Kürdistan’a ilişkin Türkiye ve ABD'nin ortak planlarından söz ediyoruz. Sözü uzatmadan hemen sorup yanıtını biz verelim. Planlar neydi? Kısaca, özel olarak UKH'ni, genel olarak devrimci temelde süren Kürt ulusunun ulusal kurtuluş mücadelesini tasfiye etmekti.

Ancak bu tasfiyeyi tek başlarına yapamayacaklarını biliyorlardı; bölgede yerleşmiş işbirlikçilere ihtiyaç vardı. Irak ve KYB-KDP bu iş için biçilmiş kaftandı. Geçtiğimiz ağustos ayından beri, ABD, bölgenin bu benzemezlerini bir araya getirip uzlaştırmaya çalışıyordu.

Plan, öncelikle sözünü ettiğimiz güçleri bir araya getirerek Şengal (Sincar) bölgesindeki PKK güçlerinin tasfiyesini öngörüyordu. Bu tasfiye gerçekleştikten sonra PKK güçlerinin yerine ya Irak ya da KDP güçleri yerleşecek; Türkiye bu yerleşen güç üzerinden bölgeyi kontrol altına alacaktı. Evdeki hesap kısaca böyleydi. Gelin bu planın ana hatlarını, Trump döneminin Dışişleri Birinci Bakan Yardımcısı, Joey Hood'un açıklamalarından okuyalım.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Irak merkezi hükümeti ve Türkiye, ABD'nin ve diğer koalisyon ülkelerinin danışmanlığı ve desteğiyle birlikte çalışma yürütebilir. Bunun sonucunda Sincar gibi yerler, PKK da dahil düzensiz silahlı gruplardan temizlenebilir ve halkın refahına çalışacak ve halk tarafından kabul görecek bir sivil yönetim kurulabilir”

Evdeki hesap çok açık. Plana göre önce, 1) G.Kürdistan Bölgesel Yönetimi, buna kısaca KDP demekte bir sakınca yok, Irak merkezi hükümeti bir araya getirilecek, 2)ABD'nin koordinatörlüğünde diğer emperyalist devletler, ki kendileri bunlara “koalisyon ülkeleri” diyorlar danışmanlık hizmeti(!) verecek, 3) PKK, YBŞ gibi devrimci örgütler oradan çıkarılacak, (şüphesiz silah zoruyla) ve 4) sözüm ona yukardaki üçlüye ama aslında ABD ve Türkiye'ye bağlı bir “sivil yönetim” kurulacak.

Gerçi bu üçlünün arasında çıkar çatışması ve güvensizlik diz boyu ama, örneğin KDP, sorun çıkaracak çapta değildi. Çıkarları da Türk-ABD işbirliğine uygundu. G.Kürdistan burjuvazisini semirtmek için hem ABD hem de Türkiye ile işbirliğine ihtiyacı vardı. O gün bu gündür, bir dinci faşist iktidarın yetkilileri G. Kürdistan ve Irak'a gidiyor; bir Irak ve KDP yetkilileri Ankara'ya uçup duruyor; sözler alınıp sözler veriliyordu. Hesaba katmadıkları “ufak” nokta halkların iradesiydi. Hoş, bu iradeyi sadece bu dargörüşlü emperyalistler değil ama “sol”da görünen yapılar da hesaba katmıyorlar ya, şimdilik konumuz bu değil.

Harekete de geçtiler. KDP, Peşmergeyi, PKK gerillasını kuşatacak biçimde konuşlandırmaya başladı. Irak ordusu, Şengal (Sincar) önlerine geldi. Ama işte tam bu noktada hesaba katmadıkları “ufak” nokta devreye girdi. Önce G.Kürdistan emekçi sınıfları G.Kürdistan yönetimine karşı ayaklandı. Irak merkezi hükümeti, yine iç çelişkilerden ve Haşdi Şabi güçleri nedeniyle bir ileri bir geri yapmaya başladı. KDP'nin PKK gerillasına saldırısının bir “iç savaş” anlamına geleceğini düşünen Kürt halkı Rojava ve K.Kürdistan dahil her yerde KDP'nin adımlarına karşı ayağa kalktı. Kısaca, operasyon odalarında yapılan planlar, Kürdistan coğrafyasına uymuyordu.

