Arkanızdan da ne ağlayacak ne de gözyaşı dökecek biri olacak!

Dinci faşist iktidar, bütün gücüyle ve kendinden yana olmayan herkese saldırıyor. Son olarak avukatlar paylarını almaya başladılar. Baroları bölerek etkisizleştirme planlarını hayata geçirmek üzere düğmeye bastıklarından beri Avukatlar üzerindeki faşist baskı ve terör her geçen gün arttı.

Önceki gün, 3 Temmuz günü, miting için Ankara’ya gelen avukatları biber gazıyla, polis copuyla, yerlerde sürükleyerek dağıtmaya çalıştılar. Mitingi, corona salgını bahanesiyle yasakladılar. Umutlar bir virüse bağlanmıştı.

Sosyal medyaya saldırı kararı aldılar. Tweet atarken çekilmiş boy boy resimleri gazeteleri süsleyen dinci faşist iktidarın başı, bu kararlarını televizyon ekranlarından duyurdu. “Sosyal medya mecralarının -kanallarının demek istiyor- tamamen kaldırılmasını istiyoruz.”

Oysa “sosyal medya mecraları”nı, düne kadar, en etkili kullanan kendilerinden başkası değildi. Parayla tuttukları tamı tamına yedi bin beş yüz kişi ya da hesap, toplumun faşizme karşı olan kesimlerine hakaret, küfür, tehdit, yalan, yanlış söylemekle görevlendirilmişti.

Twitter’in yönetimi bunca hakaret, tehdit, yalan, gerçek dışı, iftira dolu mesajlara dayanamayıp bu hesapları kapattı.

Televizyon kanallarını kapatma denemelerine başladı. İki televizyon kanalını şimdilik beşer günlük kapattılar. Tepkilere bakıp yol alacaklar.

Tek ortak özellikleri kendilerinden yana olmamak şeklinde özetleyebileceğimiz gazetecileri susturmak, korkutmak, sindirmek için zindanlara atıyorlar.

Aynı içerikte bir mesaj ya da haber kendilerinden olmayan birileri tarafından anında savcıların takibine uğruyor, soruşturma başlatılıyor vs vs. Kendilerinden biri tarafından yapıldığında ise “ateş etmek serbest” oluyor.

İç savaşa kesinlikle uygun bir davranış ya da politika. Hakkını verelim, dinci faşist iktidar tam bir iç savaşın içinde olduğunu biliyor ve buna uygun davranıyor.

Dinci faşist iktidarın yukarda saydığımız ve saymadığımız daha pek çok pratiği, bizim için yakınma konusu değil bu yüzden.

Yakınmıyoruz, kimseyi kimseye şikayet etmiyoruz.

Sadece şuna işaret etmek istiyoruz: Düşman oyunu kurallarına göre oynuyor. Karşı cephe de oyunu kurallarına göre oynamalıdır. Kazanmanın, düşmanın altetmenin, yere sermenin başka yolu yok.

Yere sermek lazım. Sözümüz “faşizmi geriletelim” ya da “AKP-MHP faşizmini gerileteceğiz” diyenlere. Kitlelerin enerjisini boşa harcamayın! Emekçi sınıfları, ezilen halkları, faşizme karşı mücadele edenleri aldatmayın! Faşizmi bir devrimle yıkmaktan başka yol yok. Faşizmden kurtulmanın başka yolu yok.

Dinci faşist iktidar yeni bir saldırı dalgası başlattı. Bugün değil, ilk işaretini, bir kadını televizyonlara çıkartıp “elimde liste var, bizim aile elli kişiyi götürür” diye konuşturduklarında; arkasından bir mahlukatı televizyonlara çıkarıp “Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden” diye havlattıklarında vermişlerdi.

Arkası geldi.

Leyla Güven’in, Musa Farisoğullarının milletvekilliği düşürüldü. Barolara el atıldı. Kıdem tazminatını ortadan kaldırma planları üzerinde çalışılıyor. Sıra, diğer meslek odalarına, sendikalara, kendisine karşı engel gördüğü her şeye gelecek, kimsenin kuşkusu olmasın. Bu, dinci faşist iktidarın kapsamlı saldırısıdır.

Dinci faşist iktidar, iç savaş barikatını ön tarafa kuruyor. Halk kitlelerini, emekçi sınıfları her taraftan kuşatıp sıkıştırmaya, teslim alabildiklerini almaya, alamadıklarını ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Buraya kadarı dinci faşist iktidarın pratiği ve planlarıyla ilgili olanlardı.

Fakat öte tarafta, anti-faşist cephede, faşizme ve kapitalizme karşı cephede işler dinci faşist iktidarın plan ve isteklerine göre yürümüyor.

Tam tersi bir durum var. Her yerde, dinci faşist iktidarın el attığı her alanda kendisiyle dişe diş, kıran kırana bir mücadele, bir savaş var.

Avukatların mücadelesi son örnek. “Bizi teslim alamayacaksınız, bizi susturamayacaksınız” sloganlarıyla sokakları, caddeleri dolduruyorlar. Polisin şiddetine, terörüne maruz kalıyorlar, yerlerde sürükleniyorlar ama faşizme karşı mücadeleden bir milim geri adım atmıyorlar. RTE, gençlere bir şeyler anlatmaya çalışıyor, yüzbinlerce genç anında sosyal medya üzerinden protesto ediyorlar. RTE, çareyi twitter hesaplarını kapatmada buluyor.

Kıdem tazminatına el atacaklarını açıklıyor, işçiler anında meydanlara inip meydan okuyorlar. Gazetecileri gözdağı vermek için tutukluyorlar; geride kalanlar daha güçlü, daha dirençli bir meydan okumayla karşılık veriyorlar.

Faşizm, tüm gücünü ortaya koyuyor. Yine de şimdiye kadar arzuladığı hiç bir sonucu alabilmiş değil; alabileceği de yok. Bu onun son hamlesi, son zar atışı, son kumarı. Kaybedecek! Temenni değil söylediğimiz. Olguların, olayların işaret ettiği gidişattır bu.

Bir kez daha anımsatmakta yarar var: İflaslar gibi devrimler de önce yavaş yavaş gelişir, sonra birden patlar. Bir gün bir insan kendini ateşe verir, ardından binler sokaklara akar. Ve siz bunu anlamadan önce ülke yangına keser.”

Bizi umutlu kılan yaşamın bu diyalektiğidir. Onun için, tek başlarına değil, arkalarındaki tekelci sermaye sınıfıyla birlikte, tekelci kapitalist düzenle birlikte yok olup gideceklerinden eminiz.