Soruyla başlamak istiyoruz. Türkiye ve Kürdistan'da böyle bir devrimci odak ihtiyacı var mı? Yanıtımız belli: kesinlikle, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde böyle bir odak ihtiyacı var ve daha fazlasını söyleyelim, bu ihtiyaç karşılanması çok acil hale gelmiş yakıcı bir ihtiyaçtır.

Bu kanı, bu tespit diyelim, artık sadece Leninistler tarafından değil, sınıf savaşıyla yakından ilgilenen ve bu konuda belli bir birikim sahibi sol/devrimci insanlar tarafından da paylaşılıyor. Dünkü makalemizde bunun bir örneğini vermiştik. Aynı makalemizde böyle bir odağın var olduğunu, henüz işin başında olmasından ötürü zayıf olduğunu ifade etmiştik. Birleşik Mücadele Güçleri böyle bir bir odaktır; önü açık, iddialı, kararlı, faşizm ve kapitalizme karşı mücadeleyi sonuna kadar götürecek cesaret, bilinç ve perspektife sahip bir güçtür.

Birleşik Mücadele Güçleri'nin dünkü açıklaması bu konudaki umudumuzu bir kat daha artırdı. Şöyle deniyordu dünkü açıklamada:

“Biz kapitalist-emperyalist sistemin azgınca saldırılarından kurtulmak için devrimden başka çıkar bir yol yok diye kurulduk”

Evet, emperyalist-kapitalist sistemden kurtuluşun başka yolu yok. Aynı şekilde faşizmden kurtuluşun da başka yolu yok. Türkiye ve Kürdistan emekçi sınıflarını, yoksullarını, işsizlerini, her gün katledilen kadınlarını, geleceği karartılan gençliğini bu cehennem hayatından kurtarmanın başka yolu yok. Kurtuluşun yolu birleşik toplumsal devrimdir. Devam ediyor Birleşik Mücadele Güçleri açıklamaya;

Saldırılarınızın temeli iddialarımızdır. İddialarımızda ne kadar ciddi olduğumuzu göreceksiniz. Bizim bu iktidardan hukuk talebimiz yoktur, adalet talebimiz hiç yoktur.”

Kararlı ve iki ülkenin emekçi sınıflarına, yoksullarına güven verici sözlerdir bunlar. Emekçi sınıflar, yoksullar, her gün katledilen ve on yıllardır katliamcı zulüm altında yaşayan Kürt halkı bu düzenden, bu düzenin politik güçlerinden, iktidarlarından, partilerinden “adalet-hukuk” talep edilmeyeceğini yaşamın kendisinden öğrenmişlerdir. Sosyal reformist politik güçler, buna rağmen, “adalet-hukuk” istemlerini bayraklarına yazarak kitleleri aldatmayı sürdürmüşlerdir. Birleşik Mücadele Güçleri’nin bu çıkışı sosyal reformistlerin kitleleri aldatma cesaretini kıracak; halkların tüm dikkatlerini birleşik devrime çevirecektir.

Cesareti, umudu ve mücadeleyi tüm topluma bulaştırmaya kararlıyız. Boğaziçili öğrencilere, işçilere, kadınlara, Kürtlere, Alevilere, LGBTİ+’lara açtığınız savaşta tarafız. Bu süreçte tutuklanan ve ev hapsinde tutulan herkese mücadele sözü veriyoruz.”

Bu bir meydan okumadır, olması gereken, yapılması gereken, birleşik devrim cephesinde savaşan tüm güçlere moral, güç ve cesaret veren bir meydan okumadır.

Bütün bunlarla birlikte, BMG'nin mutlaka ve hızla, zaman yitirmeden gidermesi gereken eksikliklerine de işaret etmeyi Birleşik Mücadele Güçleri'ne karşı görevimiz olarak kabul ediyoruz. Bu eksikliklerin başında BMG'nin ne için mücadele ettiklerini, zaferi kazanmaları durumunda hangi sınıf için nasıl önlemler alacaklarını şimdiye kadar ortaya koymamış olmaları geliyor. Henüz işin başında olduklarını biliyor ve bu nedenle, sözlerimiz bir eleştiri olarak değil, “içerden” dostça bir uyarı olarak anlaşılmalıdır. Bu küçük parantezden sonra devam edebiliriz.

