Zehirle zehirle bir türlü ölmeyen, dokuz canlı “büyük Rus muhalefet lideri” Navalny’nin artık iyileşebileceğini, çünkü Alman Hükümeti’nin Rusya ile ilişkilerinde tekrar ABD çizgisine çark edebilmesi için gerekli bahanenin Merkel’e verildiğini yazmıştık.
Gelişmeler bizi yanıltmadı. Ediz Hun-Hülya Koçyiğit filmlerinde çokça görmeye alıştığımız “Ay bayılacağım şimdi” deyip pat diye yere yığılıp kalan “zengin kız”a nazire yaparcasına düşüp bayılan; gözlerini açar açmaz“zehirlendim” diye mırıldanıp tekrar küt diye kendinden geçen bu “kahraman” insan iyileşmeye başladı. Ziyaretçi bile kabul ediyor artık.
Merkel, ilk ziyaretçisi olur mu bilemeyiz. Bildiğimiz şu: Merkel, Rusya ile ilişkileri bozma konusunda kararlı görünüyor. Habere göre, Navalny’nin bir caniliğin kurbanı olduğunun altını çizdikten sonra şöyle devam etmiş Merkel hanım ya da Almanların diliyle söylersek Frau Merkel:
“Amaç kendisini susturmaktı. Hükümet adına bunu şiddetle kınıyorum. Rus hükümetinden bu olaya açıklama getirmesini bekliyoruz. Sadece Rus hükümetinin yanıtlayabileceği ve yanıt vermek zorunda olduğu sorular var. Dünya sorulara yanıt verilmesini bekleyecek. AB ve NATO’daki müttefiklerimizi araştırma sonuçları konusunda bilgilendireceğiz, ölçülü ortak bir tepki göstereceğiz. Navalny’ye karşı yapılan canilik savunduğumuz temel değerlere ve haklara aykırıdır.”
Oysa kurban murban yok ortalıkta. Sahte kahramanımız, kem gözlerden saklansın, turp gibi. Hani karasabana koşsan tarlayı sürecek güçte. Ama Merkel’inki de ana yüreği işte. “Rus hükümetinin bu olaya açıklık getirmesini” istiyor. Yani sorumlu olanlar en tepede demek istiyor ve onları hesaba çekeceğini ilan ediyor.
Bir de şöyle bir palavra üflüyor: “Dünya sorulara yanıt verilmesini bekleyecek.” Oysa bırakın dünyanın altı buçuk milyar insanını, soruları bilen ve yanıtını merak eden altı yüz elli insan bulursa kendini şanslı saysın. Dünyanın umrunda değil.
Bu drama sahnesinin sahteliğini örten tülü çekip almak, bir Alman faşist partinin bir vekiline düştü. AFD adındaki Alman faşist partinin vekili, Reichstag diye de anılan Alman Parlamentosu’nda yapılan bir tartışmada Navalny vakasına ilişkin şunları söylüyor:
“Rusya'nın cezalandırılması, ona sabır göstermeyeceğimize dair bir mesaj verilmesi gerektiğini söylüyorlar. Hristiyan Demokrat Birliği, patronları ABD'nin senaryosunu çok güzel uyguluyor”
Trump, bundan yaklaşık üç yıl önce, NATO aidatlarını ödemeyen Almanya için şunları söylemişti:
“Örneğin, ödeme yapmayan bir ülke var. Bu ülkenin şimdi kiminle flört yaptığını biliyor musunuz? Rusya ile. Bu ülke aidatını ödemiyor, saldırgan hale geliyor. Biz ödeme yapmayan bir ülke için Üçüncü Dünya Savaşı'na mı gireceğiz?”
Savaş sopası bir yana, ABD’nin Almanya-Rusya ilişkilerinden ne kadar rahatsız olduğu bundan daha etkili zor ifade edilir.
ABD ile Almanya arasındaki bu kavga günümüze kadar şiddetlenerek devam etti. Almanya’nın yanına Fransa ve İngiltere’yi alarak, İran’a yapılan yaptırımların devamını öneren ABD önerisini Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde reddetmeleri, kavganın meydan okumaya kadar vardığını gösteriyordu. Üç emperyalist ülke, ilk defa ABD’ye bu şekilde başkaldırıyorlardı. Ancak son söz henüz söylenmemişti.
Bu yılın yaz aylarında ABD, sözüne uygun davranarak, binlerce askerini Almanya’dan çekti. Arkasından, Rusya ile Almanya arasında döşenmekte olan ve Avrupa’ya Rus doğalgazını taşıyacak olan Kuzey Akım-2 projesinden çekilmesi için Almanya’yı yaptırım uygulamakla bir kez daha tehdit etti.
Bu projeye uygulanacak yaptırımlar yaklaşık bir yıl önce ABD Kongresi’nde kabul edilmişti. Merkel bu baskılara bir süre meydan okudu ve kararlılık gösterisi yaptı. Projeden vazgeçmeyeceğiz dedi.
Ancak kazın ayağı hiç de göründüğü gibi değildi. Almanya’da iktidar düzeyinde ve iktidar üzerinde etkili “Amerikancılar” vardı. Bu, emperyalist sermayenin uluslararası niteliğine uygundu. Amerikan tekellerinin Almanya’da hatırı sayılır tekelci ortakları vardı. Ve tersi, Alman tekelci sermayesinin Amerika’da etkili tekelci ortakları vardı.
İşte bu puslu havada, 20 Ağustos’ta başlayan “Navalny vakası” sürecine önce düşük tonda tepki gösteren Merkel 2 Eylülden başlayarak, birden şahin kesildi. Üzerindeki baskı karşısında, Merkel yavaş yavaş eğilip bükülmeye başlamıştı. İşte o baskıdan sadece bir örnek:
“Birlik Partileri CDU/CSU’dan Federal Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen, bir adım daha ileri giderek, Avrupa’nın, Rusya’ya sert tavır almasını ve boru hattı projesinin durdurulmasını istedi. ‘Putin’in anladığı tek bir dil var, o da gaz ve para’ diyen Röttgen, Almanya’nın AB ülkeleriyle birlikte, Rusya’yı ekonomik açıdan izole etmesi gerektiğini savundu. Röttgen, 2021’de tekrar aday olmayacağını açıklayan Merkel’in başbakanlık koltuğuna aday isimlerden biri.”
AFD’li vekilin sözleri Röttgen gibilerinin sözleriyle birlikte ele alındığında çok açıklayıcı oluyor.
ABD’nin başını çektiği emperyalist cephenin Rusya’ya karşı parçalanmışlığı giderilmeye çalışılıyor. Dün BMGK’de ABD’yi yüzüstü bırakan Fransa ve İngiltere şimdi bir kez daha ağababalarının arkasına dizilmişler. Rusya’yı NATO üzerinden Baltıklardan ve Karadeniz’den kuşatmaya çalışırlarken Almanya’yı da yanlarına çekmeleri lazım.
Son söz söylenmiş olmamakla birlikte Almanya bu yola adım atmaya başladı.
Bu havada emperyalist-kapitalist sisteme entegre olmaya çalışan yeni yetme, zavallı Rus burjuvazisine ne demeli? Ayrı bir yazı konusudur ama şimdiden şunu söyleyebiliriz: Çaresiz ve zavallılar.