı. Bu görevi kim yerine getirebilir?

Kafası karışık ve her karmaşık sorunda sosyal reformist partilerin izinden ayrılmayan oportünist hareketler bu görevi yerine getiremezler. Bu görevi ancak Leninistler yerine getirebilirler ve Leninistler bu görevi yerine getirmede ne kadar kararlı davranırlarsa oportünist hareketleri o kadar etkileme; onları sosyal reformist partilerin etkisinden kurtarma şansına sahip olurlar.

Kararlı, nihai amaç hakkında kafası açık ve net olan; kazanmayı göze alan ve bunu pratik eylemiyle ortaya koyan taraf birleşik devrime, ayaklanan kitlelere önderlik edebilir. “Beni korkutamazsınız, sindiremezsiniz” diyen genç kadının ruh haline sahip kitlelerin bir adım önüne geçerek onlara önderlik etmenin tek yolu, yaklaşmakta olan halk ayaklanmasını görüp ayaklanmanın önündeki görevleri büyük bir açıklıkla ortaya koymaktır.

Kitlelerin açlığı, sefaleti, yoksulluğu derinleşerek sürüyor. Korku duvarını yıkmış kitlelerin söz konusu olduğu topraklarda, bu koşullarda ayaklanma kaçınılmaz. Bunu propaganda etmeli, bunu anlatmalıyız. Ayaklanmanın kaçınılmazlığı, derinliği ve yaygınlığı yanında, ayaklanmanın görevlerini de ortaya koymalıyız.

Günün acil görevi budur.