Devrimci bir hareket emekçi sınıfları, ezilen halkları mücadeleye çağırıyorsa “Birleşme, örgütlenme ve mücadeleyi yükseltme” çağrısı yapmakla yetinemez. Eğer, kitlelerin uğruna dövüşeceği, mücadele edeceği hedefler son derece net ifadelerle belirlenmemişse bu çağrı kitleler için soyut kalmaktan öteye gitmez. Kitleler ne için örgütlenecek, birleşecek ve mücadele edecek? Kitleler, sırf mücadele etmiş olmak için mücadele etmezler.

BMG amaç ve hedeflerini kitlelerin anlayacağı açıklıkta ve kısalıkta ifade etmek zorundalar. Faşizm yıkılınca ne olacak? Yerine ne geçecek ya da geçirilecek? Örneğin, Kılıçdaroğlu, kendisinin ve Partisi CHP'nin dinci faşist iktidarın payandası olduğunu herkesten iyi bilmesine rağmen, dinci faşizmden, kapitalist sömürüden kurtulmak isteyen kitleleri yanına çekmek için yedi maddelik bir program açıklıyor. Açıkladığı şeylerin halklara karşı savaşmış olanların çıkarlarını korumaya yönelik olmasının konumuz açısından önemi yok. Burada burjuva partinin, kitlelerin desteğini almak için kullandığı yönteme dikkat etmek gerekir. 70'li yılların başında Ecevit, emekçi sınıfların desteğini arkasına almak için, tıpkı bugün Kılıçdaroğlu'nun yaptığı gibi, asla yerine getirmeyeceği vaatlerde bulunmuş, “Halk iktidarı kuracağız”, “toprak işleyenin, su kullananın” sloganlarıyla kampanya yürütmüştü.

Buradan çıkarılacak basit ders şudur: Birleşik Mücadele Güçleri, iki ülkenin ezilen, yoksul, emekçi sınıflarının, gençliğin, kadınların gözlerini çevirdikleri, ne dediğine baktıkları bir odak olmak için cesaret, kararlılık, meydan okuma gibi düşmanın savaş azmini kırmaya yönelik şeylerin yanı sıra, iktidarı bir devrimle ele geçirme, tüm iktidarı halkın eline verme, halk iktidarı kurma iddia ve kararlılığında olduğunu; tüm bunları çıkmaz ayın son çarşambasında gerçekleşecek şeyler olarak değil, güncel pratik meseleler olarak ele aldığını ortaya koymalıdır.

BMG, emekçi sınıfların çıkarları için hangi talepleri öne sürdüğünü; örneğin yoksulluğu, işsizliği ortadan kaldırmak için neler yapacağını, bunun için gerekli kaynakları nereden bulacağını, kapitalist sömürü düzenini yıkma işine nereden başlayacağını; alacağı ilk büyük önlemlerin neler olacağını ve sömürücülerin direnişini kırmak için hangi yol, yöntem ve araçlara başvuracağını açıklamalıdır. Milyonların ve milyonların açık, kesin desteği ancak böyle alınabilir.

Ezilenler, yoksul kitleler, işçi sınıfı, sayıları on milyonlarla ölçülen işsiz kitleler, iflasa sürüklenen esnaf, evine ekmek götüremeyen, çocuğuna bir çikolata bile alamayan emekçiler bu düzenden kurtulmak istiyorlar. Yani bir devrim istiyorlar. Tam da BMG açıklamasında ifade edildiği gibi bütün bu karanlık tablodan kurtulmak için başka bir yol yok.

Devrimin zorunluluğunu, kaçınılmazlığını, derinliğini anlatmak çok önemli. Ama en az bunun kadar, yeri geldiğinde bundan da önemli olan şey, ezilen halklara, emekçi sınıflara, devrimle birlikte neler yapılacağını anlatmaktır.

Milyonların yıkıcı enerjisini harekete geçirecek şey budur.