Dinci faşist iktidarın başının diline doladığı sözdür bu; biliyoruz. Fazlası var, “Bay Kemal” gibi ya da “çarkçı Kemal” gibi. Saymakla bitmez.

Buna karşılık, K.K'nın yani Kılıçdaroğlu'nun bu aşağılayıcı üsluba “çelebi” bir üslupla yanıt verip “Allah aşkına” diye başlayan ardı arkası gelmez sorularla yanıt verdiği de herkesin malumu.

İnsan bütün bunlara bakarak aralarında sahici bir kavga olduğuna; KK ve partisinin dinci faşist iktidara gerçekten “muhalefet” ettiğine inanabilir ya da böyle bir düşünceye kapılabilir.

Nitekim kapılıyorlar da. Hem de ciddi ciddi. Sıradan insandan söz etmiyoruz. Parti kurmuş, devrimci ya da sosyalist olduğunu iddia eden çevrelerden, güçlerden söz ediyoruz. Kaç kez, dinci faşist iktidara karşı, KK ve partisini, CHP'yi desteklediler, seçimlerde oy vermeleri için kitleleri sandık başına çağırdılar. Daha da ileri gittiler, kendi partileri dururken, bir belediye başkanlığı kaparız umuduyla, CHP'den belediye başkanlığına, hatta milletvekilliğine aday bile oldular.

Sanki başka alternatif, mesela devrim gibi bir alternatif yokmuş; AKP-CHP arasında bir seçim yapmak zorundalarmış gibi, hep şu kafayla hareket ettiler: “AKP'ye karşı CHP'nin kazanması fena mı olur” Kitleleri KK ve CHP'ye; daha da somutlarsak, örneğin, MHP eskisi olduğu tescilli Mansur Yavaş'a, gerici İmamoğlu'na oy vermeye çağırdılar. Çünkü “faşizmi geriletmek” üzereydiler.

Hep söyledik, hep işaret ettik, olgularla, somut verilerle kanıtladık ki, KK ve partisi CHP, dinci faşizmin payandasıdır. Şu nokta daima hesaba katılmanın da ötesinde, politik tahlillerin merkez noktası olarak ele alınmadan hiç bir doğru tahlil yapılamaz: Türkiye ve Kürdistan'da şiddetli bir iç savaş var ve bu iç savaşı kazanmak için tüm burjuva güçler, burjuva muhalefet, burjuva sınıf vb vb. dinci faşist iktidarın arkasında dizilmişlerdir.

Tüm yetkilerin tek merkezde toplanması süreci, burjuva muhalefete ve sermaye sınıfına, emperyalist güçlere rağmen başlatılmış ve halen sürdürülmekte olan bir süreç değildir. Bu süreç tüm bu güçlerin desteği ve onayı ile başlatılmış bir süreçtir.

Dinci faşist iktidarın Deniz Baykal ve CHP eliyle iktidara taşınmasından ve önünün açılmasından söz etmiyoruz artık. “Adam kazandı” sözüyle Cumhurbaşkanlığı'nın RTE'ye altın tepside sunulmasından, ya da dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla HDP'lilerin zindanlara atılmasında KK ve partisi CHP'nin dinci faşist iktidara desteğinden de... Kürt halkına karşı giriştiği her katliamda, her işgal harekatında sınırsız destek vermesini de bir kenara koyuyoruz. Çünkü tek tek olaylar saymakla bitmez.

Tüm bunların özü şöyle özetlenebilir: Birleşik devrimin önlenmesinde, devrimci gelişmelerin önünün alınmasında; her kritik dönemeçte KK ve partisi CHP, diğer gerici, faşist burjuva partilerle birlikte dinci faşist partinin ve onun başı RTE'nin arkasında hizaya dizilmişlerdir. Onlara tekelci sermaye sınıfı tarafından verilen görev, kritik anlarda dinci faşist iktidarın, onun başının arkasında durma; sair zamanlarda ve önemsiz konularda onunla didişmedir. Görevin ikinci bölümü emekçi sınıfların ve dahi sosyal reformistlerin aldatılması için şarttır.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin çaktığı kıvılcımın dinci faşist iktidarla birlikte düzeni de götürecek bir yangına dönüşmesi tehlikesi belirince bakın KK ve partisi CHP, her fırsatta kendilerini aşağılayan RTE ve dinci faşist iktidara nasıl destek vermeye başladılar.

