Emperyalistlerin ve yeni yetme Rus burjuvazisinin “Navalnıy Olayı” ile karşı-devrimci bir oyunun ilk perdesini açtığını 13 Eylül tarihli sayımızda göstermiştik. O zaman, Merkel'den NATO Genel Sekreteri'ne, oradan Fransa'nın Macron'una; İngiltere'sinden Polonya'sına kadar bütün emperyalist ve işbirlikçi devletlerin liderleri, “yıldızlar geçidi” yaparcasına sahne aldıktan sonra birinci perdenin son sahnesinin kapandığını yazmıştık. Sonra eklemiştik:
“Navalnıy zavallısına gelince, ülkesine döner mi, dönmez mi bilemeyiz ama artık iyileşebilir”
“İyileşti”! Yani son sahne kapandı ve çok geçmeden sıra ikinci sahneye gelmişti. Navalnıy'i “ana şefkati” ile kucaklayıp Almanya'da misafir eden Merkel başta olmak üzere, bütün emperyalist merkezler, onların istihbarat servisleri, satılık adamlar vs ne varsa hepsi şu zavallı Navalnıy'e “burası yan gelip yatma yeri değildir” demiş olmalılar ki, Moskova'ya dönme ve kaldığı yerden devam etme emri verdiler. Döndü.
Zehirle zehirle bir türlü ölmez dokuz canlı Aleksey Navalnıy, Merkel'in şefkatli kollarından ayrılıp -yoksa mayın tarlasına sürülmesi mi demek lazımdı!- Moskova'ya döner dönmez eski bir yolsuzluk davasından bakiye cezasını çekmek üzere üzere zindanı boylayınca gösteriler de başladı. Her şey hazırlanmıştı. Navalnıy'nin üyesi olduğu vakıf, boş durmamıştı.
Başta, tüm gösteriler Navalnıy hesabına yazıldı. Görüntü oydu çünkü. ABD-Alman-İngiliz emperyalistlerinin istihbarat servislerinin işin içinde boylu boyunca yer aldıkları artık gizlenemez bir hal almıştı. Belki de gizleme ihtiyacı duymaz olmuşlardı. Sonuçta, ABD'nin çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı da internet üzerinden olaya dahil oldu ve göstericilere desteğini açıkladı.
Bütün bu tablo ilk bakışta, emperyalistlerin Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelerde başardıkları “renkli devrim”lerin, yani karşı-devrimlerin bir yenisini bu sefer Rusya'da tekrarlamak üzere işe koyuldukları izlenimini verdi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra palazlanan orta sınıf ve parayla rahatça satın alınabilen sayıları bir hayli kabarık başıboş tayfa sahne almıştı. Bu oyunun içteki sponsorları, hiç kuşkusuz yine Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, korkunç bir talan ve hırsızlık marifetiyle küplerini dolarla doldurmuş yeni yetme Rus burjuvazisidir. Dış sponsorlar biliniyor; tekrara gerek yok.
Bütün bu tablodan olası gelişmelere ilişkin çıkarılacak ilk sonuç, emperyalistlerin ateşle oynadıkları ya da başka tür ifade etmek gerekirse, kesmeye çalıştıkları dalın tam da üzerinde oturdukları dal olduğudur.
Devirmeye çalıştıkları Putin’in, başarıp başaramayacakları şimdilik konumuz dışı, hırsız mı, kapitalist mi bilemeyiz ama hırsızların ve kapitalistlerin bir kısmıyla arkadaş olduğu kesin. Putin bu tabloda bir semboldür; kastımız mevcut siyasi iktidardır. Örneğin, daha yakın zamana kadar Başbakan koltuğunu işgal eden Medvedev'in sadece liberal, yani burjuva muhibbi değil, aynı zamanda koyu bir Stalin düşmanı olduğu da biliniyor. Özetle, emperyalistlerin ve içerde, emperyalist sermaye ile birleşmek ve böylece engelsiz biçimde serpilip gelişmek için can atan yeni yetme burjuvaların Navalnıy cahilini öne sürerek devirmeye çalıştıkları Putin ve iktidarı aslında böyle bir iktidardır.
Peki neden?
Bunun sayısız nedeni var. Ama öne çıkan en önemli bir kaç nedeni saymak istersek şöyle diyebiliriz: Birincisi, Putin ve mevcut iktidar, kapitalizme karşı olmasalar da, Soyvetler Birliğinin dağılışı sırasında görülen o sınırsız, doymak bilmez aç gözlü yağma ve talana izin vermiyorlar. Oysa, yeni yetme burjuvaların istediği şey tam da bu yağma ve talanın sınırsız biçimde devam etmesidir. Rusya Komünist Partisi lideri Zyuganov (“pembe komünist” diye dalga geçilir kensiyle) Putinle bir görüşmesinde yeni yetme burjuvaların yapmak istediklerini şu sözlerle ifade ediyor:
“Devletin ekonomiden, mali ve sosyal alanlardan bütünüyle çıkartılması, her şeyin bütünüyle özelleştirilmesi, batının küreselleşmeci organlarının dikte ettikleri siyasetin uygulanması.”
