Rojava Devrimi'nin kapitalist sitemin çökmeye yüz tuttuğunun somut bir örneği olduğunu, bundan sonraki süreci de büyük bir coşku ve moralle ilerleteceklerini belirten Teğmen sözlerine şöyle devam etti, “Emperyalist-kapitalist sitem bir çöküş süreci içerisinde ve bölgesel gerici iktidarlar yıkılıyorlar. Bölgesel olarak gelişen her yeni durum hızla dünyanın her yerine etkide bulunuyor. 21 yüzyıl ayaklanmalar ve devrimler yüzyılı olacak. Dünyanın her yerinde yeni devrimlere tanık olabiliriz. Rojava Devrimi bu sürecin somut örneklerinden biridir. Yapılan her bir devrimin toplumsal bir dayanağı nesnel bir süreci vardır. Rojava Devrimi kendi nesnel sürecinde zaferler kazandı. Bu zafer başta Türkiye Kürdistan olmak üzere Ortadoğu ve dünya halklarına büyük bir moral ve esin kaynağıdır. Yeni bir dünyanın uzak olmadığının, bu köhnemiş sistem dışında insanca bir alternatifin yaşama geçirilebilir olduğunun, mümkün olduğunun ispatıdır.
Rojava Devrimi'nin Birleşik Devrimin gelişmesi açısından katkısı büyüktür. Rojava Devrimini savunmak için yüzlerce, binlerce genç Türkiye’nin şehirlerinden gelerek sürece katıldılar. Devrimin bir çok sürecinde deneyim ve tecrübeler birikti. Ölümsüzleştiler yaralandılar, halkların kanı birbirine karıştı. Bu bağı artık hiç bir güç sökemez! Bizler bu süreçten aldığımız güçle umudu ve geleceği ileri taşımaya kararlıyız. Bu bağ, irade ve ortak mücadele ile faşist devleti paramparça edeceğiz!”
Son olarak devrimin kapitalist sisteme karşı yeni bir alternatif geliştirdiğine değinen Teğmen Ali, devrimi faşizmin yok oluşu ve halkların yeniden doğuşu olarak değerlendirdi. Başta işgalci Türk devleti olmak üzere bütün devletlerin çıkarlarına ters düşen bu yeni sisteme saldırılara karşı Birleşik Devrim Hareketi olarak direneceklerini belirtti. “Rojava Devrimi yalnızca ülkelerimiz için değil dünyanın bütün emekçi halkları için umut oldu. Emperyalist-kapitalist sistem içerisinde onu yaşamsal olarak reddeden bir başka yolu bir başka yaşamı ifade ediyor Rojava Devrimi. Bu anlamıyla, bu özdeki bir devrimi ne emperyalist-kapitalist sistemin kendisi ne de bu sistem dahilindeki devletlerin herhangi birisi kabul edemez. Kendi sistemlerinin yok oluşunu, çöküşünü gördükleri bir örneği elbette ki ya yok etmeye ya da içini boşaltmaya çalışacaklardır.
Rojava Devrimi'nin Türk devleti açısından anlamı ise kendi sömürücü varlığının büyük ve yakın bir tehlike altında olduğundan başka bir şey değildir. Devrimin gelişmesi, başarı kazanması halklarımız için yeni bir yaşamın doğması anlamına gelirken, faşist TC için hemen yanı başında bir yok oluş tehlikesinin var olması demektir.
Sorunuzda belirttiğiniz gibi, Rojava’yı işgal girişimi planları yeni bir durum değil. Efrîn’nin işgalinden sonra bu niyetini ‘güvenli bölge oluşturma’ adı altında daha sıklıkla dile getiren TC, ‘Misak- ı Milli sınırları’ olarak gördüğü yerlere işgal saldırısı başlatmakla bu hayalini gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor. Ve uygun ortamı yakalayıp, sonuç alacağına inandığında saldırmaktan da geri durmayacaktır. Çünkü Rojava Devrimi de, o çokça bahsettikleri ‘Beka Sorunu’nun bir parçasıdır onlar için. T.C, Rojava Devrimi ile Türkiye Kürdistan Birleşik Devrim Mücadelesi arasındaki politik ve pratik bağı en az bizim kadar çözmüş durumdadır. Buna göre önlem almakta, kendini bu tehlikeye göre konumlandırmaktadır. Bu da Rojava Devrimini her türlü araç ve yöntemle rahat bırakmamayı, onu ekonomik, politik veya askeri her yönden boğmaya çalışmayı gerektiriyor. Yaptığı, yapmaya çalıştığı budur…
Devrim kritik bir süreçten geçiyor, faşist TC son süreçte yine Rojava sınırına sığınak yaparak, işgal tehditlerini arttırıyor. Savaş hazırlıklarını boyutlandırmış durumdalar.
Ama Devrimin de planları, Devrimin de hazırlıkları var.
Yaşayıp göreceğiz…
Bu noktada bizim açımızdan söylenecek tek söz, sonuna kadar devrimi savunmaktan vazgeçmeyeceğimizdir.”