Örnekleri rastgele sıralayalım. Birinci örnek, CHP'nin sözcüsü Faik Öztrak'tan. Bu adam, dinci faşist iktidarın bir provokasyonu olduğu her halinden belli “Kabe” hadisesini dinci faşist iktidara destek vermek için fırsat belleyerek Boğaziçi'li öğrencilere şöyle yükleniyor:

“İnsanlığın mukaddes değerlerine yönelik hiçbir saldırıyı ve aşağılamayı kabul edemeyiz. Bu alçak provokasyonu şiddetle kınıyoruz. Görünen ve görünmeyen sorumlularının bir an önce ortaya çıkarılmasını bekliyoruz.”

Dinci faşist iktidarın RTE şefliğinde, halkları Öğrencilere karşı kışkırtma girişimine işte böyle omuz veriyorlar.

Destek için sazı Öztrak'tan Kaftancıoğlu alıyor. Hani şu faşistlerin babası Türkeş'in ölüm yıldönümünde evini ziyaret eden CHP İstanbul il başkanı... Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, RTE'nin “Yürekleri varsa...” meydan okumasına “istifa et” çağrısıyla yanıt verip bu çağrı geniş bir kesim tarafından kabul görünce şu açıklamayı yapıyor:

'İstifa et' demeyeceğiz çünkü cumhurbaşkanı seçilmiş, kayyum rektör ise siyasi gerekçe ön planda tutularak atanmış bir kişi. Bu nedenle 'Melih Bulu istifa' diyecek, seçilmiş cumhurbaşkanını ise sandıkta halkın takdirine sunacağız. Halkın iradesine saygı duymayanların anlamasını beklemek zor olsa da durum böyle”

Gelelim sosyal reformistlerin yerel seçimlerde canhıraş destekledikleri Mansur Yavaş ve İmamoğlu'na. Önce, MHP eskisi bir faşist olan Mansur Yavaş:

“Rektör sorumluluğu almadı, hadi gençler siz alın, PKK’ya ve başka terör örgütlerine fırsat vermeyin” Soru soran gazeteci, dinci faşist iktidarın geri adım atmasının bir ayaklanmaya yolaçmasından korkuyor. Her faşist gibi, darkafalı Mansur Yavaş kendinden emin, tahlil yapıyor:

“Hayır bence bir başkaldırıya yol açmaz. Hem okullar kapalı hem de konjonktür buna müsait değil Nagehan Hanım. Mesela bakın dün ODTÜ’de küçük bir grup da kendi rektörlerini protesto etmek istedi ama o tutmaz, zira rektör yeni göreve başlamamış, artık yapay olur. Diğer üniversiteler ile ilgili böyle bir zemin mevcut değil.”

CHP, dinci faşist iktidara desteğini dört koldan veriyor. Sazı biri bırakınca öteki alıyor. İmamoğlu, olası bir yangına karşı itfaiye eri görevini yükleniyor. Haber şöyle:

“İmamoğlu bir yandan da yetkilileriyle görüşmeler yapmakta olduğunu söyleyerek, onlara barışçıl yöntemlerle kendilerini ifade eden gençlere gösterilecek tavırda hoşgörü ve anlayışın esas alınması gerektiğini belirterek, bu konudaki girişimlere ısrarla devam edeceğini de vurguladı.”

Bu kadarı yeter. Hala CHP'yi dinci faşist iktidara karşı, daha doğrusu, faşizme karşı bir demokrasi gücü ve ittifak gücü olarak görenler bu tablodan utanıp ders çıkarırlar mı? Sanmıyoruz. Burjuvaziyle uzlaşma düşüncesi iliklerine kadar işlediği ve bayraklarında “burjuvaziden umut kesilmez” ya da “devrim tamam da ona daha çok zaman var” yazılı olduğu için, sanmıyoruz.

Ama iki ülkenin emekçi sınıfları ve yoksul halkları şu CHP zokasını artık yutmayacaklar.