Öne çıkan bir başka önemli neden Sovyet halklarında oldukça güçlü olan “anavatan” sevgisi, yani yurtseverlik duygusu ve sosyalizmin değerlerine bağlılığın Putin ve başında bulunduğu iktidar üzerinde yarattığı baskı ve onların bu baskının altında kalmalarıdır. Örneğin, “Faşizme Karşı Zafer Günü”ne Putin ve özellikle devletin güvenlik aygıtının verdiği önem, faşizme karşı yaptıkları açıklamalar bu özelliğin oldukça canlı ve emperyalistleri rahatsız edecek derecede güçlü olduğunun kanıtıdır. Bu özellik, emperyalistlerin Rusya’nın içlerine nüfuz etmesinin ve Rusya'yı mideye indirmesinin önündeki en büyük engeldir. Emperyalistler ve yeni yetme burjuvalar tüm bu engellerden kurtulmak istiyorlar.
Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta, hükümet ya da iktidarın homojen bir yapıda olmadığıdır. Yine Zyuganov'un sözlerinden anlıyoruz ki, örneğin, 2011'den beri Maliye Bakanı olan Anton Siluanov hükümet içindeki kapitalizm yanlılarının başında geliyor. Sayıştay Başkanı Aleksey Kudrin'in devlet mülkiyetindeki büyük işletmelerin batan gemi fiyatına özelleştirilmesini savunanların başında geliyor. Stalin'den nefret eden Medvedev'i saymaya bile gerek yok, vb.vb.
Ve, son gösterilerde en önemli nokta, Navalnıy denen kaba, ırkçı ve cahil adamın hesabına yazılsa da, -biz aylar öncesinde, Eylül'de bu adamın yeteneksiz, cahil, “en büyük meziyetinin habire düşüp bayılması ve her bayılmasından sonra “beni zehirlediler” diye ortalığı velveleye vermesi” olduğuna işaret etmiştik; hiç yanılmadığımız görüyoruz- bu gösterilerin birden bire büyük kitle gösterilerine dönmesinin arkasında emekçi sınıfların, yoksulların sokaklara inmesi olduğunu görüyoruz. Gerçek budur.
Vahşi kapitalizm düzeyindeki yağma ve sömürünün yanı sıra Covid-19 pandemisi süreciyle birlikte derin bir yoksullaşma içine giren Rusya halkları, gösterileri en ücra yerlerdeki şehirlere kadar taşıdı. Gösterilerin ağırlığı hırsızların doluştuğu büyük kentlerden emekçi sınıfların, haliyle yoksullaşmanın, işsizliğin yoğun olduğu taşra kentlerine kaymış durumda. Rusya'yı iyi bildiği anlaşılan Hazal Yalın'ın aktardığına göre durum kısaca şöyle:
“Bu defa ise, katılım rakamları verilmemiş olsa da, gözaltı sayılarına bakıldığında ülkenin irili ufaklı birçok şehrinde, en doğudaki Vladivostok’tan kuzeyde Novosibirsk’e, güneyde Novorossiysk’e kadar hemen her yerde gösteriler yapıldığı anlaşılıyor.”
Son gösterilerin en önemli, geleceğe ilişkin devrimci gelişmeler yol açabilecek yanı budur. Çünkü, bu, Yeltsin döneminin yağma talan düzenini hafızalarında hala canlı tutan işçi ve diğer emekçi sınıfların buna son verebilir umuduyla destek verdikleri Putin'e ve mevcut iktidara karşı harekete geçtiklerini gösteriyor.
İki arada bir derede kalmanın; hem hırsızlara, burjuvalara yol vererek kapitalizmin inşasına çanak tutmak hem de emperyalistlere karşı “anavatan sevgisi”ni, yurtsever duyguları koruyor görünmenin sonuna geliyoruz. İşlerin bu noktaya gelmesi kaçınılmaz; hızla geliyor.
Sosyalizmin pek çok değerini korumaya devam eden Rusya proletaryasının, köylülerinin, diğer emekçi sınıflarının sokağa inmeleri hırsızların, yeni yetme burjuvaların ve ağız şapırdatan emperyalistlerin hiç şansları olmadığını gösteriyor.
Bu daha başlangıç!