Uydurmak için, en son, geçen hafta, Hulusi Akar, Genelkurmay maiyetiyle birlikte Irak'a bir “çıkarma” yaptı. Irak merkezi hükümeti yetkilileriyle bu planı görüştü. Irak ordusunun PKK'ye karşı aktifleşmesini istedi ve bu isteğine bir tehdit ekledi: Irak ordusu yapmazsa Türk ordusu gereğini yapacaktı. Oradan Erbil'e geçti ve KDP-G.Kürdistan yönetimiyle görüştü. Burada her şey yolundaydı. Aslında Akar'ın açıklamalarına bakılırsa Irak merkezi hükümetiyle de işler yolunda gitmişti. Ama kazın ayağının öyle olmadığını Akar Türkiye'ye ayağını basar basmaz, Iraklı yetkililerden öğrendik. Haber şöyleydi:

Irak Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Komite üyesi Herêm Kemal Axa, gerçekleştirilen görüşmelere ilişkin Meda gazetesine açıklamalarda bulundu. Kemal Axa şunları dile getirdi; Geçtiğimiz yılın son günlerinde ‘Türkiye, Bağdat’a eğer PKK’yi siz çıkartmazsanız biz kendimiz operasyonlar başlatacağız’ diye söylediğine işaret etti.

Kemal Axa, 'Irak'a giden son Türk heyeti uyarıyı netleştirmek istedi ve başkaca seçenek sundu. Ayrıca Irak'a PKK'yı ortadan kaldırmak için Şubat ayı sonuna veya Mart başına kadar süre verildi. Ancak Irak Başbakanı Mustafa El Kazimi, Türkiye'nin tehdit ve önerilerini şiddetle reddetti ve Irak'ın kendi topraklarındaki herhangi bir tehdide karşı koyabileceğini yineledi' ifadelerini kullandı”

Türkiye ve ABD'nin bu oyunbozanlığa cevabı, başkent Bağdat'ın bir semt pazarı yerinde IŞİD'in düzenlediği iki bombalı saldırı oldu. IŞİD'in bombalı saldırılarını Biden'in gelişine bağlamak çok dar görüşlü, IŞİD'in bir Amerikan imalatı, Türkiye'nin ise, IŞİD'in arkasındaki bölgesel güç olduğunu anlamayan bir bakıştır. Türkiye'nin Irak'a bir başka tehdidi, Iraklı Türkmen faşistler üzerinden oldu. Akar ve beraberindeki heyet Ankara'nın havasını solumadan, Iraklı Türkmen faşistler “Her Şey Vatan İçin” sloganlı pankartın arkasında faşist bozkurt işaretiyle poz vererek Irak merkezi hükümetine mesaj verdiler: Biz Türkiye'nin bu topraklardaki koluyuz.

Silahlı Türkmen faşist grupların gösterisi ve verdikleri mesaj, aslında G.Kürdistan Yönetimi-KDP için de yenir yutulur cinsten değildi. Silahlı faşist grupların resimleriyle desteklenmiş haber şöyleydi:

“18 Ocak'ta Kerkük ve çevresinde nöbet tutan Türkmen silahlı grupları ziyaret eden Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi, bozkurt işareti yaptığı fotoğrafları sosyal medya hesabından paylaştı.

Balawa, Kumpetler, Turklan, Gardagli ve Yaci köylerini de kapsayan ziyaretini Twitter hesabından paylaşan Salihi, 'Bugün Türkmen köylerimizde, Kerkük’ün çevresinde nöbet tutan kahraman askerlerimizin yanında idik. Nöbet tutup, ‘Her şey vatan için’ diyen arslanlarımız sayesinde evlerimizde rahat uyumaktayız' dedi.

Erşet Salihi, 'Türkmeneli' dediği Kerkük için de, 'Türkmeneli, Türkmen askerler sayesinde IŞİD ve PKK’dan temizlenmiştir' ifadelerini kullandı. Salihi’nin mesajları tepkiye neden oldu.”

Nasıl tepkiye yol açmasın? Erşat Salih denen faşist, Kerkük milletvekili olarak Kerkük'ü resmen ve alenen Türk şehri ilan ediyor. Bu, örneğin, işbirlikçiliği ne olursa olsun KDP'nin nasırına basmaktan başka anlama gelmez. KDP çizgisindeki Rudaw'ın haberi veriş biçimi de bunu yansıtıyor zaten.

Görüldüğü gibi, Türk-ABD planları, delik bisiklet lastiği gibi her adımda hava kaçırıyor. Fakat şurası kesin; ABD, Kürdistan devrimini, Kürt ulusunun özgürlük savaşını tasfiye etmek istiyor. Biden'e bel bağlayanların nasıl bir aldanma içinde olduklarını anlamaları için çok zaman gerekmeyecek. Çünkü olaylar gittikçe hızlanıyor.

ABD'nin tasfiye planlarının tarihini isteyen Öcalan'ın tutsak edildiği 1999'a, isteyen 12 Eylül faşizmine kadar geri götürebilir; hiç yanılmaz.